Mehmet Alev Coşkun, Cumhuriyet Kitapları tarafından yayımlanan Atatürk: Karar ve Tavır adlı yeni incelemesinde, askerlik yaşamındaki büyük komutanlığından sonra devlet kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan dünya ölçeğinde bir liderin çeşitli olaylar, durumlar karşısındaki tavır ve eylemlerini, bunların dayanağı olan kararlarını ve değerlendirmelerini ele alıyor.
Peki, bu kitabın yayımlanmış binlerce Atatürk kitabından farkı nedir?
Özgün bir ilk niteliğindeki Atatürk: Karar ve Tavır kitabında her şeyden önce hem düşün hem eylem insanı olan Atatürk’ün nerede, ne zaman, kaç yaşındayken, hangi konumdayken, hangi görevdeyken, konulara nasıl yaklaştığını, o konudaki tavrının ne olduğunu, hangi kararı alıp nasıl uyguladığını ve bunların sonuçlarını görüyoruz.
Ele alınan stratejik durumlar; arka planıyla, tavır ve kararın alındığı zaman dilimindeki koşullarıyla kendi yazdıkları ve söyledikleri ışığında tanıklıklarla ve belgelerle değerlendiriliyor.
Atatürk’ün yaşamında verdiği binlerce karardan özenle seçilen 85 konunun ilki 1893 yılındandır. Kendi başına verdiği ilk karar yaşamının önemli bir dönüm noktasıdır: Annesinin karşı çıkmasına karşın Selanik Askeri Rüştiyesi’nin sınavlarına girip kazanır ve okula kaydını yaptırır.
Ülkenin baskı yönetiminden kurtarılmasını amaçlayan Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurup arkadaşlarına, “Tarih bugün biz evlatlarına bazı büyük görevler yüklüyor. Bu kuracağımız teşkilat ile bir gün mutlaka ve elbette başarılı olacağız. Vatanı, milleti kurtaracağız” dediğinde 24 yaşında genç bir subaydır.
Kitapta, Fransız tarihçi Jean Paul Roux’nun “Çağdaş dünyada Mustafa Kemal kadar önemli ve derin toplumsal etkilerde bulunmuş başka bir kişilik tanımıyorum. Bütün tarihçiler Atatürk olmasaydı ve bilinen eylemini yapmasaydı, ortada Türkiye diye bir şey olmayacağını kabul etmektedirler” dediği Atatürk’ün yeni kararları ardı ardına gelir.
ATATÜRK’ÜN DİLİMİZDEN DÜŞMEYEN SÖZLERİNİN ARDINDAKİ GERÇEK!
Bu kararlarda, ortaçağ koşullarında yaşayan bir toplumu çağdaş uygarlık düzeyine taşımak hedefiyle tüm İslam dünyasında benzeri olmayan toplumsal devrimler, köklü dönüşümler gerçekleştiren Atatürk’ün gerçekçiliği ve toplumsal önderliği açıkça ortaya çıkmaktadır..
1905 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılacağını, bu çöküntünün altında Türklerin ezileceğini görerek “Yıkılan imparatorluktan yeni bir Türk devleti çıkarmak” stratejisi yaratır.
1915 yılında, Orta Asya, Afganistan, Hindistan’da “İslam İhtilali” yaratmak için Enver Paşa’nın önerdiği stratejik görevi “gerçekçi bulmadığı” için kabul etmez. Aynı yıl General Liman von Sanders’e daha savaşın başında Almanya’nın “savaşı kazanamayacağını” söyler.
VERİLİŞİ DE İTAAT EDİLİŞİ DE OLAĞANÜSTÜ BİR EMİR: ‘BEN SİZE TAARRUZU DEĞİL, ÖLMEYİ EMREDİYORUM’
Çanakkale savaşlarından etkin bir komutan olarak ortaya çıkmasının ardındaki gerçeği İngiliz gazeteci David Hotham’ın yazdıklarından öğreniyoruz:
“Şu olağanüstü emri verdiği yer Çanakkale’dir: ‘Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum...’ Verilişi de itaat edilişi de olağanüstü bir emir…”
“Geldikleri gibi giderler” dediğinde (13 Kasım 1918), aslında Anadolu’ya geçme kararını vermiştir:
“Bu geçirdiğim zamanın bir kısmını da hazırlıklara ayırdım. Tahmin edersiniz ki fikir hazırlıkları, seferberlikte asker toplamak için olduğu gibi davul zurna ile temin edilemez. Fikir hazırlıklarında alçakgönüllülükle çalışmak, kendini silmek, karşısındakine içtenlikli bir kanı yaratmak lazımdır.”
YILDIZIN PARLADIĞI AN!
O günlerde İngilizler İstanbul Hükümeti’ne, Karadeniz’de Rum köylerinin Türkler tarafından saldırıya uğradığını, asayişin derhal sağlanmasını isteyen bir nota verince Harbiye Nazırı Şakir Paşa, Mustafa Kemal Paşa’yı makamına davet eder ve “ordu müfettişi” olarak Anadolu’ya gitmesinin uygun görüldüğünü belirtir: “İşte tarihte yıldızın parladığı an, o andır” (29 Nisan 1919).
COŞKUN: ‘PADİŞAH VAHDETTİN’İN MUSTAFA KEMAL’E ANADOLU’DA KUVAYI MİLLİYE’Yİ ÖRGÜTLEME GÖREVİ VERDİĞİ İDDİASI BİR ŞEHİR EFSANESİDİR’
Genelkurmay ikinci başkanı, askeri okullarda birlikte okuduğu, Çanakkale’de cephe arkadaşı olan Diyarbakırlı Kâzım (İnanç) Paşa’ya, kendisinin de Anadolu’ya geçme fırsatı aradığını, bu fırsattan yararlanmaları gerektiğini, yetki kararnamesine ek yetkiler konulmasını ister.
Kâzım Paşa’nın “Vazifemizdir, çalışacağız” demesi Kuvayı Milliye ruhudur: “Yetki kararnamesini Mustafa Kemal kendisi düzenlemiş ve yazdırmıştır. Mustafa Kemal’i Anadolu’ya Padişah Vahdettin gönderdi, ona Anadolu’da Kuvayı Milliye’yi örgütleme görevi verdi iddiası bir şehir efsanesidir.”
YA İSTİKLAL YA ÖLÜM!
19 Mayıs 1919: Samsun’da 9. Ordu Müfettişi’dir, kararını vermiş, Milli Mücadele’nin temel stratejisini belirlemiştir:
“Ya istiklal ya ölüm!” Atatürk, gerçekçi bir değerlendirme yapmış ve hedefe adım adım ilerlemiştir: “Başarı için pratik ve güvenilir yol her safhayı vakti geldikçe uygulamak, uygulamayı birtakım safhalara ayırmak, olaylardan ve olayların akışından yararlanarak milletin duygu ve düşüncelerini hazırlamak ve basamak basamak ilerleyerek hedefe ulaşmaya çalışmak gerekiyordu.”
Aslında bir “ihtilal bildirisi” ve “silahla direnmeye çağrı” olan Amasya Bildirisi (22 Haziran 1919), Mustafa Kemal’in kararı ve mücadelenin kurumsallaşmanın ilk adımıdır: “Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.”
Milli Mücadele’nin temelinin atıldığı Erzurum Kongresi’nde (23 Temmuz 1919) Kuvayı Milliye örgütleriyle büyük önder, ilk kez kurumsal olarak buluşur:
“Milli sınırlar içinde bulunan vatan parçaları bir bütündür, parçalanamaz. Manda yönetimi kabul edilemez.”
Erzurum’da ilk kez cumhuriyeten söz eder: “Zaferden sonra hükümet şekli cumhuriyet olacaktır. Tesettür (örtünme) kalkacaktır. Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir. Latin harfleri kabul edilecektir”.
Ocak 1920’de son Osmanlı Meclisi’nin kabul ettiği “Misakı Milli”nin metnini o yazar.
Daha sonra 1927 yılında Meclis’te, “Benim kararım: Kayıtsız, şartsız, bağımsız Türk devleti kurmak” dediği Nutuk’la tarihe not düşen cumhurbaşkanıdır.
Kapsayıcı, koruyucu, kucaklayıcı, barıştırıcı yurttaşlık tanımını yapar:
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir.”
1933’te, Köy Enstitülerinin temeli olan önermeyi yapar: Köy Eğitmenleri.
YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ
“Millet yaşamı tehlikeye uğramadıkça, savaş bir cinayettir” diyerek ülkeyi barış çemberi içine almayı amaçlayan, maceralardan uzak, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını düşünen gerçekçi dış politika onun tavrıdır: “Yurtta barış, dünyada barış”.
Kitapta, ele alınan tüm bu olay ve durumlar yaşandığı koşullar içinde değerlendirilerek Atatürk’ün bu kararlarının nasıl oluştuğu ve tavırlarıyla aldığı başarılı sonuçlar veriliyor.
Atatürk’ün kültürel kökleri; okuduğu askeri okullarda vatan, millet, özgürlük kavramlarını işleyen Namık Kemal, Tevfik Fikret ve Ziya Gökalp gibi Türk aydınlarını yakından izlemesine, özel derslerle Fransızca ve Almancasını ilerletmesine dayanır.
ATATÜRK’ÜN OKUMA TUTKUSU, ŞEKİLLENEN DÜŞÜNCELERİ, NOTLARI...
Okul sıralarından başlayarak yaşamının son anlarına kadar okuma tutkusunu sürdürür. Kütüphanesi bir bilgi hazinesidir. Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi, Montesquieu’nün Kanunların Ruhu Üzerine’de cumhuriyetin “erdem rejimi” olduğunu anlatan satırların altını çizer.
Harp Akademisi öğrencisiyken Darwin’i savunan Alman doğa bilimcisi Ernest E. Haeckel’i ve “Deneysel bilimin, mevcut inanç sistemlerinin sonunu getirerek, onların yerine geçeceğini” belirten Alman bilim insanı Ludwig Büchner’in Madde ve Kuvvet kitabını altlarını çizerek okur; “İnsanın evrim kuramı”nı onlardan öğrenir ve etkilenir.
Not defterine, “Akla uygunluğun başlangıçta gözle görülene üstün olması, bununla beraber akla uygunluğu gözle görülenle terbiye esası. Evvela sosyalist olmalı. Maddeyi anlamalı” yazar (3 Ocak 1904).
“Askerlik ve siyaset alanında kazanılan zaferin, kültür ve bilim alanında da sağlanacağını ümit ederim” (14 Ağustos 1923) diyerek bu düşüncelerinin gereği olan tavırları ömrü boyunca gösterir.
Her türlü sorunun çözümünde bilimin yol göstericiliğine inanır: “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en hakiki yol gösterici ilimdir, fendir” (22 Eylül 1924).
1929’da “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür… Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” der.
Bu doğrultudaki kararlarıyla yarattığı Türkiye Cumhuriyeti ve UNESCO’nun 1981 yılını tüm dünyada “Atatürk Yılı” olarak ilan etmesi bunun kanıtıdır.
20 Aralık 1930’da “Cumhuriyetin temelinin laik bir dünya görüşüne dayalı olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır” diyen Atatürk, Milli Mücadele’nin temeli durumuna gelen “Hâkimiyeti Milliye”, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesine ömrü boyunca bağlı kaldı.
JEAN-PAUL ROUX: ‘ATATÜRK, YAŞAYAN BİR ESER KURDU. BU, ATATÜRK’Ü ASLA DİKTATÖRLERE BENZETMEMEK GEREKTİĞİNİN KANITIDIR’
Fransız hukukçu Maurice Duverger şunları yazdı:
“Faşist rejimlerde her gün rastlanan otorite savunusunun yerini, Kemalist Türkiye’de demokrasi savunusu almıştır; bu da ‘halkçı’ ya da ‘sosyal’ diye nitelendirilen ‘yeni’ bir demokrasi değil, geleneksel siyasi demokrasidir.”
Jean-Paul Roux, Atatürk’ün diktatör olduğunu söyleyenlere ders verdi: “Atatürk yapılması zorunlu olan şeyleri yaptı. Ağır hastasını iyileştirebilmek için onu ilaç almaya zorlayan doktora diktatör denmez.
Atatürk’ün yaptığı, bir hekimin yaptığından farklı bir şey değildi. Türkiye’nin ölüm döşeğinde olduğunu görüyordu. Onu ayağa kaldıracak ilacı hazırlamıştı...
Gerçek diktatörleri gördük. Hepsi, çok büyük yıkımlara yol açıp öylece ortadan kalktılar. Mussolini, Hitler, Stalin…
Oysa Atatürk, yaşayan bir eser kurdu. Bu, Atatürk’ü asla diktatörlere benzetmemek gerektiğinin kanıtıdır.”
MEHMET ALEV COŞKUN: ‘ATATÜRK’ÜN ASIL LİDERLİĞİ TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM ALANINDA ORTAYA ÇIKMIŞTIR’
Atatürk: Karar ve Tavır’ın son bölümünde, askerlikte strateji ustası olduğunu savaş meydanlarında kanıtlayan Atatürk’ün “Asıl liderliği toplumsal dönüşüm alanında ortaya çıkmıştır” diyerek ilki “kararlılık” olan liderlik niteliklerini ele alıyor Mehmet Alev Coşkun.
O, sağlam bir mantığa dayanan kararlarını ödün vermeden uygular: “Herhangi bir zorluk karşısında benim yaptığım iş şudur; Vaziyeti (durumu) iyice belirlemek sonra bu durum karşısında alınacak tedbirin ne olduğuna karar vermek. Bu kararı bir kere verdikten sonra acaba yapayım mı yapmayayım mı diye tereddüt etmeden kararı uygulamak... Başaracağıma inanarak uygulamak...”
İşin gereği olan kararları alır ve gerekli eylemleri yapar:
“Atatürk’ün verdiği kararlar ve ona dayalı olarak verdiği talimatlar tartışmaya yer vermeyecek derecede açıktır.”
Dönemin iletişim aracı olan telgrafı etkin bir biçimde kullanır. Bir “strateji mühendisi” nitelikleriyle davranır.
Her kararını zamanı gelince uygular. “Bir işi zamansız yapmak, o işi başarısızlığa uğratmak olur” der.
Sonuca ulaşmak için genel durumu tüm ayrıntılarıyla izler ve değerlendirir.
Önce hedefleri tanımlar, konuyla ilgili seçenekleri değerlendirir, herkesle görüşür, verdiği kararı uygular.
Planlı ve örgütlü olarak bilimin gösterdiği yolda ilerler, halka güvenir ve güven verir. Verdiği kararları izler, kararları uygulayacak astlarını çok iyi tanır.
“İnsanlar ancak umutları ve düşünceleri doğrultusunda sevk ve idare edilebilirler” diyerek ortak hedef yaratıp çevresini harekete geçirir:
Gerçekçi, kararlı, serinkanlı, örgütlenme ve zamanlama ustası Atatürk’ün ilkelerinden biri de engelleri ortadan kaldırmaktır:
“Ben bir işte nasıl başarılı olabileceğimi düşünmem. O işe neler mani olur diye düşünürüm. Engelleri ortadan kaldırdım mı iş kendi kendine yürür.”
Uzak görüşlüdür ve öngörüleri gerçek olur:
“Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yeterli değildir. Kesin olarak ufkun ötesini görmesi ve bilmesi gerekir… Türkiye’nin müdafaa ettiği dava bütün mazlum ülkelerin davasıdır. Hatta bütün Şark’ın davasıdır… Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Şimdi günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan, bütün Doğu milletlerinin uyanışlarını öyle görüyorum.” (1922)
Tüm bunlar gerçek liderliktir.
MEHMET ALEV COŞKUN: ‘İNSAN, KARARLARIYLA, EYLEM VE TAVIRLARIYLA İNSAN OLUR, KİŞİLİK KAZANIR’
Atatürk ve Kurtuluş Savaşımızla ilgili Samsun’dan Önce Bilinmeyen 6 Ay, Kuvayı Milliye’nin Kuruluşu, Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay, Kemalizm / Aydınlanma Devrimleri Nedir Ne Değildir?, Devrimin İlk Karşıtları, Atatürk’ün Kamusal Ekonomi Politikası, Asker İnönü, Diplomat İnönü: Lozan kitaplarına imza atan, Atatürk’ün Hatıraları, 100. Yılında Lozan’ın Önemi, Vahdettin Dosyası’nı yayına hazırlayan Mehmet Alev Coşkun; “Bir insan kendi başına karar vermeye başladığı günden itibaren aldığı kararlarla, eylem ve tavırlarıyla kendi kişiliğini yaratmaya, kendi heykelini yontmaya başlar. İnsan, aslında kararlarıyla insan olur, kişilik kazanır...” diyerek başladığı Atatürk: Karar ve Tavır’a noktayı koyar:
“Atatürk’ün aldığı kararlar, gerçekleştirdiği devrimler, yaptığı durum değerlendirmeleri onun liderlik niteliklerini ortaya koyar. Askerlikte, toplum yaşamında, Cumhuriyetin kuruluşunda, Atatürk, hırs ve duygulara yenik düşmemiş, aklı her şeyin önünde tutmuştur. Atatürk dogmalar ve kalıplar yerine, gerçekçi yargılara, akla ve bilime dayanmıştır.”
Mehmet Alev Coşkun’un yetkin kaleminden Atatürk: Tavır ve Karar, Atatürk’ün stratejik kararlarının nasıl doğduğunu merak edenler için özgün bir ilk, bir başucu kitabı.
Atatürk: Karar ve Tavır / Mehmet Alev Coşkun / Cumhuriyet Kitapları / 744 s. / 2025
ALEXIS DE TOCQUEVILLE’DEN ‘ESKİ REJİM VE DEVRİM’
Fransız siyaset bilimci, sosyolog, tarihçi, siyasetçi, yazar Alexis de Tocqueville (1805 / 1859). Temmuz Monarşisi (1830-1848) ve İkinci Cumhuriyet (1849-1851) dönemlerinde Fransız siyasetinde aktif rol aldı.
Bir süre ABD’de kaldı. Bu dönemde yol arkadaşı Gustave de Beaumont ile özellikle ABD’de kölelik üzerine kaleme aldıkları referans niteliğinde yapıtların yanı sıra kült yapıtı Amerika’da Demokrasi’nin ilk cildini yazdı.
İki ciltten oluşan, siyaset sosyolojisi ve siyaset bilimi araştırmalarının öncüsü kabul edilen bu yapıtıyla üne kavuştu.
1851’deki darbe sonrasında siyaseti tamamen bıraktı. Sonrasında Fransız Devrimi’ni hazırlayan koşullara ve Devrim’in başarısızlığının nedenlerine odaklandı.
İki kitap olarak tasarlanmış ancak yalnızca ilk kitabı tamamlanabilmiş, Berna Günen’in çevirisiyle Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanan Eski Rejim ve Devrim’de Tocqueville, Fransız Devrimi’nin XIV. Louis modernleşme ve merkezileşme sürecinin bir uzantısı olduğunu ileri sürer.
Fransız Devrimi’nin eski rejime uzanan köklerini belgelerle gözler önüne serip Fransız toplumu-Fransız Devrimi ilişkisinin anatomisini çıkarır.
Eski Rejim ve Devrim - Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi / Alexis de Tocqueville / Çeviren: Berna Günen / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 272 s. / 2025
KİTABIN ÖNSÖZÜ
“Atatürk hakkında ülkemizde ve bütün dünyada bugüne kadar binlerce kitap, on binlerce makale yayımlanmıştır. Bunların büyük kısmı Atatürk’ün yaşamöyküsüdür. Atatürk’ün düşün yapısı ve görüşlerini ele alan kitaplar da vardır. Kuşkusuz, onun askerlik yaşamını, katıldığı savaşları inceleyen kitapların yanında, laik Cumhuriyeti ve çağdaşlaşma devrimlerini inceleyen yapıtlar da vardır. Elinizdeki kitap, yalnızca Atatürk’ün kararlarını ele alıyor. Bu nedenle Atatürk: Karar ve Tavır adını taşımaktadır. Bir insan kendi başına karar vermeye başladığı günden itibaren aldığı kararlarla, eylem ve tavırlarıyla kendi kişiliğini yaratmaya, kendi heykelini yontmaya başlar. İnsan, aslında kararlarıyla insan olur, kişilik kazanır...
Bu kitapta, 12 yaşında kendi geleceği için karar veren Mustafa’dan Mustafa Kemal’e, ardından Gazi Mustafa Kemal’e ve Atatürk’e ulaşan bir liderin yaşamı boyunca aldığı önemli kararlar ve stratejik durum değerlendirmeleri ele alınmıştır.
Kuşkusuz Atatürk 57 yıllık yaşamında binlerce karar almıştır. Bu kitapta Atatürk’ün aldığı 80 stratejik karar ve bizzat yazdığı durum değerlendirmeleri ele alınmıştır. Kitapta, her kararın altyapısı, arka planı, kararın alındığı zaman dilimindeki koşullar ele alınıp inceleniyor. Her kararla ilgili, Atatürk’ün söyledikleri ya da yazdıkları temel kaynağından aynen veriliyor.
Bu kitap Atatürk’ün kronolojik yaşamöyküsü değildir. Atatürk için bir öykünme, bir Atatürk “kültü” yaratma amacını da taşımamaktadır. Kitap, somut kararlarıyla gerçek Atatürk’ü ortaya koymaktadır.
Askerlik yaşamında büyük komutan, ardından devlet kurucusu ve aydınlanma devrimlerinin yaratıcısı olan; dünya ölçeğinde bir liderin eylemlerinin dayanağı olan kararlar ele alınmaktadır. Bizzat kendisinin aldığı kararlarıyla, yaptığı durum değerlendirmeleri, açıklama ve yazdıklarıyla gerçek Atatürk ortaya çıkmaktadır.
Okuyucu, en kritik, en bunalımlı anlarda verilen kararları izleme ve krizlerin Atatürk’ün kararlarıyla nasıl aşıldığını görme olanağını elde edecektir.
Kitapta “Atatürk ve diktatörlük”, “Atatürk ve demokrasi” bölümleri de yer almıştır.
Ayrıca kitabın sonunda, Atatürk’ün liderlik nitelikleri üzerinde durulmuştur. Ünlü yazar Emil Ludwig, Atatürk için “Bir eylem adamı olduğu kadar bir düşün adamıdır” demiştir. Atatürk’ü anlamak ve özümsemek için Atatürk’ün kararlarını incelemek en doğru yoldur. Bu kitap, Cumhuriyet’in 102. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu babası, aydınlanma devrimlerinin lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün genç nesillerce daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacını taşımaktadır. Kitapta 750’yi aşkın dipnot kullanılmıştır. Her bölümden sonra kaynaklar verilmiştir. Atatürk’ün büyük liderlik gerçeğini ortaya koymakta bir katkı yapabildiysem kendimi mutlu sayarım.”