Cenk Şahin: ‘Balıkçı, devrimci bir Anadolucudur..’

Cenk Şahin, bir Cevat Şakir aşığı.. Halikarnas Balıkçısı’nın yelkenler fora dediği deryalarda maviliklerle kucaklaşmış bir denizci.. Sadece mavilikleri doya doya yaşamamış aynı zamanda yazmış bir mavi yazar.. Kendisini daha önce yayımlanan Arşipel: Kehanetler Denizi, Her Şeyin İlacı Tuzlu Sular, Sadun Boro: Dümen Suyunda Bir Hayat adlı üç mavi kitabıyla tanıyoruz. Bu kez Cevat Şakir-Halikarnas Balıkçısı kitabı yayımlandı. Cevat Şakir’in tüm hayatını, Mavi Yolculuk sevdası ve Bodrum hayatını çeşitli belgelerle anlatan kitap, yepyeni bir başvuru yapıtı olarak yazınımızda yerini aldı. “İnsanlar doğdular, sevdiler ve öldüler” diyerek yaşamı sevmekten ibaret görmüş, “Ölüm hayata sığar fakat yaşam ölümü aşar” diyerek de hayatı değerli kılmış, Anadolu Medeniyetlerinin Yunan Uygarlığının öncüsü olduğunu anlatmış, Mavi Yolculuğu başlatmış, Bodrum’u yeniden yaratmış bir adamın hayatıdır bu kitapta anlatılanlar. Cevat Şakir’in nasıl Halikarnas Balıkçısı’na dönüştüğünün hikayesidir.

Yayınlanma: 30.11.2022 - 00:02
Abone Ol google-news

‘BALIKÇI, ÜLKEMİZDE MAVİYE TUTKUYLA BAĞLANMANIN REHBERİDİR!’

- Bu kitabı yazmandaki ana amacın nedir?

İnsanlar doğdular, sevdiler ve öldüler demiş bizim Balıkçı’mız. Neden yaşadılar değil de sevdiler demiş? Çok etkileyici bir söylem.

Koca bir yaşamı salt sevme eylemi olarak gören bir gönlün ve ona uygun şekillenen bir aklın sahibi bir adamın hayatını anlatmak istedim. Bilirsiniz maviye sevdalanmak bir tutkudur. Balıkçı, ülkemizde maviye tutku ile bağlanmanın rehberidir bence.

- Bunca yönlü, derinlikli ve renkli bir adamın hayatını anlatmak zor değil mi?

Herakleitos benzeri aydınlanmacı fusiologosların sonuncusu gibidir bizim Balıkçı. Zaten yaşayan deniz edebiyatçımız Haldun Sevel de ona “Antik Tanrıların Sonuncusu” der. Kolay değil doğru. Benim avantajım onu çok eskiden beri araştırıyor, biliyor, okuyor ve felsefesini benimsiyor olmam.

‘BU TOPRAKLARIN MİRASÇISI OLDUĞUMUZ ANLATMIŞTIR YAŞAMI BOYUNCA’

- Nedir Balıkçı’nın felsefesi?

Aydınlanmacı ve hümanist. Sokrates, Palton ve Aristotales üçlüsünün, insanlığa 1000 yıl kaybettirdiğini söylerken pek de yanılmadığını görüyoruz. Akılcı ve pozitif düşünce sisteminden uzak bu filozoflar yeniye ve bilimin getirdiklerine burun kıvırdıkça hayat yerinde saymış.

Neden sonra Anadolu bilimi yeşertip yayabilmiş. Balıkçı’nın mavi sevdası öncelikle Anadolucudur. Bu topraklar üzerinden gelmiş geçmiş tüm kavimlerin ve onların yarattığı tüm kültürlerin iç içe geçtiğini ve biz bu topraklarda halen yaşamakta olanların tüm bu mirasın sahibi olduğumuzu anlatmıştır yaşamı boyunca.

“Bizden öncekiler Türk değildi”, ya da “Bu toprakların eski sahipleri Müslüman değildi” söylemlerine bayrak açmıştır BalıkçıCevat Şakir, devrimci bir Anadolucudur..

- Okullarla arası iyi değil gibi sanki. Ne Robert Kolej’de ne de Oxford’da düzgün ve mutlu bir öğrenci olabilmiş.

Evet öyle. Cevat Şakir ayrım yapmadan yaşamın içinde rastladığı herkesi ve her şeyi sevebilme yeteneğine sahip bir çocuk. Ailesine de düşkün.

Büyükada Mahalle Mektebi’nde dengi olmayan çocuklarla arkadaşlık etmesine izin verilmemesiyle başlayan soğuma, kolejde evden ve annesinden uzakta, bir çeşit misyoner okulunda kendisini bulması ile artıyor.

Ve istediği Portsmouth denizcilik okuluna değil de babasının dayatması ile Oxford’da gönderilmiş olması, Oxford Üniversitesinde kibirli İngilizlerle uğraşmak zorunda kalması ve okulda anlatılanların yanlışlığının farkına varmasıyla zirveye çıkıyor.

‘HAYAT, DEVLET VE YUNAN HAYRANLARI ONA HOYRAT DAVRANDI’

- Cevat Şakir’e hayat çok hoyrat davranmış. Nasıl direnmiş?

Çocukken insanlar arsındaki ayrımcılığın farkına varmasıyla başlıyor hayatla didişmesi. Sevgisizliğe hiç dayanamayan bir mizacı var. Babası ile yaşadığı gerginlikler ardından onun ölümü, 14 yıla mahkûm olması, vereme yakalanması genç bir adam olarak belini fena bükmüş. Tam toparlanmaya başladığında da İstiklal Mahkemesi macerası başka bir darbe daha vurmuş.

Sürgüne gönderilmesi sonrası hayatına çeki düzen verebilmiş olsa da kardeşi MİT’te çalışıyor olmasına rağmen Türk istihbaratı onu hiç rahat bırakmamış.

Başına gelenlere karşı kendisini çok uzun sürede büyüyebilen sabırlık bitkisine ve durmadan ötsün diye gözleri kızgın toplu iğneyle kör edilen tarlakuşuna benzetmiştir.

- Devletin bu adamla alıp veremediği nedir?

Her şey Osmanlı’nın sevilen, sayılan, kudretli ve ünlü paşalarından biri olan babası Şakir Paşa’nın ölümüne sebebiyet vermesiyle başlar aslında. Tüm çevresi sırt çevirir Cevat Şakir’e. O günlerde mimlenir.

İki kez Kuvayı Milliye’ye katılmaya teşebbüs etmiş, Mustafa Kemal’e düşman Ali Kemal’i çizdiği bir karikatürle tüm İstanbul’a rezil etmiş bir vatanseverken, İstiklal Mahkemesi’nde vatana ihanetten yargılanmıştır.

Solcular onu Yunan sandıkları antik Anadolu aydınlarını sahiplenmesinden ötürü Yunan hayranı bir sağcı, sağcılar ise devlete başkaldıran azılı bir solcu sanmışlardır.

‘YALANCI VE TÜRKİYE DÜŞMANI BATI TARİHÇİLERİYLE SORUNU VAR’

- Niçin Anadolu kültürünün Yunan olmadığını ısrarla yazmış, dile getirmiş? Ne alıp veremediği var Yunanlılarla?

Yunanla değil aslında. Yanlı, yalancı ve Türkiye düşmanı batı tarihçileriyle sorunu var. Zamanla Helen denilen her şeyin aslında Helen olmadığını ispatlamaya başlamış ve görmüş ki öncü denilen Yunan uygarlığı, ancak Anadolu Medeniyetinin takipçisi, artçısı olabilir.

2500 yıl önce Atina ve Sparta’nın Anadolu’yu istila eden Perslerle iş birliği yapması da tezini kuvvetlendirmiş. Helen diye bilinen düşünürlerin ve sanatçıların aslında Anadolulu olduğunu görünce de Helen tarihini ablukaya almış.

Bizler kadim Anadolu kültürünü reddi miras yapınca, kökünü Yunanda arayan Batı her şeyi Yunana yamamış. Balıkçı ise dünyaya tek başına kafa tutarak bu tezi yıkmış.

BODRUM VE MAVİ YOLCULUK ANADOLU AŞKINI İSPATLAR

- Nasıl olmuş da bir tek insan koca Bodrum’u değiştirebilmiş?

Tek cümleyle söylemeye çalışırsak, yaradılıştan istemeden aldığını misliyle geri vermek için. Bodrum insanını anlattığı hikayeleri de çok etki etmiştir gözlerin ve ilginin Bodrum’a dönmesine.

St. Jean Şövalyelerinin inşa ettiği kale hakkında bilinmeyenleri ortaya koyması ve elbette 1945 yılında Mavi Yolculuğu Bodrum’dan başlatan adam olması.

- Ya Mavi Yolculuk?

Balıkçı’nın balığa çıkışı, bahanesidir. Gökova’nın ıssız bükleri içinde kendisini yine kendi deyimiyle Amerika’yı keşfeden Kristof Kolomb gibi hissediyor. Zaman ilerledikçe bu güzellikleri başta dostları sonra da tüm ülke insanının keşfedip yaşamasını arzu etmiş.

Balıkçı mavi yolculuğu koy koy dolaşmaktan, denize girip, yiyip içmekten ziyade denizde yaşamanın kültürünü ve felsefesini içselleştirmek olarak görür.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler