Devrimin silinen figürü: Troçki! Sabri Gürses’in yazısı...

Düşün dünyası ve yapıtlarıyla Lev Troçki (7 Kasım 1879-21 Ağustos 1940)...

Devrimin silinen figürü: Troçki! Sabri Gürses’in yazısı...
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 24.08.2022 - 00:03

Fotoğraf: G.P. Golşteyn / Vladimir Lenin 1920 yılında Polonya cephesine gidecek olan Kızıl Ordu askerlerini uğurlamak üzere konuşma yapıyor. Yer, Moskova'da Bolşoy Tiyatrosu'nun önü. Özgün resimde kürsünün sağında Lev Troçki ile Lev Borisovich Kamenev var, daha sonra ise sağdaki karede olduğu gibi siliniyorlar.

TROÇKİ İLE STALİN’İN KADERLERİ!

Troçki Ukrayna’nın Yanovka (Bereslavka) köyünde, Stalin’se Gürcistan’ın Gori köyünde aynı yıl doğmuşlardı, 1879’da. Troçki Odessa’da üniversitede yüksek matematik okumaya hazırlanırken, Stalin Gori’de ilahiyat okulunda okudu, ama yirmili yaşlarına varmadan ikisi de işçi örgütleme faaliyetlerine girdiler.

“Mart 1898'de, dokuz bölge komitesinin temsilcisi taşra şehri Minsk'te toplandı ve Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi'ni kurdu. … Lenin'in yaşıtları tarafından hazırlanan Minsk Kongresi, partiyi sadece ilan etmiş, ama daha kurmamıştı onu. (…) İskra (Kıvılcım) 1900'den sonra merkezi bir örgüt kurmaya başladı. Bu dönemin tartışmasız lideri, Plehanov'un başını çektiği ‘ihtiyarları’ haklı olarak geri iten Lenin'di. (…) Sonunda Temmuz 1903'te İskra'nın hazırladığı parti kongresi Brüksel'de toplandı; çarlık diplomasisi ve ona boyun eğen Belçika polisinin baskısıyla, çalışmalarını Londra'ya taşımak zorunda kaldı.”

Troçki’yle Stalin’in kaderleri de tam bu noktada ayrıldı. Stalin tutuklanmamak için Batum ve Tiflis bölgesine giderken, 1898’de tutuklanan Troçki Moskova hapsinden sonra dört yıl Sibirya sürgününe mahkûm edildi, 1902’de de Londra’ya kaçtı.

SÜRGÜN DEVRİMCİ ENTELEKTÜELDEN TARAFSIZ SAVAŞ YAZILARI... SİYASİ ELEŞTİRİ VE ANALİZLER...

1905 Devrimi sırasındaki kısa bir dönüş dışında, 1917 Devrimine kadar yurt dışında bir entelektüel sürgün olarak, Rusya yorumcusu ve devrim kuramcısı (ya da profesyonel devrimci) olarak yaşadı. Bu dönemde katkıda bulunduğu çok sayıda dergide, siyasi, tarihsel ve edebi yorumlar içeren makaleleriyle ün kazandı.

Günümüzde Balkan Savaşları adıyla derlenen Kiev Düşüncesi adlı dergiye yazdığı savaş yazıları gözlem ve analiz gücünün dışında, tarafsızlığıyla dikkat çekicidir. Burada savaşan her tarafın acımasızlıklarını tarafsızca dile getirmesi tepki çekmiştir.

1917’de Rusya’ya döndükten sonra, Bolşeviklerin iktidarı ele geçirdiği dönemde ve dış güçlere karşı iktidarlarını savunduğu İç Savaş döneminde, dış işleri temsilciliğinden Kızıl Ordu komutanlığına uzanan görevler alan Troçki, ağırlıkla siyasi eleştiri ve analiz yazıları ortaya koydu.

SİMGECİLERDEN FÜTÜRİSTLERE, YENİ SOSYALİST EDEBİYATÇILARA ‘EDEBİYAT VE DEVRİM’

Bu yüzden 1923’te ortaya çıkardığı Edebiyat ve Devrim adlı çalışması şaşırtıcıdır. “Devrim Öncesi Sanat, Devrimin Edebi Yol Arkadaşları, Aleksandr Blok, Fütürizm, Biçimci Şiir Okulu ve Marksizm, Proleter Kültür ve Proleterya, Sanata Karşı Komünist Siyaset, Devrimci ve Sosyalist Sanat” başlıklarını içeren, simgecilerden fütüristlere, yeni sosyalist edebiyatçılara uzanan bu kapsamlı bir inceleme, yeni hükümetin dönemin sanatını değerlendirmek ve yönlendirmek konusundaki en ciddi adımıdır. Lunaçarski çalışmayı beğeniyle karşılamıştır.

SÜREKLİ DEVRİM FİKRİ!

Troçki burada Belıy’ı, Mayakovski’yi, Blok’u derinlemesine okumuş olduğunu, biçimcilerin çalışmalarının devrimci yönlerini kavramış olduğunu ortaya koyar. Lenin’in sanata ilgisi 19. yüzyıl sanatından öteye uzanmıyordu, Stalin’inkiyse iktidar hamiliğinden ibaret kaldı.

Troçki bu çalışmada zevklerinin seçkinliğiyle değilse de, eleştirilerinin bilgililiğiyle öne çıkar. Stalin yerine o iktidara geçmiş olsa farklı bir kültürün ortaya çıkacağını kesin olarak öne sürmek zor ama yazıları bunu bir olasılık olarak düşündürür.

TROÇKİ: ‘MİLLİ OLAN ŞEY HALKI DAHA YÜKSEK EKONOMİK VE KÜLTÜREL SEVİYEYE ÇIKARAN ŞEYDİR!’

Çalışma onun (Parvus’tan ödünç aldığı öne sürülen) milli devletlerin vaktinin geçtiği, sürekli devrim yoluyla enternasyonel bir dünya yaratılmasının tarihsel zorunluluk olduğu fikrinin sanat alanına uygulaması gibidir. Ona göre devrimin milli yönü eşitlikçi ve uluslararası bir işçi kültürünü yaratmak üzere adım atmasıdır. Rus kültür tarihini bu çerçevede değerlendiren satırları üslubuyla da ilginçtir:

“Ne demektir milli? En baştan başlayalım. Puşkin ikonalara inanmıyordu … milli değildi. Belinski de milli değildi. … Boris Pilnyak on yedinci yüzyılı milli sayıyor. Büyük Petro milli olana karşıdır. Yani milli olan şey sadece evrimin ölü ağırlığını temsil eden şeydir, eylem ruhu uçup gitmiştir ve geçmiş asırların milli organizmasının hazmedip dışa attığı şeydir o. Öyleyse sadece tarihin dışkıları millidir.

Ama biz tam tersini düşünüyoruz. Barbar Petro, ona karşı çıkan bütün o sakallı ve aşırı süslü geçmişten daha milliydi. Dekabristler de I. Nikolay’ın serfliğinden, bürokratik ikonalarından ve devlet böceklerinden daha milliydi. Milli dışkının ideologları, mistikleri, şairleri ne derse desin bolşevizm de monarşist ve diğer göçmenlerden, (Kızıl komutan) Budyonni de (Beyaz komutan) Vrangel’den daha millidir. … milli olan şey halkı daha yüksek bir ekonomik ve kültürel seviyeye çıkaran şeydir.”

TÜRKİYE, FRANSA, NORVEÇ VE MEKSİKA’DA SÜRGÜN YILLARI...

Troçki’nin örnek verdiği yazar Boris Pilnyak, Troçki bu satırları yazdığı sırada Gorki kadar ünlü bir yazardı, ama onu 1920’lerin sonunda Beyazlara destek vermekle suçladılar, 1930’lardaysa yurt dışıyla işbirliği yapmak ve yönetim karşıtı olmakla suçlayarak tutuklanarak öldürüldü.

Troçki de benzer bir süreç yaşadı. Lenin’in 1924’te ölmesiyle birlikte Rus Sosyal Demokrasisinin üçüncü kuşağı dağıldı, Troçki sınırlı bir muhalif haline gelirken, Zinovyev ile Kamenyev Stalin’le yakınlaştı.

Troçki Soljenitsin’in kaderini ondan önce yaşadı; 1928’de Alma Ata’ya sürüldükten sonra ülkeden çıkarıldı ve İstanbul’a gitti; iç savaşta beraber çarpıştığı komutanlardan, Stalin yanlısı Firunze ile Voroşilov’un tasvir edildiği Taksim Anıtı’nın açılışından altı ay sonra Troçki Büyükada’daydı. 1932’de Fransa, 1936’da Norveç, 1937’de Meksika’ya sığındı.

TROÇKİ’NİN SÜRGÜN YAPITLARI; ‘RUS DEVRİMİNİN TARİHİ’, ‘İHANETE UĞRAYAN DEVRİM’...

Günümüzde alternatif devrim tarihleri olarak okunan Rus Devriminin Tarihi ve İhanete Uğrayan Devrim diye anılan çalışmalarını sürgünde yazdı ve 1935’te SSCB merkezli, Komintern (Komünist Enternasyonal) adıyla bilinen Üçüncü Enternasyonel’e karşı Dördüncü Enternasyonal’in kurulmasına öncülük etti. Bu sırada SSCB’de devrim muhaliflerinin dışında, kurucu kadrolar da yargılanıyor, kamplara gönderiliyordu.

MEKSİKA’DA ÖLDÜRÜLDÜĞÜ SIRADA STALİN’İN BİYOGRAFİSİNİ YAZIYORDU!

1936’da Zinovyev ile Kamenyev’in yargılanıp öldürülmesi ve Troçki’nin de Ağustos 1940’ta Meksika’da öldürülmesiyle Rus Sosyal Demokrasisinin üçüncü kuşağının Stalin dışındaki üyeleri ortadan kalkmış oldu. Troçki öldürüldüğü sırada onun biyografisini yazıyordu.

Troçki yurt dışı sürgününde, Sovyet devriminin muhalif kahramanlarından biri olarak çeşitli sanatçılarla görüşme fırsatı buldu. Meksika sürgününde de ressam Diego Rivera ve Frida Kahlo’nun yanında kalmıştı. Ona devrim tablosunda yer veren onlar oldu. 1933’te ilk kez Rivera, New York’taki Rockfeller Binası’na yaptığı duvar resminde Troçki’yi Marx, Engels, Lenin ve Stalin’le birlikte tasvir etti. Troçki’yle bir aşk hikâyesi yaşayan Kahlo 1937’de otoportresini ona adadı, Troçki tabloda görünmese de Kahlo’nun elinde ona yazılmış bir mektup vardı; 1945’teki dünya düşünürlerinden kalabalık bir kadro içeren Musa adlı tablosundaysa ona yer vermedi.

STALIN SONRASINDA DA, SOVYET SONRASINDA DA, PUTİN DÖNEMİNDE DE İADE-İ İTİBARA KAVUŞMADI!

Troçki adı dünya devrimine inanan Troçkistler arasında yaşatılsa da, SSCB’de Stalin sonrası dönemde de, Sovyet sonrasında da iade-i itibara kavuşmadı; Putin döneminde de Troçki’nin sürekli devrim fikrinin Yeni Rusya açısından bir çekiciliği yoktur. Hatta 2002’deki bir konuşmasında bu fikri İslami halifelik fikrine ve Hitler’in heveslerine benzetmiştir.

Troçki sürgüne çıkınca, İstanbul’da Hayatım adlı otobiyografisini yazmıştı. Bu kendisinin Rus Troçkizmi dediği şeyin oluşumunun arkasındaki gerçekleri anlatmak için bulduğu ilginç bir yol, ama aynı zamanda tuhaf bir hikâyedir.

Lenin daha uzun yaşasaydı, Stalin Troçki’yi fotoğraflardan bile sildirecek kadar bir anlaşmazlık içine girmeseydi, Sovyet devrimi farklı mı gelişirdi, yanıtlamak zor. Her koşulda ne Lenin ne Stalin kendi biyografisini yazmamış, Troçki kendisininkini de, onlarınkini de yazmıştır, bu gerçekten tuhaf bir hikâyedir.

Bu etki 1930'larda Londra’da Troçkistler arasına katılan Isaac Deutscher’in Troçki ve Stalin biyografileriyle güçlenir. Bu öyle bir etkidir ki, ABD’de Paul Wolfowitz’ten İngiltere’de Jeremy Corbin’e dek birçok siyasetçi halesine girmiştir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler