"Yaratılan korku iklimi otosansüre yol açıyor"
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Ahmet Abakay, AB Komisyonu tarafından düzenlenen "Batı Balkanlarda ve Türkiye'de Medya ve İfade Özgürlüğü" konulu konferansta Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün ağır baskı altında olduğunu bu baskının 8 yıldır tırmanarak devam ettiğini söyledi.
ÇGD Başkanı Ahmet Abakay, AB'nin son iki aydır Türkiye'deki gazeteci ve yazarlara yönelik tutuklamalara karşı açık tutum aldığını belirterek, "Bu doğrudur ve gereklidir. Ancak aynı zamanda Geç kalmış bir tepkidir. Ben bu tutum için 'Günaydın' demek istiyorum" diye konuştu.
Ahmet Abakay, AB Komisyonu tarafından yapılan 'Batı Balkanlarda ve Türkiye'de Medya ve İfade Özgürlüğü' konulu konferansta konuştu. Avrupa Parlamentosu Başkanı Jerzy Buzek ile Avrupa Komisyonu'nun Genişleme ve Komşuluk Politikasından Sorumlu üyesi Stefan Füle'nin de konuşma yaptığı konferansta, Abakay, Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğünün ağır baskı altında olduğunu söyledi. Baskının 8 yıldır tırmanarak devam ettiğini kaydeden Abakay, "Bu baskılar 8 yıldan beri ülkeyi yöneten muhafazakar AKP hükümetinin ve Başbakan'ın tutumundan ve uygulamalarından kaynaklanmaktadır.Türkiye'de darbe teşebbüsü nedeniyle devam eden Ergenekon adı verilen bir dava vardır. Bu dava amacından çıktı, iktidarı, başbakanı eleştiren gazeteci yazarların susturulmasının bir aracı haline geldi" diye konuştu.
"Halen 67 gazeteci cezaevinde"
Türkiye'de halen 67 gazetecinin cezaevinde olduğunu, bazılarının tutukluluğunun 3 yıla yaklaştığını da vurgulayan Abakay, tutuklu gazetecilerin ortak özelliğinin iktidara muhalif görüşleri taşımaları olduğunu ifade etti. Cezaevinde olmayan gazeteci yazarlar için de 2 binden fazla dava açıldığını ve bu davaların devam ettiğini belirten Abakay, gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanmalarını da gündeme getirdi. Abakay, "İki ay önce iki gazeteci daha tutuklandı. Bunlardan birisi uluslararası cesaret ödülü alan Gazeteci Nedim Şener diğeri gazeteci Ahmet Şık. Nedim Şener İstanbul'da öldürülen Ermeni gazeteci arkadaşımız Hrant Dink'in cinayetinde bazı Emniyet görevlilerinin, cinayeti işleyenleri koruduklarını belgeleyen haberler ve kitap yazdı. Hedef oldu. Gazeteci Ahmet Şık ise, hükümeti destekleyen İslami bir cemaatin liderini(Fethullah Gülen) eleştiren kitap yazmaktaydı. Kitabı daha basılmadan taslağına el konuldu, basılmayan kitap yasaklandı. Türkiye Başbakanı bütün bunları doğal karşılıyor. 15 gün kadar önce Strazburg'da yaptığı konuşmada, Türkiye'deki tutuklu gazetecileri haksız şekilde suçladı ve bunların terörle ilişkili kişiler olduğunu söyledi. Bu doğru değil. 67 tutuklunun tümü gazetecidir. Başbakan aynı konuşmasında, kitabı bomba olarak değerlendirdi, yayınlanmadan yasaklanan kitabı, bomba malzemesi olarak kabul etti" diye konuştu.
"AB'ye 'günaydın' demek istiyorum"
Azadiya Welat isimli Kürtçe Gazete'nin yönetici ve yazarı Vedat Kurşun'un yazıları nedeniyle 166 yıl, bir başka yazarı Emine Demir'in de 133 yıl hapis cezası aldığını kaydeden Abakay, basın ve ifade özgürlüğü konusunda AB'nin tutumunu da eleştirdi. Abakay, "Avrupa Birliği'nin tutumuna bir eleştirim olacak. AB özellikle son iki aydan beri Türkiye'deki gazeteci ve yazarlara yönelik tutuklamalara karşı açık tutum alıyor. Eleştiriyor. Bu doğrudur ve gereklidir. Ancak aynı zamanda Geç kalmış bir tepkidir. Ben bu tutum için 'Günaydın' demek istiyorum. Medya ve medya çalışanları üzerindeki baskılar Türkiye'de 8 yıldır kademeli olarak sürekli uygulandı" dedi.
"AB Hükümete 'tut' basına 'kaç' dedi
Yasadışı telefon dinlemelerinin iktidarın bilgisi ve denetimi altında devam ettiğini de savunan Ahmet Abakay, korku iklimi yaratıldığını ve bunun otosansüre yol açtığını söyledi.
Abakay, "8 yıl süresince tırmandırılan gazeteciler ve medya üzerindeki baskılara AB kurum olarak karşı çıkmadı, açık olmadı. Çifte standart uyguladı. Biz gazeteciler ve gazeteci örgütleri 8 yıldır baskılara karşı çığlık atıyoruz, direniyoruz. Ama sesimizi duyuramadık. AB ilerleme raporlarında Türkiye'deki gelişmeler takdir edildi, medyaya yapılan baskılar ayrıntı, küçük işler olarak kabul edildi. AB'nin bu tutumu hükümete belirttiğim baskılar için cesaret verdi. AB'nin desteğinin arkasında olduğunu gören Başbakan Erdoğan ve hükümeti, baskılarına hız verdi. Türkiye'de bir söz vardır. Çifte standardı, oportunizmi anlatan bir söz; 'tavşana kaç, tazıya tut' denir. AB medyaya baskılar sürecinde bunu yaptı. Hükümete 'tut' dedi, Basına da 'kaç' dedi. AB Türkiye'de demokrasiyi, demokratik kamuoyunu değil, demokrasiye aykırı tutum içinde olan hükümeti destekledi" diye konuştu.
"Biz normal gazetecilik yapmak istiyoruz bizi cesur gazeteci olmaya zorluyorlar"
Tutuklu gazetecilerin yarısından fazlasının özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde yargılandığını hükümetin bu durumdan rahatsız olmadığını kaydeden Abakay, "Türkiye'de biz 'normal' gazetecilik yapmak istiyoruz. Ama bizi 'cesur gazeteci' olmaya zorluyorlar.
Bugün Türkiye'de sayısı azalmakta olsa da iktidarın baskılarına karşı direnen, medya özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü, evrensel basın ilkelerini savunan gazeteciler, gazeteci örgütleri vardır ve mücadelesini sürdürecektir" dedi.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- Edirne'de korkunç kaza