Anneler ve oğullar
Ari Aster’in yönettiği psikolojik kara komedi Korkuyorum ( Beau is afraid) ile Alice Diop’un ilk filmi sosyal dram Saint Omer bugün gösterime girdi.
Ari Aster (Hereditary, Midsommar) ‘Korkuyorum’da bir çocuğun aklına sahip suçluluk duygusuyla kıvranan, histerik, paranoyak Beau’nun içsel yolculuğunu estetik bir görsellik, çok sayıda ayrıntı, aksesuarlar, grafitilerle irdeliyor.
Bu çocuk-adam seri katillerin yaşadığı mahallesinden, çocukluğundan beri onu güdümleyen varsıl, dominant iş kadını annesinden, gençlik aşkıyla karşılaşmaktan, sorumluluk almaktan, karar vermekten hep korkar.
Annesini görmek için güvenli kozasından dış dünyaya adımını atan Beau’nun başına gelmedik kalmaz. Aster Beau’nun varoluşçu yolculuğunu izleyiciyi onun beyninin içine sokarak anlatır. Açılış sekansında annesi Mona’nın güvenli vajinasının içinden Beau’nun nasıl doğduğunu izleriz. Koca adamken bile Beau sürekli canavarlarıyla savaşır, düşman varlıklardan kaçar.
Şiddet dalgasının ardından kendini geleneksel Amerikan ailesinin huzurlu(!) taşra evinde bulur. Bu garip aileden kaçarak ormanda yetimlerin kumpanyasıyla karşılaşır, son durağı Mona’nın yüksek teknolojiyle kurulu lüks malikanesidir. Aradığı cevapları burada bulabilecek midir ? Bu çılgın, garip, kişisel öyküyü yönetmen geniş planlar, 360 dereceli kamera hareketleriyle aktarır, animasyonlar soyutluk dozunu iyice artırır. Joaquin Phoenix, Nathan Lane, Amy Ryan, Parker Posey, Ida LuPone yetkin yorumlar sunarlar.
HAYALET KADINLARIN TRAJEDİSİ
Kasım 2013’te Senegalli Fabienne Kabou Fransa’nın kuzeyindeki bir plajda 15 aylık kızını dalgaların içine bıraktı. Bu gerçek olaydan etkilenen Senegalli belgesel yönetmeni Alice Diop ilk uzun metrajı Saint Omer’i çekti. Gerçekle kurguyu karıştıran Diop, bebek öldürmenin üzerinden anneliği, yalnızlığı, sevgisizliği, karmaşık anne-kız ilişkisini, Fransız sömürgeciliğini, ırkçılığı, ataerkilliği, ebeveynlerin hatalarını, önyargıları minimalist, etkileyici bir bir anlatımla betimliyor.
Siyahi yazar Rama bebeği Elise’i öldürmekle suçlanan felsefe öğrencisi Laurence’ın Saint Omer’deki duruşmasına katılır. Laurence’ta kendini gören hamile Rama annesine benzemek istemez. Şiirsel, lirik, mitolojik, dini, psikanalitik içerikli filmde yönetmen ahlaki, adli bir çözüm sunmaz, karar aşaması yoktur.
Öldürme eyleminin mitolojik boyutunu Diop, Pier Paolo Pasolini’nin Göreme’de çektiği, Maria Callas’ın oynadığı Medea’yla (1969) iletir. Görüntü yönetmeni Claire Atherton’un doğal ışıklı görüntüleri tablo niteliğindedir. Laurence’ın kimsenin tanımadığı, görmediği bir hayalet kadın olduğunu, yavaş yavaş yok olduğunu, yalnızlaştığını, hastalandığını, dış dünyadan koptuğunu, korktuğunu, psikolojik yardıma gereksinimi olduğunu anlarız. Final sahnesi çok çarpıcıdır.
Venedik Film Festivali’nde Gümüş Aslan Ödülü’nü alırken Alice Diop, Audre Lourde’un Sister Outsider kitabından alıntı yaparak “Siyahi kadınlar, sessizliğimiz bizi korumayacak” dedi. Venedik’te ayrıca Geleceğin Aslanı ilk film ödülünü de alan yapımda Kajiye Kagame, Guslagie Malanada, Valérie Dréville, Aurélia Petit oynuyor.
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Esad'a ikinci darbe
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- 6 asker şehit olmuştu