Fantastik gerçekçi bir üçleme!

Yazar ve çizer Hatice Aksüt’ün Sıfırdan Yayınları tarafından yayımlanan fantastik resimli roman Lili May üçlemesi, Lili May - Ada Krallığı (2018), Lili May - Saf Topraklar’ın (2019) ardından Lili May - Karakatman (Sıfırdan Yayınları) ile tamamlandı. Üçlemesinde Aksüt, Lili May adlı genç bir kızın, küçücük bir kasabada başlayan sakin yaşamının, kasabaya gelen yabancıların başlattığı olaylar zinciriyle nasıl da değiştiğini; çekingen bir genç kızın nasıl da kendinden emin bir kahramana dönüştüğünü anlatıyor. Lili May’in yanı sıra, diğer karakterlerin hikâyelerinin içinde de gezindiğimiz üçleme yazarı tarafından çizilmiş karakter ve sahne resimleriyle de dikkat çekiyor.

Fantastik gerçekçi bir üçleme!
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.03.2022 - 00:04

- Öncelikle okuyucularınız için sizi biraz tanıyabilir miyiz? Hatice Aksüt kimdir?

Kendimi kısaca tanıtmam gerekirse, ben ortaokulu ve lisenin bir kısmını İzmir’de yatılı okudum. Aslen Nazilli, Aydınlıyım. Üniversiteyi Ankara’da okudum. Bilkent Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümü mezunuyum. Ardından eğitimime devam etmek için Los Angeles’a gittim.

Çocukluğumdan beri resimle iç içeydim. UCLA’de yüksek lisansımı yaparken üniversite bünyesinde çizim dersleri aldım. Mezun olduktan sonra avukat ve aynı zamanda yazar olan Arnau Lesperut’la evlendim ve İspanya-Barselona’ya yerleştim.

Yeni ülke, yeni diller, hayatım yine yolculuk ve bavullarla devam etti. Barselona’da İngilizce öğretmenliği yaparken, iki yıllık illüstrasyon bölümünü bitirdim. Böylece yirmili yaşlarımın ortasında eşimin yazdığı iki fantastik romanı resimledim.

- Okuyuculuktan yazarlığa nasıl geçtiniz? Özellikle de fantastik edebiyatla yolunuzun nasıl kesişti?

Küçüklüğümden beri kitaplarla aram hep iyiydi. Üniversitede edebiyat bölümünü severek okudum. Günlüklerim, karalamalarım eksik olmazdı. Kâğıtlara bir şeyler karalar, bir süre sonra beğenmeyip atardım.

Eşim Arnau Lesperut’la, Amerika’da okurken tanıştık. O yazıyordu. Fantastik türdeki kitaplardan, filmlerden, playstation oyunlardan bahsediyordu. ‘Bunu mutlaka oku,’ diyerek, bana bu türde örnekler hediye ediyordu. Bu dünyadan etkilendim açıkçası.

İllüstrasyon okurken, çizgim zamanla sihirli temalara doğru kaymaya başladı. Eşimin yazdığı romanları resimledikten sonra kendi yazdıklarımı resimlemeye heveslendim. Heveslenmek ne kelime, bu fikrin heyecanından uyuyamaz hâle geldim.

‘HER KİTABIN AYRI BİR AMACI VAR’

- Kahramanınız Lili May’i nasıl bir fantastik evrene yerleştirdiniz? Tüm mekanizmaları ile klasik bir fantastik evren mi yoksa yeni bir bakış açısı mı?

Seriyi gerçekçi bir bakış açışıyla kaleme aldım, bununla birlikte üç farklı evren yarattım. Örneğin, birinci kitapta, karanlıkla çevrelenmiş Ada Krallığı’nın gizemine dalıyoruz. Sihirli bir tarla ve bu tarlanın sihirli ürünleriyle tanışıyoruz.

Yeni bir bakış açısı mı, daha önce hiç yapılmamış bir şey mi, diye sordunuz. Bu ifadeler kulağa hoş gelse de gerçeği yansıtmaz. Neil Gaiman’dan George Martin’e, fantastik türde herkes ama herkes aynı elementleri kullandı, kullanıyor. Cadılar, ejderhalar, doğaüstü varlıklar, yeni evrenler, gerçekliğin dışında gelişen olaylar; bunlar hep yazıldı, yazılıyor.

Ama bu ortak elementler, eğer etkileyici ve orijinal bir hikâyeyle birleşirse, asıl işte o zaman farklı ve harika bir iş ortaya çıkıyor, diye düşünüyorum.

Lili May serisini oluştururken, ilk önce anlatacağım hikâyeyi özel kılmak istedim. Her kitapta bir amaç var. Okuyucu Lili bunu başaracak mı, diye endişelenecek. Ona acıyacak, ona yeri gelecek kızacak ve onu anlayacak. Kısacası yazarken, benim için en önemli iki şey, olay örgüsü ve bağ kurabileceğimiz karakterler…

Lili May fantastik kurgu dalında bir roman serisi olarak sihirli öğeler ve yerler içeriyor, ama işlenen konular insana ait olduğu için insana bu kadar yakın.

‘ZORLUKLARLA YOĞRULMUŞ KARAKTERLER YAZDIM’

- Diğer karakterlerden de biraz bahseder misiniz? Kapaklarda da yer alıyorlar.

Kesinlikle. Tek Lili’nin değil, kapakta görmüş olduğunuz tüm karakterlerin geçmişine iniyor, onları eğrisiyle doğrusuyla tanıyoruz.

Örneğin, birinci kitabın kapağındaki Cadı Senaluf kudreti ve yapabilecekleriyle şaşırtıyor, ama onun bu güçlü hâllerine aldanmamak lazım, o da herkes gibi emir kulu. Okuyucunun en çok güldüğü karakter, kapaklardaki çocuk, Falkon. Onun hazır cevap hâlleri, cadıyla didişmeleri, sayısız marifeti hikâyeye ayrı bir tat verdiği söyleniyor.

Okuyucu bazen bir karaktere hem kızacak hem de onu sevmekten kendini alamayacak. Kötü mü, iyi mi diye şüpheye düşecek. Duygular gittikçe derinleşecek. Zorluklarla yoğurulmuş karakterler yazdım. Onların korkularına rağmen iyilik adına savaştıklarını hep birlikte göreceğiz.

- Kitaplarda bazı sayfalarda karakterleri, bazı sayfalarda ise yaşanan sahneleri çizmişsiniz. Kararı nasıl veriyorsunuz?

Kitaplar dört yüzer sayfa civarında ve her birinde yirmiden fazla karakalem dijital resim var. Ben ilk önce yazıyorum ve editör çalışması sırasında çizimlere geçiyorum.

Çizeceğim kısımları seçerken dikkat ettiğim noktalar var elbette. Karakterlerin önemine, sahnenin gerekli olup olmadığına bakıyorum.

Yazarken sahneler aklımın içinde parça parça canlanıyor. Hani bir roman okurken bölümler hayalimizde belirir ya, işte ben de zihnimde bir film çekiyorum, tıpkı bir yönetmen gibi. Bu kitapları yaratırken amacım hem kalbe hem de göze hitap etmekti. Aldığım güzel yorumlar, bunu başardığımı hissettiriyor.

‘FANTASTİK KURGUYLA TANIŞMAMIŞ KİTAP KURTLARI, BU TÜRE BİR ŞANS VERİN!

- Ülkemizde fantastik kurgu türü genellikle daha genç bir kitle tarafından sahipleniliyor, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Özellikle de yaşadığınız diğer ülkelerde bu tür nasıl değerlendiriliyor?

Ülkeler açısından düşünecek olursak Amerika ve İngiltere’de bu türün örneklerine daha çok rastlıyoruz. Yaşadığım şehir Barselona yayınevleri konusunda önde gelen şehirlerden. Türkiye’den ve hatta çoğu ülkeden farklı olarak, kalın kapak ve büyük font tercih ediyorlar. İllüstrasyonlu kitaplar da çok çeşitli.

Türe gelince; bence bu türü seven seviyor, küçük-büyük fark etmiyor. Ülkemizde de bu durum gittikçe değişecek diye umuyorum. Lili May’i yazarken, ülkemde basılacak, hem de Türkçe ve illüstrasyonlu bir roman serisi olacak, diye içten içe çok heyecanlanmıştım.

Kitaplarımı gençler okuyor, onların anneleri de okuyor. Gittiğim kitap fuarlarında o annelerle tanıştım. Böyle böyle çoğalacak. Henüz fantastik kurguyla tanışmamış kitap kurtlarına, bu türe bir şans verin derim.

- Sırada bekleyen yeni hikâyeler var mı? Yine aynı türde mi üretmeyi düşünüyorsunuz ve yine resimleyecek misiniz?

Ben yaptığım işten büyük keyif alıyorum. Bu stilde devam etmeyi düşünüyorum. Lili May serisinin son kitabı Karakatman yeni çıktı. Sosyal medyada çizim aşamalarımı paylaşıyorum, videolar yapıyorum.

Bu çalışmaları yaparken yeni bir kitap çalışmasına hemen geçemem, ama aklıma fikirler geliyor. Rüzgâr misali esip geçen fikirlerimi şimdilik not alıyorum. Bunlardan en çok hangisini yazmak istediğime karar verir vermez, kurgu için kolları sıvayacağım.

- Seri üç kitapta bitti, dediniz. Ara hikâyeler, karakterlerin ön hikâyeleri gibi yeni metinler çıkar mı içinden?

Bu söylediğinizi seri içinde yaptım aslında. Bazı karakterlerin ön hikâyelerini ikinci ve üçüncü kitaplarda verdim. Yine de haklısınız. Yazılmamış çok şey var. Her şey olabilir.

Şunu söyleyebilirim: Yarattığım evrenlerin içinden ortaya bir dolu hikâye çıkabilir. Yeni karakterler doğabilir, ya da okumuş olduğunuz kitaplarda ikinci planda yazılmış biri, günün birinde kendi hikâyesiyle başkarakter de olabilir.

Ancak söylediğim gibi, Lili May üçlemesi tamamlandı. Gerisini zaman gösterecek. Emin olduğum bir şey var, o da merak uyandıran ve kalbe dokunan bir hikâye kaleme almak isterim.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler