Trump’tan taş değişimi
ABD, Çin ve Rusya ile giriştiği mücadelede savaş sahasını kendisi için daha elverişli Latin Amerika’ya kaydırdı. Asya-Pasifik bölgesi ise her geçen gün daha da menzilin içine giriyor.
ABD’nin Başkan Donald Trump yönetiminde baş döndürücü dış politika hamlelerini “çılgınlık” derekesinde görmek, çoğu zaman kolayımıza gelse de aslında yanıltıcı sonuçlara neden olabiliyor. Oysa, adıyla sanıyla stratejik belgelere yansımış bir politik yönelim söz konusu. Geçen yılın sonunda Suriye ve bu yılın başında Afganistan için gündeme gelen askeri birlikleri çekme kararlarının yanı sıra Latin Amerika ve Uzak Asya’da atılan adımlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, satrançtaki taş değişimini çok andıran bir yeni savunma/hücum konseptiyle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Trump, 2018’in başında Ulusal Güvenlik Stratejisi’ni açıkladığında iki noktanın özellikle öne çıktığını görmüştük. Bunlardan ilki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri Rusya ve Çin için “düşman/rakip” kavramının kullanılmasıydı. Vladimir Putin’in devlet başkanlığında Rusya, 2000’lerin ortalarından itibaren kendisine yönelik Batı merkezli kuşatma hamlesine Gürcistan ve Ukrayna’da yanıt vermiş, Suriye hamlesi ile de savunma hattını yalnız Doğu Avrupa ve Kafkaslar cephesinden değil, Ortadoğu’dan da çekeceğini göstermişti. ABD ve müttefikleri açısından Rusya, anılan bölgelerde giderek artan nüfuzunun yanı sıra Almanya ile giriştiği Kuzey Akımı doğalgaz hattı projeleri, Avrupa içine dönük politik müdahaleleri, Çin ile pek çok alandaki işbirliği, gelişen ve yayılan silah teknolojisi ile de büyüyen bir tehdit olmayı sürdürüyor.
Çin ise uzun yıllar yalnızca ucuz işçilik ve nüfus potansiyeli ekseniyle değerlendirilmenin ne kadar hatalı olduğunu kanıtlarcasına, gerek teknolojik gelişimi, gerek silahlanmadaki ilerlemesi ve trilyon dolarlık “Kuşak-Yol” projesi sayesinde çok geniş bir coğrafyada artan etkinliği ile Batı için kavganın ana aktörlerinden biri olmayı fazlasıyla hak ediyordu. 2016 başkanlık seçimleri öncesinde de en ciddi jeopolitik analizlernin merkezinde Uzak Asya’da kopacak fırtınaya işaret ediliyordu.
Aynı stratejide Ortadoğu için ise rejim değişiklikleri vb. hedeflerinden ziyade iki hedef dikkat çekiyor: İran’ın bölgesel nüfuzunu kırmak ve İsrail’in korunması.
Bu okuma sonrasında, atılan adımları sıralayalım:
-Çin’den bağımsızlığını dünyaya kabul ettirme çabasındaki Tayvan’la ilişkilerin geliştirilmesi, Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi’nde artan hareketlilik;
-Çin’le ticaret savaşlarına girişilmesi;
-Kuzey Kore ile diyalog başlatılarak inisiyatif alma çabası,
-Kuzey Akım 2 projesinin iptaline yönelik çağrılar, Rusya’ya yeni yaptırımlar, bu ülkeyle taraf olunan Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması’ndan (INF) çekilme sinyali;
-İran’la yapılan uluslararası nükleer anlaşmadan çekilme ve yaptırım kartının yeniden açılması;
-Kudüs’ün, İsrail’in başkenti olarak tanınması;
-Ve nihayet... Venezüella’da darbe girişimi.
Satrançta, korumak istediğin ve/veya rakibin kritik önemdeki taşlarını tehdit edebileceğin alanda hâkimiyeti sağlamak üzere taş değişimi yapmak çok sık rastlanan bir taktiktir. ABD’nin hamlelerini de bu taktik açısından ele aldığımızda şunları görüyoruz:
Ortadoğu’da artık fazla maliyetli ve dişli bir rakiple doğrudan sahada uğraşmayı gerektirecek rejim değişikliği arayışları yerine, İsrail’i koruma ve İran üzerinde baskıyı artırma politikası öne çıkıyor. Ortadoğu’da nüfuzunu artıran Rusya-Çin blokuyla savaş sahası, neo-con’ların geleneksel “arka bahçesi” Latin Amerika’ya kayıyor. Enerji kaynakları ve altın rezervleri bakımından çok şey vaat eden, Rusya ve Çin ile stratejik ilişkiler kuran Venezüella’nın bu açıdan ilk adım olduğu söylenebilir. Uzak Asya’da ise Çin; Tayvan, Kore Yarımadası, ticaret savaşları, fikri mülkiyet sorunu ve geleneksel ortak Japonya ile ilişkiler üzerinden sıkıştırılıyor. Çin ve Rusya ile girişilen mücadelenin Avrupa’yla ilişkileri konsolide etmek için çok kullanışlı olduğunu hatırlatmaya ise gerek dahi yok.
Trump satranç tahtasında beklenmedik hamleler yaptı, yapmaya da devam edecek. Ancak gerçek tahtadan farklı olarak, iç bütünlüğünü sağlamakta büyük sorunlar yaşayan Avrupa dahil karşısında birden fazla oyuncu var ve elleri artık çok güçsüz değil...
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi