Theodorakis ile aynı sahneyi nasıl paylaştım?
İmbattır artık esen, bağrımı serinletiyor, yelkenleri şişiriyor, seren iplerinde ıslıklanıyor. Ötelerde bir martı denize pike yapıyor. Uzaklardaki koylardan birinde lacivert suların koynunda dev bir istiridyenin içinden güzel Afrodit doğuyor... Bir daha... Bir daha... Bir daha... Poseidon’un ülkesindeyiz. Teodorakis ile tasasız gamsız. Yassu Vre Theodorakis!”
Önceki gün, 96 yaşında kaybettiğimiz Mikis Theodorakis ile 1986 yılındaki büyük İstanbul konseri sırasında aynı sahneyi paylaşmıştık.
Olay şöyle oldu:
1986 yılında Barış Derneği davasından tutuklu olarak Sağmalcılar Cezaevi’nde iken haftada üç gün Cumhuriyet gazetesine Samim Lütfü imzasıyla gizli gizli yazılar yazıyorum. 31 Ocak 1986 günü yayımlanan “Yassu Vre Theodorakis” yazısı da özetle şöyleydi:
“Bir süredir doğanın yeşiline, denizin mavisine, güneşin sular üzerinde oynaşmasına hasret yaşıyorum. Karakışın ortasında mevsimin ve konjonktürün kararttığı ıslak soğuk günlerin geceden ne başkalığı kaldı ki?.. Bu durumda ha gündüz yaşamışım ha gece... Ben gece okuyorum, yazıyorum, yaşıyorum. Sabahın birinden sonra radyonun düğmesini çeviriyorum, Yunanistan’a, sesi sesimize, ezgisi ezgimize, deniz tutkusu mavi özlemimize benzeyen insanlardan kopup gelen bir cümbüş ki sormayın... Zaman zaman Mikis Theodorakis’in kabına sığmayan coşkun müziği ulaşıyor, denizlerin ötesinden... İşte o an karanlık maviye dönüşüyor, dışarının kocaman ahmak lambası sevecen bir güneş oluyor ve ben Ege’nin kuzu başı beyaz köpüklü lacivert sularında yelken açıyorum.
TAM O SIRADA...
Esen ‘imbat’tır artık, bağrımı serinletiyor. Yelkenleri şişiriyor, seren iplerinde ıslıklanıyor. Ötelerde bir martı denize pike yapıyor, uzaklardaki koylardan birinde lacivert suların koynundan bir dev istiridyenin içinden Afrodit doğuyor... Bir daha... Bir daha... Bir daha... Poseidon’un ülkesindeyim tasasız, gamsız...
Yassu Vre Theodorakis!...
Sonra birden düşümün içinde uyanıp ürperiyorum. Poseidon’un diyarı için kavga etmiyor muyuz, bizler ve Theodorakisler? Tam o sırada Mikis Theodorakis’in Tahidoromes dergisine verdiği demeç ilişiyor gözüme. Bakın neler demiş:
‘Türkiye’yi şimdide olduğu gibi her zaman Yunanistan’ın ulusal tehlikesini oluşturan bir umacı gibi göstermekteyiz ama Türkler ile sorunlarımızı bir türlü çözemiyoruz. Bunları çözmek elimizdedir. Türkiye ile birlikte yaşamaya mahkûmuz, komşu ülkemizdir. Halkı ile de birçok noktada birleşiyoruz. Gidip İrlanda ile Ortak Pazar üyeliğini paylaşıyoruz da Kıbrıs’ın yarısını işgal ettiler gerekçesiyle Türkiye ile hiç konuşmuyoruz bile ancak bizim sorumluluğumuz konusunda hiçbir şey söylemiyoruz. Yunan cunta ordusunun Makarios’u kanlı bir darbe ile devirmek istediğini niçin söylemiyoruz? Provokasyonlara Sampson başlamadı mı?? İngilizler, adadaki Türk ve Rumları ikiye ayırmış, Yunan hükümetleri de bu oyuna gelmemiş midir? Bu gelişmeden sonra bu olaylar karşısında biz kendimizi melek, Türkleri de cellat olarak gösteremeyiz. Kıbrıs’ta herkes suçludur.’ Konuşmayı Cumhuriyet’e ulaştıran Stelyo Berberakis Theodorakis’in Yunan standartlarına göre cesaretle hareket ettiğini belirtiyor.
Theodorakis de farkında bunun ve diyor ki ‘Şimdi bana Türkofil diyenler çıkar.’
Biliyor Theodorakis bağnazların, taşkafalıların, şovenlerin bu tür çıkışlar karşısında nasıl öfkelendiklerini, bunların Hector dürüstlüğü gerektirdiğini ama yine Sokrates’in gerçek uğruna baldıran tasını kafasına diktiği kentte her tehlikeye karşın yüksek sesle söylüyor gerçek olduğuna inandığı şeyleri, bir daha bir Truva Savaşı çıkmasın diye. Bugün gericiliğe, bağnazlığa, ahmaklığa, şovenizme karşı çıkmak Ege’nin iki yakasında da yürek istiyor, hele bu yakasında... Ama Ege’nin iki yakasında, geçmişte buraların bilgelerinin beşiği olduğunu kanıtlayacak yürekli, dürüst, aklı başında kişiler var çok şükür ki... Ve olmayacaksa eğer bir Truva Savaşı daha, onların sayesinde olmayacak. Gözüm Theodorakis’in sözlerini yansıtan satırlarda, kulağım onun müziğinde, unutmuşum bir süredir doğanın yeşiline, sularda oynaşan güneşe, denizin mavisine hasret yaşadığımı.
İmbattır artık esen, bağrımı serinletiyor, yelkenleri şişiriyor, seren iplerinde ıslıklanıyor. Ötelerde bir martı denize pike yapıyor. Uzaklardaki koylardan birinde lacivert suların koynunda dev bir istiridyenin içinden güzel Afrodit doğuyor... Bir daha... Bir daha... Bir daha...
Posseidon’un ülkesindeyiz. Teodorakis ile tasasız gamsız
Yassu Vre Theodorakis!”
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!