Çocuk edebiyatı metinlerinde “suç, günah ve arınma”nın alımlanması... Necdet Neydim'in yazısı...
Çocuk, tarih boyunca kimi zaman kurtulunması gereken bir nesne; kimi zaman ise geleceğin üzerine kurulduğu bir varlık; kimi zaman da -ki çok azdır- kendine özgü bir özne olarak ele alınmıştır. Geçmişten günümüze çocuk eğitiminde kullanılan bu metinlere yansıyan temel anlayış eşitlikçi metinler hariç, iki ana başlık altında ele alınabilir: Günah ve Suç. Günümüz gerçeğinde bu edebiyat ve eğitim anlayışı yerini eşitlikçi anlayışa bırakmış çocuk hayatın öznesi olarak suçlu değil sorumlu bir varlık olarak ele alınmaya başlamıştır.
Çocuk, tarih boyunca kimi zaman kurtulunması gereken bir nesne, kimi zaman ise geleceğin üzerine kurulduğu bir varlık, kimi zaman da -ki çok azdır- kendine özgü bir özne olarak ele alınmıştır.
Dinin egemen olduğu metinler günah duygusunu öne çıkartırken klasik modernist metinler 19. yüzyılda başlayan süreçte suçluluk duygusunu öne çıkartmışlardır.
İki ana paradigmada belirginleşen bu anlayışlar, çocuğa dönük ürettikleri edebiyatta ona dönük bakış açılarını kimi zaman açık, kimi zaman da örtülü biçimde yansıtmışlardır.
Bunlar, dinsel metinler; klasik modern metinler ve 1960’lardan bu yana ortaya çıkan eşitlikçi metinler olarak yayın dünyasında yer almıştır.
Geçmişten günümüze çocuk eğitiminde kullanılan bu metinlere yansıyan temel anlayış eşitlikçi metinler hariç, iki ana başlık altında ele alınabilir: Günah ve Suç.
GÜNAHIN METİNLERE YANSIMA
SİSTEMATİĞİ
Bunu basit olarak şöyle kurgulayabiliriz. Özellikle çocuğa dönük olarak bakarsak, çocuğun herhangi bir eylemi günah olarak tanımlanabilir. Bunu, çocuk ya kendi öğrenmişliğinden yola çıkarak yapar ya da biri ona hatırlatır. Çocuk bundan pişmanlık duyabilir. Ona tövbe etmesi söylenir ya da kendisi yapar. Son aşamada çocuk hidayete erer.
SUÇUN METİNLERE YANSIMA
SİSTEMATİĞİ
Günah, modernitede suça dönüşür ve dünyevileştirilir ancak dinin etkisi burada da kendini gösterir ve eşdeğerlilikler (benzerlik de olabilir) ortaya çıkar.
Bir çocuğun eylemi suç olarak tanımlanır; ya çocuk bunun farkına varmıştır ya da onu denetleyenler (yakalanma); çocuk yaptıklarından pişman olabilir, affedilebilir ya da bu eylem cezalandırılır. Cezalandırma sürecinde yeniden eğitimden geçer. Sonuçta iyi bir insan ortaya çıkar.
İLK GÜNAH: ELMAYI YEME (CİNSELLİK)
VE ÇOCUĞA ETKİSİ
Cennet bahçesinde her meyveyi yemeye izinli olan Adem ve Havva’nın, yalnızca bir tek ağacın meyvelerinden yemesi yasaktır. Ancak bu yasağı yılan kılığına giren şeytanın kışkırtmasıyla delen Adem ve Havva iyi ve kötüyü, çıplaklığı, utanmayı dolayısıyla günahı öğrenirler ve cennetten kovulurlar. Öte yandan bu onların yaşamı öğrenmesinin de başlangıcıdır.
Cennete dönüşün (ya da dönemeyişin) elbette bir bedeli olacaktır.
Cinselliğin, bedenin farkedilmesinin günah oluşu çocuk algısının da buna koşut olarak oluşmasının nedenidir.
Çocuk, toplum içerisinde korku verici bir varlık, hatta bir günah ürünü olarak ele alınmaktadır. Aziz Augustin'in şu sözleri bunu kanıtlar niteliktedir: “Günahla tohumum atıldı günahla annem beni karnında taşıdı o halde nerede ve ne zaman masum oldum Sör?”
Bu açıdan bakıldığında çocuk eğitimine nasıl yaklaşıldığı konusunda bir fikir de kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. “Sadece doğuşumuzda değil, çocukluk dönemimizde de, akıldan, konuşma ve düşünme yeteneğinden yoksun hayvanlar gibiyiz.” S. F. Sales
“Çocukluk hali ölüm olayından sonra insan doğasının en iğrenç ve aşağılık halidir.” Berulle (Bkz. Badinter s. 41)
Bu tanımlamaların ortaya koyduğu çocuğa dönük eğitim de, elbette onu bir an önce çocukluktan, yani günahtan, yani suçtan ve de kötülüklerden kurtaracak bir eğitim olmalıdır.
Aşağıdaki metinleri bizdeki bazı modernistler hâlâ dini bir metin olarak tanımlamasa da Batı’da böyle kategorize edildiği gerçektir.
POLLYANNA. KÜÇÜK KADINLAR, HEIDI…
Çocuk bedenine saklanmış bir melektir Pollyanna. Gerçek bir çocuk olsa onun yaptığı saflığı kesinlikle yapmaz. Yaparsa bile günah diyerek bastırılır. Pollyanna ideal kadını yaratma projesidir ve elbette bu kadın sadece itaat eden, sabreden, bekleyen kadındır.
Küçük kadınlarda dört kız kardeşin baba kutsallığına saygı çerçevesinde ona layık kadınlar olma çabasını görürüz. Kızlar beklenen kadın tipini kendilerinde oluşturmaya çalışırken daha özgürlükçü davranan Josepfin, Jo adlandırmasıyla erkeksileştirilerek aşağılanır.
Heidi, modernleşmeye romantik tepkidir ve kentleşmeye karşı çıkar, doğaya dönüşü ve tanrıya sığınmayı öne çıkarır.
Pinokyo ise her ne kadar Hıristiyan ahlak anlayışını yansıtıyor olsa da asıl olarak modernitenin bir insanı nasıl oluşturduğunu anlatır, suçluluk duygusu en çok hesaplaşılan konudur. Bu çerçevede sembolik kitaptır.
Madonna’nın yazdığı Bay Peabody’nin Elmaları kitabı suçluluk duygusunun nasıl korkunç biçimde yüklenebileceğinin ilginç bir örneğidir.
Peabody, bir kasabada spor öğretmenidir. Çocuklarla yaptığı antrenman sonrası eve giderken manavın önünden geçer ve bir elma alarak yoluna devam eder. Çocuklardan biri buna tanık olur ve bunu arkadaşlarıyla, arkadaşları da aileleri ile paylaşır ve Peabody hırsız olarak suçlanır ve ötekileştirilir. Sonunda durumu öğrenen Peabody gerçeği öğrencileri ile paylaşır.
Ama olay burada bitmez. Peabody olayı başlatan öğrenciyi sahaya çağırır ve ona verdiği kuştüyü dolu yastığı havaya savurarak tüyleri etrafa dağıtmasını ister. Ardından Peabody çocuktan etrafa dağılan tüm tüyleri toplamasını ister.
Elbette bu imkânsızdır. Peabody çocuğa asla düzelmeyecek ve geri dönüşü olmayan suçluluk duygusunu yüklemiştir.
SONUÇ
Tarihsel süreçte sözlü ya da yazılı metinlere baktığımızda bu metinlere çeşitli dinsel ve ideolojik anlayışların yansıdığını görürüz.
Bu metinlerde en çok dikkati çeken özelliklerden biri günah, hata, yanlış olarak tanımlayabileceğimiz davranışları gerçekleştirenlerin beş aşamalı bir süreçten geçerek olay örgüsünü tamamladıklarını görürüz.
“Günah işleme, farkına varma, pişmanlık, tövbe, hidayete erme” olarak tanımladığımız bu süreç çoğunlukla dinsel anlayış içeren metinlerde yer almaktadır.
“Suç işleme, suçun farkına varma, pişmanlık ve af dileme, ceza ve eğitim, insanlaşma” olarak ele alabileceğimiz ikinci anlayış ise suçu dünyevileştirmiş ve ondan arınma sürecini insan ve yurttaş yaratma anlayışına oturtmuştur. Bu, “modernite”nin temel görüşü olarak ortaya çıkar. Genelde baktığımızda benzerlikler içeren bu anlayışlar hedef olarak ayrılırlar.
Günümüz gerçeğinde bu edebiyat ve eğitim anlayışı yerini eşitlikçi anlayışa bırakmış çocuk hayatın öznesi olarak suçlu değil sorumlu bir varlık olarak ele alınmaya başlamıştır.
En Çok Okunan Haberler
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Yeni Ortadoğu projesi eşbaşkanı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- WhatsApp, Instagram ve Facebook'ta erişim sorunu!
- Polis müdürlerine gözaltı: 'Cevheri Güven' ayrıntısı
- ‘Yumurtacı müdire’ soruşturması
- O ülke Suriye büyükelçiliğini açıyor!