'Zirve Yayınevi' davası başladı

Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde biri Alman 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın on üçüncü duruşması, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Davanın sanıklarından Emre Günaydın, ''Varol Bülent Aral'ın bana devlet desteği sağlayacağını düşündüğüm için bu işe girdim. Olaydan dolayı çok pişman ve üzgünüm'' dedi.

Yayınlanma: 21.11.2008 - 11:40
Abone Ol google-news

Malatya'daki Zirve Yayınevi'nde biri Alman 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın on üçüncü duruşması, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Davanın sanıklarından Emre Günaydın, ''Varol Bülent Aral'ın bana devlet desteği sağlayacağını düşündüğüm için bu işe girdim. Olaydan dolayı çok pişman ve üzgünüm'' dedi.

Tutuklu sanıklar Emre Günaydın (19), Salih Gürler (20), Abuzer Yıldırım (19), Cuma Özdemir (20) ve Hamit Çeker (19), jandarma ve polis ekiplerinin güvenlik önlemleri altında adliyeye getirildi. Duruşmayı, öldürülen Alman Tilman Ekkehart Geske'nin eşi Susanna Geske, Kurtuluş Kiliseleri Başpastörü İhsan Özbek, sanık yakınları, müdahil avukatlar, sanık avukatları, yerli ve yabancı basın mensupları izliyor.
 


Devlet desteği sağlanacağını düşündüm

Cumhuriyet savcıları Şeref Gürkan ve Ömer Tetik'in, avukat nezaretinde 14 Kasım 2008 tarihinde Emre Günaydın'ın cezaevinde ifadesine başvurduğu belirtildi. Emre Günaydın, ifadesinde olaya kendisini azmettiren kişinin geçen duruşmada tanık olarak dinlenen Varol Bülent Aral olduğunu, Aral'ın kendisine devlet desteği sağlayacağını söylediğini öne sürdü. Sanık Emre Günaydın, şunları kaydetti: ''Benim, Varol Bülent Aral ile kendisinin iddia ettiği şekilde sadece 25 dakika değil, birçok görüşmem olmuştur. Her ne kadar Malatya Birlik gazetesinde üç gün süre ile birlikte çalışmış isek de kendisi gazeteden ayrıldıktan sonra da her nasıl olduğunu anlamadığım şekilde sürekli olarak bana ulaşıyordu. Telefon kullanmıyor, bulunduğum yerlere geliyordu. Sabahları dershaneye giderken bir çay ocağında kahvaltı yapıyordum. Genelde beni orada buluyordu. Çok bilgili birisiydi. Sürekli, sorduğum şahıslar hakkında bilgi verebiliyordu. Aşırı derecede bilgili olduğu için söylediği sözler beni şaşırtıyordu. 2006 yılının ekim ayına kadar bu şekilde ara ara görüştüğümüzü hatırlıyorum. En son görüşmemizde bana şehir dışına çıkacağını söylemişti. Konuşmamızda Malatya'daki misyonerlerin yerinden bahsetti. Ancak adres olarak bir şey söylemedi. 'Oradaki bilgiler elimize geçerse neler olur biliyor musun?' şeklinde konuşmuştu. Ben tekrar sorduğumda, bilgilerle köşeyi dönebileceğimizi, bilgilerin hem kendisine hem de birilerine lazım olduğunu söyledi. Ancak bu birilerinin kimler olduğunu kendisine soramadım. Çünkü kendisi ile konuşabilmek belli kurallara bağlıydı. Örneğin yürürken önünde yürüyemezdim. Kendisi sormadıkça ona bir şey soramazdım. Çalıştığımız gazeteden ayrılırken 'Benimle birlikte ol, sana devlet desteği sağlarız' demişti. Gazete patronlarına bana bunları söylediğini ilettiğimi hatırlıyorum.''
 

 

Tatlıses PKK'ye yardım etti iddiası

Varol Bülent Aral'ın, 2006 yılının ekim ayının sonuna doğru Malatya'dan ayrılacağını söylediğini ifade eden Günaydın, şöyle devam etti: ''Buradaki misyonerlerin ellerindeki bilgilerin değerli olduğunu, ele geçirilmesi gerektiğini, bu işi bana havale ettiğini söyledi. 'Sen dara düştüğünde benim haberim olur, sana kavuşurum' dedi. 2006 yılı ekim ayının sonundan sonra mahkemede tanık olarak ifadesi alınıncaya kadar onunla hiç görüşmedim. Aral ile daha önce ifademde belirttiğim üzere kendisinin kaldığı eve gitmiştik. Bekar evi olduğunu iyi hatırlıyorum. Evde kimse yoktu. Burada bana İbrahim Tatlıses'in PKK'ya yardım ettiğine ilişkin belgeler gösterdi. Aral, her şeyi ile gizemli bir adamdı. Evde başka bir şey görüp görmediğimi hatırlamıyorum.''
 

 

Yayınevindekilerin öldürülmesiyle ilgili bir şey söylemedi

Aral'ın kendisine misyonerlikle ilgili bilgilerin değerli olduğunu, ancak yayınevinde bulunanların öldürülmesiyle ilgili bir şey söylemediğini dile getiren Günaydın, şöyle dedi:
''Misyonerlerin bulunduğu yerlerdeki bilgileri alarak Aral'a vermeyi düşündüm. Aral'ın beni bulacağını düşünüyordum. Kendisine güvendim. Bu şekilde hem para kazanacak hem de devlete yardımcı olacağımı düşünmüştüm. Aral'la yaptığım konuşmaları diğer arkadaşlarıma da anlatıyordum. Ancak onları bu işe ben sokmadım. Kendileri bu süreçte misyonerlerle ilgili bilgileri alma hususunda benimle ortak hareket ettiler. Yayınevine girdikten ve içeridekileri bağlayıp etkisiz hale getirdikten sonra orada iki ya da 3 çek yaprağı gördüğümü hatırlıyorum. Her ne kadar daha önce böyle bir çek olmadığını söylemişsem de şu an hatırlıyorum. Elime 480 bin dolar meblağlı çeki aldığımı hatırlıyorum. Ancak bu çekin hangi bankaya ve kime ait olduğunu hatırlamıyorum. Çekleri gördüğümde çok sevinmiştim. Telaştan ne yaptığımı hatırlamıyorum. Hatta çekleri diğer arkadaşlarıma da gösterdiğimi ve onların da sevindiğini hatırlıyorum. Bülent Varol Aral'ın beni bulup devlet desteği sağlayacağını düşündüğüm için bu işe girdim. Olaydan çok pişman ve çok üzgünüm.''

 

Ergenekon iddianamesi eklendi

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Eray Gürtekin, Ergenekon davası iddianamesinin, Malatya'daki yayınevi cinayetleri davasının dosyasına eklendiğini açıkladı.
Mahkeme heyeti başkanı Eray Gürtekin, önceki duruşmalarda Ergenekon davası iddianamesinin Malatya'daki yayınevi cinayetleri davasının dosyasına eklenmesine ilişkin talebe İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinden, önce yanıt gelmediğini, daha sonra iddianamenin Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı'na geldiğini söyledi. Ergenekon davası iddianamesinin yayınevi cinayetleri davasının dosyasına eklendiğini ifade eden Gürtekin, yayınevi cinayetleri davası dosyasının da onaylı fotokopi olarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildiğini kaydetti.



Toplumu ayrıştırmaya yönelik faaliyet

Eray Gürtekin'in bu açıklamasından sonra taleplere geçildi. Sanıklardan Cuma Özdemir'in avukatı Ekrem Karadeniz, müdahil tarafın duruşma süresi boyunca dosyada yer alan 16 klasörün dosyadan çıkarılması yönündeki talebine dikkati çekerek, bu 16 klasörü dikkatlice incelediklerini, klasörlerde misyonerlik faaliyetlerine ilişkin detaylı bilgilerin yer aldığını söyledi. Klasörlerde köylerde yaşayan kişilerin kimlik bilgileri, bağlı bulundukları inançlar gibi bilgilerin yer aldığını dile getiren Karadeniz, şunları kaydetti: ''Dosyalarda misyonerlik faaliyetlerinde bulunan kişiler, insanları kendilerine göre inançlı inançsız olarak tanımlamış, kentlerde ve köylerde ikamet eden kişi sayısı, bağlı bulundukları inançlar hatta coğrafi konum bile ele alınmış. Bir anlamda insanlar fişlenmiştir. Misyonerlik toplumu ayrıştırmaya yönelik bir faaliyettir. Bu kapsamda MİT, Jandarma İstihbarat ve Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından misyonerlikle ilgili yapılan izlemelere ilişkin çalışmaların mahkemeye sunulmasını talep ediyorum.''

Müdahil avukatlardan Ali Koç, söz alarak söz konusu talebin reddini talep ettiklerini belirterek, şunları söyledi: ''Meslektaşımız, misyonerlerin faaliyetlerinin izlendiğini belirterek, bu belgelerin mahkemeye sunulmasını talep etmektedir. Oysa Anayasanın 24. maddesinde kişilerin dinlerini yayma yönündeki faaliyetlerinin suç olmadığı açıkça belirtilmektedir. Kaldı ki TCK'nın ilgili maddesinde de bu tür faaliyetlerin izlenmesi, kaydedilmesi, ve raporlaştırılması suçtur. Bu nedenle talebin reddini talep ediyorum. Kaldı ki faaliyetin suç olduğunu varsaysak dahi bunu sorgulamak, cezalandırmak, sanıkların görevi değildir. Bu nedenle talebin soruşturmaya yarar sağlamayacağı görülmektedir.''

Olay


Malatya'da 18 Nisan 2007'de Zirve Yayınevinde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel boğazları kesilerek öldürülmüş, polis, zanlılardan Salih Gürler (20), Cuma Özdemir (20), Hamit Çeker (19) ve Abuzer Yıldırım'ı (19) olay yerinde yakalamıştı. Olaydan sonra üçüncü katın penceresinden kaçmak isterken düşerek yaralanan Emre Günaydın, kaldırıldığı İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'nde tedavi altına alınmış, tedavisinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklanmıştı.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler