Büyükada’nın belleği: Fıstık Ahmet Tanrıverdi!
Anadolu Kulübü’nden Adalar Su Sporları Kulübü’ne, A’Yorgi ve Ay’Dimitri kiliselerinden Rum Yetimhanesi’ne, cambazhaneden hayvanat bahçesine; çarşının rengârenk yıllarından sokakların eski sakinlerine, Troçki’den Lefter Küçükandonyadis’e, Büyükadalı Papa’dan Tarzan Pavli’ye; 6-7 Eylül’ü hazırlayan olaylardan 1964 sürgününe... Büyükada’da doğup büyüyen Fıstık Ahmet Tanrıverdi, Hafıza Çekmecemde Biriktirdiklerim’de (Everest Yayınları), adaların geçmişinde iz bırakmış isimlerle ve olaylarla ilgili gözlemlerini ve anılarını aktarırken, ilçenin demografik, sosyal ve kültürel tarihine dair önemli bilgileri ve tanıklıkları da yazıya döküyor. 78 yıllık bir ömürden, Büyükada’nın belleğine bir armağan...
‘6 YAŞIMDAN BU YANA YAZIYORUM’
- Sevgili kardeşim, en az otuz yıllık arkadaşım Ahmet Tanrıverdi, nâm-ı diğer, gözlerinin fıstıki yeşil renginden ötürü çocukluk arkadaşlarının dahice buluşuyla Fıstık Ahmet; yeni kitabın Hafıza Çekmecemde Biriktirdiklerimşu anda masamda, bilgisayarımın yanı başında duruyor.
Doğrudan şöyle bir soruyla başlayacağım: İlk kitabın Zaman Satan Dükkân’dan başlayarak son kitabına kadar bütün kitaplarına şairleri imrendirecek adlar koyuyorsun. Şiire bu yakınlık, bu şairce buluşlar nereden geliyor?
Sayın Behramoğlu, şiir okurum, dinlerim ama şiir yazma gibi bir yeteneğim olduğunu sanmıyorum. 45 yaşımda kızım Azra doğduğu zaman duygularımı sevinç gözyaşlarım eşliğinde karaladığım birkaç mısra olmuştu. Ona da şiir denmez.
Doğup büyüdüğüm ve halen yaşadığım Büyükada’nın doğası, insanları beni çok etkilemiş olmalı ki, anı kitaplarıma imrenilecek adlar buluyorum: Zaman Satan Dükkan, Hoşçakal Prinkipo-Bir Rüyaydı Unut Gitsin, Büyükada’nın Solmayan Fotoğrafları, Atina’daki Büyükada, Bir Başka Kentte Ölümü Beklemek ve Hafıza Çekmecemde Biriktirdiklerim.
- 1944 Büyükada doğumlusun. Tepeden tırnağa Büyükada çocuğusun. Kitaplarında Büyükada’nın yakın ve uzak tarihini okuyoruz. Bu tarih, Türk’üyle, Rum’uyla, Musevi’siyle, Ermeni’siyle, ada çocuklarının hayatlarının tarihidir. Bu hayatlardan bazen eğlenceli bazen dramatik, bazen trajik sayfalardır.
Sıkı bir gözlemci olduğun görülüyor. Kitaplarını önceden aldığın notlardan yararlanarak mı, yoksa yeni kitabının adı gibi “hafıza çekmecenden” çıkardıklarınla mı yazıyorsun? Ağır basan hangisi?
Okuma yazmayı ilkokul birinci sınıfında öğrenince, rahmetli babam Bakkal Fahri’nin İş Bankası cep ajandasını bana verip “Her gün ne yaparsan buraya yazacaksın” emir kipine uymam 6 yaşımda başladı ve bugün 79 yaşımda halen duraksamadan devam ediyor. Hatta bir keresinde futbol oynamamdan dolayı babamdan yediğim dayağı yazmamı da istemişti.
İşte bu güncelerden hareketle kitaplarımı yazıyorum. 60 yaşımda başladığım kitap yazma işinde beni yüreklendiren üç kişiyi anmadan geçemeyeceğim. Bunların ilki saygıdeğer eşim Aynur, ikincisi rahmetli Salah Birsel ve üçüncü kişi de sizsiniz.
‘BÜYÜKADA NE YAZIK Kİ KÜLTÜREL VE TURİSTİK BAKIMDAN TROÇKİ’NİN ANISINA SAHİP ÇIKMADI!’
- 350 sayfaya yaklaşan yeni kitabın, iki yüzden belki daha da çok sayıda yazıdan oluşuyor. Değinmediğin konu yok gibi. Hepsi de bir sanatçının, öykü yazarının elinden çıkmışçasına incelikle işlenmiş yazılar. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını anlattığın ilk elli sayfadan bir otobiyografik roman bile çıkabilir. Sonraki yazılarının her biri üzerinde tek tek durulabilir.
Ada sürgünü Troçki konulu yazının başına romantik Fransız yazarı Chateubriand’dan yaptığın alıntı çok ilginç: “İhtilali yarım yapan mezarını hazırlar”. Bu müthiş özdeyişi Troçki’ye uygularsan ne söylersin? Büyükada Troçki’nin hatırasına (kültürel ve elbette turistik amaçlarla) yeterince sahip çıkıyor mu? Bu konuda neler yapılmış, neler yapılmalı?
Güzel yorumunuz için teşekkür ederim. Kitabımdaki her konu başlığının altına bir alıntı koymak, başlığı güçlendirir diye düşündüm. Balık tutmaya çok meraklı olan Troçki’yi anlatan yazımın başlığını da, Büyükada’nın bir başka değeri, müstear ismi “Halikarnas Balıkçısı” olan Cevat Şakir’den esinlenerek “Büyükada balıkçısı” koydum.
Troçki ile ilgili Rusya’dan kitaplar getirtip tercüme ettirdim. Bolşevik ihtilalinin teorisyeni ne yazık ki Stalin’in ayak oyunlarıyla sürekli devrim ideolojisini tamamlayamadı. Kitabımdaki başlığın altındaki Chateubriand’tan alıntı tabir yerindeyse tam oturdu. Evet ihtilali yarım yapan mezarını hazırlar. Ve Troçki, Meksika’da 21 Ağustos 1940 günü Stalin’in ajanı tarafından başına vurulan küçük bir balta ile öldürüldü.
4 yıl yaşadığı Büyükada ne yazık ki kültürel ve turistik bakımdan Troçki’nin anısına sahip çıkmadı. Yaşadığı ilk bina Nizam Caddesi’nde Arap İzzet Paşa’nın marobesk yapılı kagir köşküydü.
Bu arada küçük bir not olarak ileteyim, Arap İzzet Paşa’nın torunu Ferit Elabet ilkokuldan sınıf arkadaşımdı. Troçki’nin doktorunu, Türk korumalarından ikisini, iki aşçı kadını, bahçevanını ve balıkçısını tanıdım, onlarla konuştum, yazıma katkıları için zamanında teşekkür de ettim.
İkinci kaldığı ev, Hamlacı Sokak’ta avukat Emanuel Karasu’ya ait kırmızı tuğlalı Triandafilidis köşküydü. Bu köşklerin olduğu yere hiç olmazsa birer plaket konabilir. Daha üzücü bir olayı bizzat yaşadım. Adalı bir esnafa Troçki’nin köşkünü soran ada ziyaretçisine verdiği yanıttı: Bu yaz adaya geldi mi bilmiyorum, emlakçılara sorun!
LEFTER KÜÇÜKANDONYADİS, ANNEM YAŞAR’IN MAHALLE VE ÇOCUKLUK ARKADAŞIYDI’
- Sevgili Lefter Küçükandonyadis’i çocukluğumuzda “Ver Leftere / Yaz deftere” deyişiyle tanırdık. Macaristan maçı galibiyetimizden sonra da ulusal kahramanımız olmuştu. Kitabında bu seçkin ulusal sporcumuz ve gerçek beyefendiden de çokça söz ediliyor.
O adasını, ülkesini hiçbir zaman terk etmedi. Adamızın da ülkemizin de onurudur. Ama gün oldu, kendini bilmezlerce taşlandı. Bu konuda ve konularda kitabında yazdıklarının yanı sıra neler söylemek istersin?
Fenerbahçeli Lefter Küçükandonyadis, annem Yaşar’ın mahalle ve çocukluk arkadaşıydı. “Ver Lefter’e, yazsın deftere” sözünü ilk kullanan rahmetli İsmet İnönü olmuştur. Lefter, 1964 seçimlerinde CHP’den Beyoğlu Belediyesi Meclis Üyesi seçildi. Ancak toplantılara katılmayarak üyeliği düştü. Nedenini soran gazetecilere cevabı şuydu: “Siyaset bana göre değil. Paşa’nın ricası üzerine listeye girdim, onu kıramazdım, ben futbolcuyum.”
Lefter’in evi 6-7 Eylül olaylarında adalı arkadaşları tarafından korunuyordu. Ancak evin arkasındaki boş arsada seyyar köftecinin su damacanasının sarı metal kafasını atarak bir camını kırması, Lefter’in de şikayetçi olmaması olayı vardır. Yoksa basında yazıldığı gibi bir vandallık yoktur. Lefter, Atatürk aşığı biriydi. Yatağının başucundaki Atatürk büstünü öpmeden uyumazdı.
‘YENİ KİTABIMDA İLK DÜNYA HARBİNİN ÖNEMLİ SİLAH TÜCCARI VASİL ZAHAROF’U YAZIYORUM’
- Hafıza Çekmecemde Biriktirdiklerim siyasetten edebiyata, Ada’dan Türkiye’ye, geçmişten bu günlere gerçek bir bilgi hazinesi. Elden düşürmeksizin okunacak bir kitap. Senin gibi ilgisi gerçekten yaşamın her yönüne yönelik bir yazarın “çekmecesi”nde mutlaka yeni yapıtların hazırlıkları vardır. Yanılıyor muyum?
Evet. Aslında hafıza çekmecem yok, hafızalar dolusu çok çekmeceli etajerim var. Sağlığım elverdiği sürece yazmaya devam ediyorum. Yazmakta olduğum yeni kitabımda ilginç olaylar var. Örneğin ilk dünya harbinin önemli silah tüccarı, Muğla doğumlu, Osmanlı Rum’u Vasil Zaharof’un babasının mezarı Büyükada Hristos Manastırı’ndadır. Zaharof’un ilk sermayesinin ne olduğunu da bu kitabımda okuyacaksınız.
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu