Tarihi savunma... Akademisyenler tahliye edildi
Barış bildirisine imza attıkları için tutuklanan 4 akademisyenin 301. maddeden yargılanabileceğini belirten savcı, Adalet Bakanlığı’ndan izin istedi. Akademisyenler mağduriyet oluşmaması için tahliye edildi.
Barış bildirisine imza attıkları için tutuklanan ve “terör örgütü propagandası yaptıkları” iddiasıyla yargılanan Yrd. Doç. Dr. Esra Mungan, Doç. Dr. Kıvanç Ersoy, Yrd. Doç. Dr. Meral Camcı ve Yrd. Doç. Dr. Muzaffer Kaya, dün özgürlüğe kavuştu. Mahkeme, iddianın, TCK’nin 301. maddesindeki “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçunu oluşturma ihtimalinin olduğunu belirterek, yargılamayı durdurdu. Dosya, 301. maddeden soruşturma izni için Adalet Bakanlığı’na gönderildi. Akademisyenler, “Korkmadık, yılmadık” dediler.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk oturumu, 7.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan akademisyenlere destek olmak isteyen çok sayıda isim izledi. Duruşma salonu tıklım tıklım doldu. Mahkeme Başkanı, 'suçlamayı biliyorsunuz' diyerek, akademisyenlere savunmalarını sordu. Muzaffer Kaya, “Bugün burada barış hakkı ve ifade özgürlüğü hakkı yargılanıyor” dedi. İddianamede çözüm sürecinin kötü bir özetinin de yer aldığını dile getiren Ersoy, “Notu kıt bir hoca değilim ama bir öğrencim bana böyle bir özet yapsa 10 üzerinden 2 bile vermezdim” diye konuştu. Bildirinin kaleme alındığı günlerde, hükümetin 90'lı yılların terörle mücadele konseptine dönüş yapmış olduğuna dikkat çekerek, devam etti: “Bütün bunlar yaşanırken akademisyenler olarak, maaşlarımızı alıp, görece korunaklı hayatlarımızı sürdürmeyi onurumuza yediremedik. Varsa kabahatimiz budur. Bildirimiz, bir 'yeter' çığlığı, bir haykırıştır. Asıl sorgulanması gereken hükümetin yurtta harp, cihanda harp politikasıdır. Hepimiz uçurumun kenarında olduğumuz hissiyle yaşıyoruz.”
‘Propagandayı savcı yaptı’
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada Muzaffer Kaya, “Bugün burada barış hakkı ve ifade özgürlüğü hakkı yargılanıyor” dedi. İddianamede çözüm sürecinin kötü bir özetinin yer aldığını dile getiren Ersoy, “Bir öğrencim bana böyle bir özet yapsa 10 üzerinden 2 bile vermezdim” diye konuştu. Bildirinin kaleme alındığı günlerde, hükümetin 90’lı yılların terörle mücadele konseptine dönüş yapmış olduğuna dikkat çekerek, devam etti: “Bunlar yaşanırken akademisyenler olarak, maaşlarımızı alıp, görece korunaklı hayatlarımızı sürdürmeyi onurumuza yediremedik. Bildirimiz, bir ‘yeter’ çığlığı, bir haykırıştır. Asıl sorgulanması gereken hükümetin yurtta harp, cihanda harp politikasıdır.”
Kaya, 'Bese Hozat talimatı iddiasını' ise şöyle değerlendirdi: “Akla ziyan bir senaryo, iftira ve hakaret. Aynı zamanda da mükemmel bir örgüt propagandası. Örgüt üyesinin, binlerce akademisyeni harekete geçirdiğini öne süren savcıyı propaganda ile suçlayabiliriz. Herhangi bir odaktan talimat almamız söz konusu olamaz. Bizi bağlayan tek şey hakikat ve vicdanımızdır.” İmzasını geri çekmek isteyenlere baskı yaptıklarının öne sürüldüğüne de dikkat çeken Kaya, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, hepimizi tehdit etti. İmzacı sayısı ikiye katlandı. Erdoğan'dan korkmayan benden mi korkacak? Biz herhangi bir hanedanın kapı kulları değiliz. Cumhuriyet'in özgür yurttaşlarıyız. Burası Kuzey Kore mi? Başbakanlık makamında bir meslektaşımızın olduğunun da altını çizmek isterim. Bağımsız mahkemelerin muhalefeti susturmanın bir aracı haline gelmeyeceğini umuyorum. Bu suça ortak olmayın” diye konuştu.
“Yanılıyorlar”
Esra Mungan, “Devletin görüşü şu. Sen de devlet gibi düşünmek zorundasın. Yoksa seni hapse attırırım' deniyor. Bu şekilde bizi fikirlerimizden vazgeçirme düşüncesinde olanlar çok yanılıyorlar” dedi. İnsanların farklılıklarıyla birlikte tam ve eşit haklara sahip olarak bir arada yaşadığı bir ülke talep ettiğini söyleyen Mungan, “Barışın bu topraklar için ne kadar elzem olduğunu biliyoruz. Ölümlerden nefes alamaz hale geldiğimiz noktada, devleti, bir tekmeyle devrilen o masaya oturmaya çağırdık” diye konuştu.
‘Zoraki kahraman’
Kıvanç Ersoy da savcının iddianamede kendilerinden 'aydın' diye söz ettiğini ancak aydın kelimesinin anlamını bilmediğini söyleyen Ersoy, “Aydın, gerektiğinde hiçbir otoriteyi tanımadan tavır alan kişidir. Bizler ölümlerin olmadığı bir ülkede yaşamak istemekle suçlanamayız. Barışı savunmak anayasal bir haktır. 'Hak yok vazife var' diyenlere de şunu söyleyelim: Barışı savunmak, aydın sorumluluğu gereği vazifemizdir” diye konuştu. Bileğindeki kelepçe izlerini heyete gösteren Ersoy, devam etti: “Biz Türkiye'yiz. Bu ülkenin akademisyenleriyiz. Hedef gösterenlere, hain diyenlere, kanlarımızda duş alacaklar serbestken, korkmayarak, yılmayarak, diyoruz ki pişman değiliz, yine olsa yine imzalarız.” Savunması alkışlarla bölünen Ersoy, “Savcı bizi zorla kahraman yaptı. İşimizde gücümüzde akademisyenlerdik. Şimdi, herkes, 'Meral Camcı'nın karanfilleriyiz, Esra Mungan'ın kumrularıyız, Kıvanç Ersoy'un denklemleriyiz, Muzaffer Kaya'nın olgularıyız' diyor. Kimsenin 'İrfan Fidan'ın iddialarıyız' diyeceğini sanmıyorum. Çünkü iddialar çürüktür, mesnetsizdir.”
Duruşma savcısı, akademisyenlere atılı suçun TCK’nin 301/4. maddesi kapsamında kalma ihtimali olduğunu belirterek, yargılamanın durdurulmasını talep etti, tutukluluk hallerinin devamını istedi. Verilen aranın ardından savcı görüş değiştirdi. Savcı, dosyanın Adalet Bakanlığı’ndan geç gelme ihtimali olduğunu söyleyerek, ‘mağduriyete sebep olmamak’ için tahliye talep etti. Mahkeme Başkanı Ahmet Civelek “Tahliye vereceğim” diyerek kürsüden ayrıldı. Salonda, çığlıklar, sevinç gözyaşlarına karıştı.
'Akademi biat etmez'
Meral Camcı ise suçlamayı kabul etmediğini ifade ederek, “O bildiri metinleri benim savunmam, sizin ise iddialarınız. Bilim insanının, içinde var olduğu topluma karşı görevi, toplum çıkarına katkı sunmaktır. Ben de bir halk çocuğuyum” dedi. Akademisyenlerin her fırsatta hizaya çekilecek kişiler olmadığını dile getirerek, “Akademi biat etmez, etmemelidir. Çünkü üniversite memlekettir” diye konuştu.
Savcıdan iki görüş
Duruşma savcısı, akademisyenlere atılı suçun TCK'nin 301\4. maddesi kapsamında kalma ihtimali olduğunu belirterek, yargılamanın durdurulmasını talep etti. Mevcut delil durumu ve kaçma şüphesi gerekçesiyle, tutukluluk hallerinin devamını istedi. Verilen aranın ardından savcı sürpriz bir şekilde görüş değiştirdi. Savcı, dosyanın Adalet Bakanlığı'ndan geç gelme ihtimali olduğunu söyleyerek, 'mağduriyete sebep olmamak' için tahliye talep etti.
'Delil toplandı'
Mahkeme Başkanı Ahmet Civelek, avukatları da dinledikten sonra karar arası verdi. “Tahliye vereceğim” diyerek kürsüden ayrıldı. Salonda, çığlıklar, sevinç gözyaşlarına karıştı. Akademisyenler, savunmalarının alınması, dosya kapsamı, tutuklulukta geçen süre ve delillerin toplanmış olması nedeniyle tahliye edildi. Mahkeme, iddianın, TCK'nin 301. maddesindeki “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, devletin kurum ve organlarını aşağılama” suçunu oluşturma ihtimailinin olduğunu belirterek, yargılamayı durdurdu. Dosya soruşturma izni için Adalet Bakanlığı'na gönderildi.
DİPLOMATLAR ADLİYEDE
Akademisyenlere destek için onlarca kişi adliyeye akın etti. İsveç İstanbul Başkonsolosu Jens Odlandeir, Almanya Büyükelçiliği Temsilcisi Robert Dölger, Çek Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Petr Mares, ABD, Belçika, Danimarka, İsviçre, Hollanda, İtalya, Yunanistan, İngiltere, Kanada temsilcileri, 25 örgüt, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, CHP ve HDP milletvekilleri, Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar ve Ankara temsilcimiz Erdem Gül de davayı izledi. En küçük destekçi Meral Camcı’nın 7 aylık yeğeni Masal’dı. Akademisyenleri 500 avukat savundu.
ÇAĞLAYAN’DA KÜRSÜ
Akademisyenler için Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde “akademi kürsüsü” kuruldu. “Adalet şöleni” düzenlendi. Şarkıcı Ferhat Tunç ve CHP Milletvekili Hilmi Yarayıcı türküler söyledi. Grup üyeleri ise halay çekerek türkülere eşlik etti. Can Dündar ve Erdem Gül de “Talebimizde ısrarcıyız. Bu suça ortak olmayacağız” yazılı pankartı tuttu.
"İDDİANAMEYİ ÖĞRENCİM YAZSA 10 ÜZERİNDEN 2 VERİRDİM"
İŞTE AKADEMİSYENLERİN TARİHİ SAVUNMALARI: Esra Mungan: Kalıcı barış talep ediyorum Kıvanç Ersoy: "Suçluysa tabii ki tutuklu yargılanacak" sözü kabul edilemez! Meral Camcı: İmza metni ve basın metni savunmamdır |
ÇAĞLAYAN ADALET ŞÖLENİ
Akademisyenler ve gazetecilere destek için gelenler sabah erken saatlerden itibaren adliye binası önünde toplanmaya başladı. Hocalarına destek olmak isteyen öğrenciler, adliye bahçesini doldurdu.
Öğrenciler, adliye bahçesinde bekleyişleri sırasında halay çekerken görüntülendi.
Barış Anneleri, Amedspor taraftarları, gazeteciler, öğrenciler, CHP’li ve HDP’li vekiller de, adliyede bir sonraki duruşmayı bekliyor.
Akademisyenlere adliye bahçesinde destek - VİDEO
‘Barış İçin Akademisyenler’, öğretim üyelerinin duruşması öncesinde basın açıklaması düzenledi. Açıklamada, Dündar ve Gül de ‘Barış İçin Akademisyenler’in pankartından tutarak destek oldu.
Açıklamada, “Akla mantığa aykırı iki ayrı davayı izlemek için geldik. Bu iki dava, daha geniş ölçekli tüm topluma sürdürülen ifade özgürlüğü saldırısının da bir sonucudur bizim gözümüzde” dendi.
Dünyadan destek
Türkiye dışındaki akademisyenlerden gelen destek mesajları da basın açıklamasında okundu:
Etienne Balibar (Paris-Nanterre Üniversitesi): Avrupalı akademisyenler ve benim gibi uzun vadede Türk halkının dostu olanlar, bölgede demokrasi ve halkların öz yönetiminin genel anlamıyla geliştirilmesi ve daha iyi bir gelecek için umutlanmak isteyenler; temel haklar ve cumhuriyet değerlerini savunan ve bunu yaptıkları için kendilerini soruşturma içinde bulan cesur Türkiye vatandaşlarını desteklemek için seslerini yükseltmek zorundalar.
Immanuel Wallerstein (Binghamton Üniversitesi): Bir devletin ya da diğer herhangi bir kurumun ya da herhangi bir kişinin, görüşlerini açıkladıkları için entelektüelleri hapsetmesi meşru değildir. Bu sadece bir meşruiyet sorunu değildir aynı zamanda bu tür bir görüş beyanına bu şekilde karşılık vermek siyaseten güçsüzlüğü de gösterir.
Michel Wieviorka (Ecole des Etudes En Sciences Sociales): İnsan ve toplum bilimlerine mensup araştırmacıların ve bilim insanlarının ve genel olarak da aydınların, haksızlıklar karşısında tepki vermek, gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamak ve eleştirel bir bakış açısını ortaya koymak gibi bir eğilimleri vardır. Bu onların sadece hakkı değil aynı zamanda görevlidir de. Onlar Türkiye'nin onurudur ve haklarındaki davalar ve tutuklamalara derhal son verilmelidir.
Judith Butler (Berkeley Üniversitesi) - Rosi Braidotti (Utrecht University): Entelektüelin görevi idari baskı ve devlet şiddeti karşısında eleştirel bağımsızlığını sürdürmektir. Meslektaşlarımıza yapılan saldırı, katlanmak zorunda kaldığımız tehditlere rağmen işimize, mesleğimize saygımıza, düşünce yaşamına olan adanmışlığımıza bir saldırıdır. Göstermelik hiçbir mahkeme bu dayanışma ruhunu kıramaz.
Noam Chomsky (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü): Adli kovuşturma ifade özgürlüğüne ciddi bir saldırı ve geçmiş yılların önemli kazananlarını geriye götürecek şekilde Türkiye'de otoriter yönetime doğru atılan yeni bir adım. Bütün bu tehditkâr gelişmeler, aslında her birimizin kendisini adaması gereken, büyüyen tehlikeli çatışmaların barışçıl çözümüne dair umutlara da yeni bir darbe.
Alex Demirovic (Goethe Üniversitesi): Uzun bir süredir ifade özgürlüğünün kısıtlandığı, kamuoyunun sindirildiği, özlük haklarına dönük çeşitli tehditlerinin olduğu bir ortamda, Türkiye’de bu denli çok sayıda akademisyenin, barış politikasını savundukları ortak bir açıklamayla kamuoyu önüne çıkmalarını, müthiş ve son derece yürekli bir hareket olarak görüyorum.
Bob Jessop, Ngai-Ling Sum (Lancaster Üniversitesi): 22 Nisan’da (bugün) meslektaşlarımızın serbest bırakıldığım görmeyi, diğer meslektaşlarımız üzerindeki baskı uygulamalarına son verilmesini ve insan haklarıyla ilgili meselelere ve diğer konulara dair ifade özgürlüğünün tekrar sağlanmasını umut ediyoruz.
Michael Burawoy (California Üniversitesi, Berkeley, Uluslararası Sosyoloji Birliği'nin eski Başkanı): Akademisyenleri, bir barış bildirisine imza attıkları için hapse atmak, soruşturmak ve tehdit etmek, modern, demokratik bir hükümete yakışmaz. Açık tartışma ve kamusal müzakere her zaman gözdağı vermeye ve zorlamaya tercih edilmelidir.
Loïc Wacquant (California Üniversitesi, Berkeley): Akademisyenlerin barış hakkındaki görüşlerini ifade etme özgürlüğü çiğnendiğinde, Türkiye Devleti her vatandaşın özgürlüğünü çiğnemiş olur. Bu, demokratik bir toplumun temel ilkesini ihlal eder ve hükümetin, tüm dünyadaki itibarını düşürür.
Alain Touraine (Yüksek Sosyal Araştırmalar Okulu): Geçmiş yıllarda Türkiye’nin AB’ye girmesi konusunda olumlu fikrimi belirtme imkanı bulmuştum, zira birçok kereler Türkiye akademisyenlerinin, yazarlarının veya gazetecilerinin yüksek entelektüel ve profesyonel niteliklerinin birçok ispatı ile karşılaşmıştım. Bu sebeple Türkiyeli meslektaşları ile dayanışmalarını ifade etmeye karar vermiş üniversite hocaları ve entelektüellerden oluşan uluslararası gruba katılmaya karar verdim.
Cynthia Enloe (Clark Üniversitesi): Sizinle birlikteyiz. Siz bizsiniz ve biz de siz. Bir hükümetin kendi akademisyenlerini, araştırmacılarını, hocalarını korkutma çabası yaratıcı düşüncesi ve öğrenimi boğma çabasıdır.
Catherine Lutz (Brown Üniversitesi): (Tutuklu olan) Dördünüzün ve hepinizin gösterdiği etkileyici cesaretin bende uyandırdığı hayranlığı ve Türkiye hükümetinin yanlışlarının yerini bu duruşmada doğru olanın alacağı umudumu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Nadje Al-Ali (SOAS, Londra Üniversitesi): Sizler gibi biz de, Türkiye tarafından sistematik olarak marjinalleştirilen, ezilen ve haklan ihlal edilen Kürtlerle de dayanışma içindeyiz. Ortak bir zemin yaratmak ve barışı aramak yolunda öncü rol oynayan Türk ve Kürt feministlerin olağanüstü çabalarını özellikle anmak istiyorum.
Barış Bloku ise “Sadece barış talebini dile getirenler değil savaşın gerçeklerini ortaya çıkaranlar da tutuklanmaktan ve yargılanmaktan kurtulamadı. Ülkeyi içte ve dışta savaşa sürükleyen iktidar gerçekleri açığa çıkaranları da hedef tahtasına koymuş Dündar ve Gül’ü yaptıkları haber nedeni ile tutuklattı. Ancak bu korku ve yıldırma politikaları ne akademisyenleri ne de gazetecileri yıldıramadı. Akademisyen ve gazetecilerin yanındayız” dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 6 asker şehit olmuştu
- Naci Görür'den korkutan uyarı