'Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele azmi düşük'

Ulus lararası Şeffaflık Örgütü’nün raporuna göre, G20 ülkeleri, yolsuzluk faillerinin kimliklerini paylaşmıyor. Örgütün Başkanı Cobus de Swardt Türkiye için ise, “Karnesi giderek zayıflıyor. Yolsuzlukla ilgili şikâyetlerin bastırıldığı görülüyor” yorumu yaptı.

'Türkiye’nin yolsuzlukla mücadele azmi düşük'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 13.11.2015 - 05:23

Yolsuzluk, rüşvet, vergi kaçakçılığı, kara para aklama, paravan şirketler, kamu kaynaklarının kişisel çıkarlar için kullanımı bütün dünyada mühim bir sorun. Türkiye’de ise misliyle mühim. 17-25 Aralık’ta ortaya saçılan iddiaların üzerinin nasıl örtülüverildiği hafızalarımızda capcanlı. İşleyen bir demokratik sisteme sahip ülkelerde şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri ve bu ilkeleri yaşatacak olan özgür basın ve yargı sistemi, olmazsa olmaz unsurlar. Türkiye’nin bu ilkelerden giderek uzaklaştığınınsa işaretleri çok. Dünyadan görülen manzara hiç parlak değil. Antalya’da düzenlenen G20 zirvesi öncesinde bu sorunlar bir kez daha gündemde. Zira G20 ülkeleri, geçen sene kara para aklama ve yolsuzlukların önlenmesine dair bir dizi taahhütte bulunmuşlardı. Küresel çapta bu meselenin takipçisi olan Uluslararası Şeffaflık Örgütü’ne (Transparency International) bakılırsa, pek az adım atıldı. Örgütün dün İstanbul’da açıkladığı son raporu ışığında İdari Direktörü Cobus de Swardt’la yolsuzluk mefhumu ve Türkiye’nin durumunu konuştuk...

G20 ülkeleri faillerin kimliğini paylaşmıyor

Karne zayıflıyor

- 2007’den beri kurulun başındasınız. Yolsuzluk, kalkınma politikaları, iş dünyasındaki durum, küreselleşme uzmanlık alanlarınız. Türkiye’yi nasıl görürsünüz?

Türkiye’nin karnesi giderek zayıflıyor. Son birkaç yılda yolsuzlukla mücadelede ilerleme sağlanamadı. Bizim yolsuzluk algısı endeksimize göre Türkiye düşüşte. Bankalar dünyasında iş yapma biçimine bakıldığında düşüşte. Sivil özgürlükler, basın özgürlüğü konusunda düşüşte. Son beş senede Türkiye hükümetinin reform performansında önemli bir gelişme yok. Geçen sene ortaya konulan paravan şirketler ve mali işlemler sektöründeki gizliliğe dair taahhütlerde ilerleme yok. Yani pek çok göstergeye bakınca Türkiye’nin düşüşte olduğunu görüyoruz. Uluslararası toplum Türkiye’de çok yüksek düzeyde vakalarda cezasızlığa gidildiğini gördü. Kesin hüküm vermek zor ama yolsuzlukla mücadelede siyasi irade yokluğu gözleniyor. Bu da kaygı verici, zira bunlar Türkiye’nin kendi ekonomik büyümesi dramatik biçimde düşerken, sosyal istikrarın azalması karşısında hükümetin test edildiği bir döneme denk geliyor. Daha açık ve şeffaflık gerekirken yolsuzlukla ilgili şikâyetler bastırıldı, sosyal medya üzerinde baskı kurulduğu görülüyor. Bu yolsuzluğun arttığı anlamına gelmez ama yolsuzlukla mücadele azminin güçlü olmadığını kesinlikle gösterir.

Yolsuzluğu nasıl tanımlarsınız? Bizde yolsuzluk sorunları gündeme geldiğinde halk arasında “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” diye yaygın bir deyiş vardır...

Yolsuzluk, teknik düzeyde iktidarı elinde tutanların gücü kötüye kullanmasıdır. Bir pozisyona seçilmiş birisinin yahut atanmış bir yetkilinin pozisyonunu sosyal fayda için değil kendisini zenginleştirmek için kullanmasıdır. Burada sorun şu. Yolsuz politikacılar yahut yetkililerin eline geçen para aslında küçük bir miktardır. Asıl mesele hatalı siyasi kararların sosyal konularda yol açtıklarıdır. Yanlış köprüler inşa edilir, konut sektöründe yanlış planlama yapılır, yahu askeri sektörde yanlış tercihlerde bulunulur. Bunların bedelleri düşünüldüğünde rüşvete giden para görece olarak düşüktür. Ama hatalı siyasi kararlar milyonlarca insanı etkiler. Bu yüzden yolsuzluk bir sosyal adalet meselesidir.

Mücadele gerekli

- Türkiye de 17-25 Aralık 2013’te ciddi iddialarla sarsıldı. Ama yasal anlamda hiçbir şey olmadı? Romanya gibi ülkelerde yolsuzluk yüzünden büyük kitle gösterileri görüyoruz. Ancak Türkiye’de bu olmuyor...

Türkiye’de de dışarıdan bakan birisi devletin özgürlük alanlarını sınırlandırdığını görüyor. Güney Afrika’daki durum Apartheid döneminde örneğin çok daha kötüydü. Bizler konuşmaya korkardık. Belli sivil hakları bastırma çabasının bulunduğu yerde kaygıların aslında ifade edilenden büyük olduğunu anlarız. Türkiye’de de istikrarsızlığın büyük kaygı olduğunu görüyoruz. Ancak yarın sabah uyanıp insanlar hadi bugün protestoya gidelim demeyeceklerdir. Bu işler zaman ve mücadele gerektirir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler