Sevgi ve güvenin kaybolmayan kokusu
.
Çocukken insan birçok şeyden korkabiliyor. Cinden, şeytandan, hayaletten, karanlıktan... Benim en çok korktuğum şey neydi biliyor musun? Seni kaybetmek. Ölüm denen şeyi ilk duyduğumda da en büyük korkum senin ölmen olmuştu. Seni kaybetme korkusu her zaman her şeyin üstündeydi aslında. Çünkü sen en korktuğum şeylere karşı hep beni koruyan, o korktuğum şeylerin önünde kalkan olandın.
Küçük bir çocukken tuvalete gittiğimde elektrik kesilip karanlıkta kalsam senin anında “Alpeeer” diye seslenişin ve kapının önüne gelişinle yenilirdi bütün korkularım. Sen beni koruyan tanrıydın her zaman.
Ayrı bir odada uyumaya başladığımda ben uyuyana kadar elimi tutardın. Ben de elim senin elindeyken hissettiğim güvenle çabucak uykuya dalardım.
Düşüp bir yerimi acıtsam öpücükle orayı iyileştirdiğine inandırmıştın beni. Benim her an yanımda olan acil servis meleğimdin. Bir öpücükle, biraz okşanmayla dinerdi bütün acılarım. Hastalandığımda, az bir şey üşütsem de bana çaktırmadığını sanardın belki ama öyle bir ciddileşir ve bana öyle konsantre olurdun ki, beni götürdüğün doktor senin ciddiyetin karşısında ürkerdi yanlış bir teşhis koymaktan. Bir doktor kadar tıp bilgin olmamasına rağmen, hastalıkla ilgili hiç açık bir nokta bırakmazcasına sorardın sorularını doktora. Sen en büyük bilim insanıydın benim için.
Öyle ağlak bir çocuk değildim, bilirsin. Tabii ki arada ağlar zırlardım, ama çocukluğumda en içten gözyaşlarımı sen adliyedeki nöbetinden geç kaldığında döktüğümü bilirim. Sen belki bilmezsin o gözyaşlarının içtenliğini, çünkü sen geldiğinde hemen dinerdi, yüzüm gülerdi, şahit olmamışsındır. Ama belki bakıcım Ümmü Teyze nasıl ağlayıp üzüldüğümü anlatmıştır. Onu anlatmıştır anlatmasına da, sen geç kaldığında gidip dolaptaki kazağını, bluzunu falan kokladığımı o da görmemiştir. Annem kokardı o giysiler. Her geç kaldığında ağlayarak gittiğim bir duraktı o dolap.
Ve bir gün...
Sonra bir gün fiziken gidiverdin. Hem de erkenden gittin. Ama benim artık o çocukluk korkularım kalmamıştı. Hatta bana öğrettiklerin sayesinde belki de hiç korkum kalmamıştı. Acaba görevini tamamladığını mı düşündün giderken, bilmiyorum. Ama düşünmediysen de bil ki annelik görevini fazlasıyla tamamlayanlardansın. Bir de kokunu bıraktın bana giderken. O küçücük adamın dolabı açıp da kazağında, bluzunda duyduğu kokuyu.
Ben bu yazıyı yazarken senin doğum gününe daha 2 gün var. Yazı çıktığında ise üzerinden 2 gün geçmiş olacak. Var oluşumun, bu yazıyı yazabilmemin işte o güne kadar giden uzun bir hikâyesi var aslında. Ve biz bu hikâyenin tam 35 yılını hem de dolu dolu birlikte yaşadık. Şimdi sen fiziken aramızda olmasan da doğum günün kutlu olsun benim güven güven, melek melek, sevgi sevgi, anne anne kokan anam.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi