Mehmet Alev Coşkun: ‘Atatürk, hırs ve duygulara yenik düşmemiş, aklı her şeyin önünde tutmuştur!’
Usta araştırmacı gazeteci ve yazar Mehmet Alev Coşkun, Cumhuriyet Kitapları tarafından kısa süre önce yayımlanan Atatürk: Karar ve Tavır adlı yeni incelemesinde, askerlik yaşamındaki büyük komutanlığından sonra devlet kurucusu ve Aydınlanma devrimlerinin öncüsü olan dünya ölçeğinde bir liderin çeşitli olaylar, durumlar karşısındaki tavır ve eylemlerini, bunların dayanağı olan kararlarını ve değerlendirmelerini ele alıyor
Eserleri ile ışık tutmaya devam ediyor
Tek parti döneminden 21. yüzyıl başlarına, AKP iktidarına kadar ülkemizin siyasal, toplumsal, kültürel yaşamının tarih yazıcısı, vicdanı, adı Cumhuriyet gazetesiyle özdeşleşen başyazarımız, ustamız, ağabeyimiz İlhan Selçuk (11 Mart 1925 / 21 Haziran 2010) 100 yaşında! Laik ve devrimci cumhuriyetimizin kararlı ve yurtsever savunucusu İlhan Selçuk, Anadolu bilgeliğinin, hümanizmasının, Türk aydınlanmasının, insan olma davasının soluğudur.
Doğumunun 100. yılında Orhan Burian! Öner Yağcı’nın yazısı...
Denemeci, eleştirmen, incelemeci, araştırmacı, oyun yazarı, akademisyen, çevirmen Orhan Burian, “kültür, edebiyat, dil, deneme, eleştiri, tiyatro, sinema, felsefe, tarih, eğitim, ahlak, hümanizma, Rönesans” gibi geniş bir alandaki derinlikli, öncü düşünceleriyle ve yapıtlarıyla var oldu.
Cumhuriyet hümanizminin önderi, mimarı Atatürk’e “Asya’nın Rönesansıdır” diyen Orhan Burian’dan kalanlar, onun, insanı insan yapan değerlerle donanmış, pırıl pırıl bir bilim adamı olduğunu kanıtlıyordu. Bilimsel, nesnel, yenilikçi, yapıcı deneme ve eleştirilerinde, insan ve toplumu asıl almış ve “İnsani olan hiçbir şey bana yabancı değildir” düşüncesiyle yaşamıştı. Eşitlik ve özgürlüğe adadığı genç ömrünü insanlaşma davasına feda etmişti.
Aydınlığımızın, kültürümüzün, düşünce dünyamızın, sanatımızın, edebiyatımızın, bu sıra dışı ve cesur aydınımıza, akılcı, nesnel, insan sevgisiyle dolu, gerçekçi, alçakgönüllülükle taçlanan düşünce dünyasına, ulaşılmaz genç emeğine, bilgeliğine çok borcu vardır.
Aydınlanmanın bilge şairi: Ceyhun Atuf Kansu. Öner Yağcı’nın yazısı
Şairliğini hekimlikle, devrimcilikle bütünleştirerek büyüyen, Cumhuriyet değerleriyle bütünleşen, o değerleri devrimlerin sürekliliğiyle zenginleştiren, Atatürk devrimlerini, çağdaşlaşma atılımlarımızı özgün yöntemiyle yorumlayan, geliştiren sürekli devrimin bilgesi, Cumhuriyet Devrimleri ile biçimlenmiş Atatürkçülüğün, Aydınlanmanın ve sürekli devrimin şairidir Ceyhun Atuf Kansu (1919-1978).
Adnan Binyazar’ın deyişiyle “hem düşüncesinin hem şiirinin başlangıcı” olan halkın derdini dert edinen düşün adamıdır. Kısa süre önce PEN Türkiye Yazarlar Derneği tarafından “ayın kitabı” seçilen, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından tek ciltte yayımlanan Bütün Şiirleri gibi usta yapıtlarla aydınlatmaya devam ediyor Ceyhun Atuf Kansu. Bütün Şiirleri’ni derleyip yayına hazırlayan Vecihi Timuroğlu’nun deyişiyle, “Doğayı insanlaştırmış… Bir güzel dünya savaşında/ İnsan gülünü kurtarmaya/ Her gün şiir yapan...”, çocuklarına “Anadolu’nun İstanbul kadar güzel olduğunu öğretmek isteyen bir büyük şair”, “şiirimizin ozan atası”dır. Anadolu’dan dünyanın yedi iklim dört köşesine uzanan bir büyük insanlığın şairidir. Geleceğe umutla bakmanın, coşkunun, hüznün, yoksunluğun, umudun, yimserliğin şairidir Ceyhun Atuf Kansu. Cemal Süreya’nın deyişiyle “Kansu/ Kan ve su/ Atardamar kanı/ Kaynak suyu”dur ve “Edebiyatımızın Cumhurbaşkanı”dır.
İlköğretmen okullarına değerbilirlik! Öner Yağcı’nın yazısı...
Ortaklar Öğretmen Okulu mezunları Ahmet Nuri Doğan ve Mustafa Özmen, Ortaklar İlköğretmen Okulu: Köy Enstitülerinden Yansımalarla (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) adlı çalışmalarını “İlköğretmen Okulları köy enstitülerinin yozlaşmış hali miydi, yoksa köy enstitüleri geleneğini devam ettiren okullar mıydı” ikilemine açıklık getirmek amacıyla kaleme aldıklarını ifade ediyorlar.
Çalışmalarında bugünün öğretmen mücadelesine de ışık tutan yazarlar, Köy Enstitüleri deneyiminin “çok köklü bir süreç” olarak eğitim anlayışı ve etkilerinin eşsiz deneyimin bir ürünü olan İlköğretmen Okulları boyunca yıllarca yaşadığını vurgulayarak “Biz bu deneyimi yaşayanlar olarak ve Adabelen-Ortaklar temelinden yola çıkarak Öğretmen Okullarını anlatmaya / aktarmaya çalıştık.” diyorlar.
Aydınlanma bilgemiz Hıfzı Topuz’un 100. yaşına selam olsun! Öner Yağcı’nın yazısı...
Yaşama başladığı günden (25 Ocak 1923) bu yana 100 yılı geride bıraktı Hıfzı Topuz. İnsan ve yurttaş kimliğine eklediği hukukçu, gazeteci, iletişimci, öğretim üyesi, yazar, tarihçi, romancı kimlikleriyle Cumhuriyet aydını olmanın bilinci, sorumluluğu, duyarlılığı ile yaşadı.
1947 yılında başladığı gazeteciliğini yıllarca sürdürdü. 1948’de bitirdiği İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden sonra Strasbourg Üniversitesi’nde devletler hukuku ve gazetecilik yüksek lisansı ve doktorası yaptı. Kitaplarıyla dünyanın, ülkemizin, tarihin özgürlüğe susamışlığını aydınlattı. Yapıtlarıyla yaşamı aydınlatan Hıfzı Topuz’un 100. yaşına selam olsun.
Cumhuriyetimizin Don Kişot’u: Can Yücel! Öner Yağcı’nın yazısı...
Taşlamalar, külhanbeyi raconları, güçlü bir hiciv, dil ustalığı, geniş bir dünya ve yaşam kültürü, kara mizah, ironi, tarihsel-güncel bireşimi, toplumsallık, siyasallık, coşku, süslenmiş küfürler, özgün bir biçem, halk deyişi ile sözcüklerden dünya yaratan bir şairdir Can Yücel (21 Ağustos 1926-12 Ağustos 1999).
Çağdaş Cumhuriyetimizin Don Kişot’u, Şarlo’sudur. O, yaşama oltasını fırlatan bir balıkçı, göle maya çalan bir Nasrettin Hoca’dır. Yaşamı aklın süzgecinden geçirdiği şiirleriyle aydınlanmanın ta kendisi olmayı başaran bir şairdir. Yapıtlarına insanın ezilişinin sorgulanmasını, insanın ezilmesine karşı olan ideolojisini ve bilincini de ustalıkla katar.
Akılsızların, yanlış adım atanların belalısıdır. Sözcüklerden kale kuran, sözünü sakınmayan bir bilgedir. Sözünün gücünü ve zenginliğini tükenmeyen yaşam savaşından alır ve o bu savaşımında yasak dinlemeyen bir şairimizdir “Can Baba”.
Yaşar Kemal... Sözün büyücüsü! Öner Yağcı’nın yazısı...
28 Şubat 2015’te çok sevdiği doğayı ve “o güzel insanları” bırakarak aramızdan ayrılan ölümsüz ustamız Yaşar Kemal yazarlığını şu cümlelerle tanımlar:
“Yoksulluk, insanoğlunun başına gelen en büyük felakettir; yoksulluğa karşı savaşımı amaç belledim... İşkence, savaş, yoksulluk, sömürü insanlık suçlarıdır. İnsanın insanı aşağılaması, insanın acılara katılmaması ya da katılamaması da bağışlanamaz. İnsanın gücüne inanıyorum, sözün gücüne de bundan dolayı inanıyorum. Edebiyatımı bu gücün üstüne kurmaya çalıştım...”
O, Çukurova yerelinden Anadolu ulusallığına, oradan dünyanın evrenselliğine uzandı. İnsanı, doğayı, aşkı, sevdayı, yoksulluğu, mazlumları ve zalimleri, insanın insana ettiğini yazdı. Emeğin ve insan sevgisinin yüceldiği bir ses oldu. Anadolu’nun sesi oldu! Toprağımızın, insanımızın, sanatımızın yüzünü ağarttı. Özdemir İnce’nin dediği gibi “Yaşar Kemal Türkiye’dir”.
Düş gücü ve edebiyat! (25 Mayıs 2022)
İnsanın var oluşundan beri gerçekleştirmeyi istediği düşler için daha iyi bir dünya özlemiyle kusursuz dünyalar tasarlamak edebiyatın vazgeçilmez tutkusu oldu. Yaşanandan daha iyi bir dünya özleminin önündeki engeller, yazarların bir gün gerçekleşeceğine inandıkları düşsel ülkelerle aşıldı. Özgürlükle, ölümsüzlükle birlikte insanın en büyük tutkusudur düş gücü. Yenile yenile yenmesini öğrenecek insanlık, yeter ki düş gücünü yitirmesin.
Osman Şahin’den “47 Hadisesi”
Yazınımızın ustalarından Osman Şahin anı kitabı 47 Hadisesi - Kuvayı Milliye Köyü Arslanköy’de Sandık Olayı’nda (Cumhuriyet Kitapları) “Kuvayı Milliye Köyü” dediği Arslanköy’de, 1947’de yaşanan “Arslanköylü DP’lilerin sandığa, demokrasiye sahip çıktığı” yalanını ortaya çıkarıp aslında Cumhuriyet’e meydan okuma olan, Maraş, Sivas katliamlarının da öncülü bir olayı tüm gerçekliğiyle aktarıyor, bir tarih dersi veriyor...
Edebiyat ve aşk
Edebiyatın var oluş nedenlerinden ve temel izleklerindendir aşk. Aşksız bir yaşam düşünemeyen insanlık, geleceğe kalmanın, insan olmanın farklılığını kanıtlamanın bir aracı olarak sanatla özgürleşirken, yarattığı bu gerçekliğin temeline aşkı da koymuştur hep. Aşk ve edebiyat birbirini ve insanı tamamlayan bir vazgeçilmezliktir.
Aydınlanmacı, devrimci bilge; Erol Toy! Öner Yağcı’nın yazısı...
Ölümsüz bir Aydınlanmacı, devrimci, bilge yazar, usta Erol Toy; çocukken boş zamanlarını Alaşehir Halkevi’nde kitap okuyarak geçirmişti… Kendi çabasıyla Osmanlıca öğrenerek eski yazılı eserler de dahil Halkevi Kitaplığı’ndaki 3284 kitabın tümünü yedi yılda okumuştu… 1956-1963 arasında çeşitli bankalarda çalışırken Bank-İş Sendikası’nın kurucuları arasında yer almıştı… DİSK’in kuruluş çalışmalarına katılmış, 1980’de YAZKO yönetim kurulu başkanı olmuş, YAZKO Somut dergisinin yöneticiliğini üstlenmiş, Gölge Adam gazetesinde çalışmıştı (1986)…
“Yazar olmak için önce okumak gerekir,” dedi ve tarihimiz ile çağını tüm gerçekliğiyle yansıttığı, öykü, roman, deneme ve eleştiri alanında dev yapıtlara imza attı… Kuvayı Milliye ile ölümden dirime çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal altyapısını gözler önüne seren 68 kuşağının en büyük romancılarındandı. Işıklarda uyusun.
Edebiyatımızın çığır açan, sevdalı yazarı! (04.10.2021)
Muzaffer Buyrukçu... Türkçeyi kullanma ustalığına kattığı olağanüstü insan gözleme yeteneğiyle yaşamı ve insanlar arası ilişkileri, insan olmak savaşımını veren bireylerin serüvenlerini romanlaştırarak, günlüğüne katarak edebiyatımızı zenginleştirmiş, Türk Edebiyatı’nın insani damarının sevdalı yazarı...
Kırmızı Kedi Yayınevi’nin büyük bir değerbilirlikle Muzaffer Buyrukçu’nun yapıtlarını yayımlıyor olması edebiyatımızın önemli bir kazancıdır. Sıcak İlişkiler - Arkası Yarın, Her Şey Bittiği Yerde Başlar, Bulanık Resimler, Gürültülü Birkaç Saat, Kavga, Bir Olayın Başlangıcı, Mağara, Dar Sokaklardaki Duman, Ucu Güllü Kundura, Akan Sular Şarap Olsa, Sıcak Sularda Buzdan Bir Yelkenli, Buyrukçu’nun şu ana kadar yayımlanan yapıtları. Devamı da gelecek.
Edebiyat ve aşk!
Edebiyatın var oluş nedenlerinden ve temel izleklerindendir aşk. Aşksız bir yaşam düşünemeyen insanlık, geleceğe kalmanın, insan olmanın farklılığını kanıtlamanın bir aracı olarak sanatla özgürleşirken, yarattığı bu gerçekliğin temeline aşkı da koymuştur hep. Aşk ve edebiyat birbirini ve insanı tamamlayan bir vazgeçilmezliktir.
Aydınlanmacı, devrimci bilge; Erol Toy! Öner Yağcı'nın yazısı...
Ölümsüz bir Aydınlanmacı, devrimci, bilge yazar, usta Erol Toy; çocukken boş zamanlarını Alaşehir Halkevi’nde kitap okuyarak geçirmişti… Kendi çabasıyla Osmanlıca öğrenerek eski yazılı eserler de dahil Halkevi Kitaplığı’ndaki 3284 kitabın tümünü yedi yılda okumuştu… 1956-1963 arasında çeşitli bankalarda çalışırken Bank-İş Sendikası’nın kurucuları arasında yer almıştı… DİSK’in kuruluş çalışmalarına katılmış, 1980’de YAZKO yönetim kurulu başkanı olmuş, YAZKO Somut dergisinin yöneticiliğini üstlenmiş, Gölge Adam gazetesinde çalışmıştı (1986)… “Yazar olmak için önce okumak gerekir,” dedi ve tarihimiz ile çağını tüm gerçekliğiyle yansıttığı, öykü, roman, deneme ve eleştiri alanında dev yapıtlara imza attı… Kuvayı Milliye ile ölümden dirime çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal altyapısını gözler önüne seren 68 kuşağının en büyük romancılarındandı. Işıklarda uyusun.
Düş gücü ve edebiyat!
İnsanın var oluşundan beri gerçekleştirmeyi istediği düşler için daha iyi bir dünya özlemiyle kusursuz dünyalar tasarlamak edebiyatın vazgeçilmez tutkusu oldu. Yaşanandan daha iyi bir dünya özleminin önündeki engeller, yazarların bir gün gerçekleşeceğine inandıkları düşsel ülkelerle aşıldı. Özgürlükle, ölümsüzlükle birlikte insanın en büyük tutkusudur düş gücü. Yenile yenile yenmesini öğrenecek insanlık, yeter ki düş gücünü yitirmesin.
Edebiyat ve aşk (03.02.2021)
Edebiyatın var oluş nedenlerinden ve temel izleklerindendir aşk. Aşksız bir yaşam düşünemeyen insanlık, geleceğe kalmanın, insan olmanın farklılığını kanıtlamanın bir aracı olarak sanatla özgürleşirken, yarattığı bu gerçekliğin temeline aşkı da koymuştur hep. Aşk ve edebiyat birbirini ve insanı tamamlayan bir vazgeçilmezliktir.
Edebiyat ve aşk (10.01.2021)
Edebiyatın var oluş nedenlerinden ve temel izleklerindendir aşk. Aşksız bir yaşam düşünemeyen insanlık, geleceğe kalmanın, insan olmanın farklılığını kanıtlamanın bir aracı olarak sanatla özgürleşirken, yarattığı bu gerçekliğin temeline aşkı da koymuştur hep. Aşk ve edebiyat birbirini ve insanı tamamlayan bir vazgeçilmezliktir.
Kadın ve edebiyat (06.12.2020)
Edebiyatın vazgeçilmezi kadınıyla erkeğiyle insandır. Kadınların toplumsal, siyasal, kültürel yaşamdaki etkilerinin artmasıyla son yüzyıllarda edebiyata yoğun olarak girmeye başlayan “kadın edebiyatı” konusunun da “kadın” sorunu gibi yaşadığımız sürece var olacağını, tartışılacağını söylemek bilicilik sayılmaz. İki büyük kavramı, kadını ve edebiyatı bir araya getiren “kadın ve edebiyat” kavramıyla anlatılmak istenen kadın edebiyatçıların edebiyata kattıklarının, edebiyattaki durumlarının ele alınması ya da kadınların edebiyatta nasıl yer aldığıdır. Kadınların eşitlik savaşımının bir parçası olan bu olgu elbette edebiyatta da yansımasını buluyor.
Edebiyat ve aşk
Edebiyatın var oluş nedenlerinden ve temel izleklerindendir aşk. Aşksız bir yaşam düşünemeyen insanlık, geleceğe kalmanın, insan olmanın farklılığını kanıtlamanın bir aracı olarak sanatla özgürleşirken, yarattığı bu gerçekliğin temeline aşkı da koymuştur hep. Aşk ve edebiyat birbirini ve insanı tamamlayan bir vazgeçilmezliktir.
Kadın ve edebiyat (09.11.2020)
Edebiyatın vazgeçilmezi kadınıyla erkeğiyle insandır. Kadınların toplumsal, siyasal, kültürel yaşamdaki etkilerinin artmasıyla son yüzyıllarda edebiyata yoğun olarak girmeye başlayan “kadın edebiyatı” konusunun da “kadın” sorunu gibi yaşadığımız sürece var olacağını, tartışılacağını söylemek bilicilik sayılmaz.
Kadın ve edebiyat (23.10.2020)
Edebiyatın vazgeçilmezi kadınıyla erkeğiyle insandır. Kadınların toplumsal, siyasal, kültürel yaşamdaki etkilerinin artmasıyla son yüzyıllarda edebiyata yoğun olarak girmeye başlayan “kadın edebiyatı” konusunun da “kadın” sorunu gibi yaşadığımız sürece var olacağını, tartışılacağını söylemek bilicilik sayılmaz. İki büyük kavramı, kadını ve edebiyatı bir araya getiren “kadın ve edebiyat” kavramıyla anlatılmak istenen kadın edebiyatçıların edebiyata kattıklarının, edebiyattaki durumlarının ele alınması ya da kadınların edebiyatta nasıl yer aldığıdır. Kadınların eşitlik savaşımının bir parçası olan bu olgu elbette edebiyatta da yansımasını buluyor.
Yılmaz Güney yeniden
Yılmaz Güney, hem yazdıkları hem de sinema alanındaki çalışmalarıyla, bir yetenek olarak ülkemiz sanatına adını yazdırmasını bildi. Şimdi Güney’in iki önemli kitabı tekrar yayımlandı. 1972 Orhan Kemal Roman Armağını’nı alan “Boynu Bükük Öldüler” ve kitaplaştırdığı senaryosu “Umut”.
Talip Apaydın'ın Kurtuluş Savaşı üçlemesi
Tarihi romanlarımız sıradan kahramanlık “menkıbeleri” olarak sunulduğu ve tarihsel romanların böyle olması gerektiği biçimindeki bir algı egemen olduğu için ne yazık ki yakın döneme, özellikle müthiş bir aydınlanma yaşadığımız 1940’lara kadar genellikle tarih bilincinden habersiz “romansılar” tarihten de soğutmuştu okurları. Talip Apaydın’ın Kurtuluş Savaşı üçlemesini oluşturan “Toz Duman İçinde”,