Dünyaya şiir gerek… M. Sadık Aslankara’nın yazısı...

Bir sihirli değnek değil elbet şiir, “değnek” değil çünkü, değil ya yine de insanı bir güzellik ışığında apansız yakalamışçasına dondurup yüreğine beynine yaratıcı ruh üfleyen bir evrensel büyü. Şair de otacı şaman. Bu yüzden işte 21 Mart’larda yeni bir dünyaya açılmak için her kof görüşü karşımıza çekip özgürce sorgulayabilmenin de gereci aynı zamanda şiir…

Yayınlanma: 24.03.2023 - 00:03
Dünyaya şiir gerek… M. Sadık Aslankara’nın yazısı...
Abone Ol google-news

Öykücülerle romancıların pek azı, verim türlerinin neliği üzerine kalem oynatır bizde ama şairlerin pek çoğu kendi şiirini yaratmanın harcı yapar bunu. Şiir sanatıyla yoğrulup başka şairler üzerinde durmaktan, şiirlerini tartışmaktan kaçınmak bir yana adeta atılır buna.

Bir yazar, yazınsal türüne dönük herhangi çalışma yapmasa da bununla ne ölçüde kavgaya giriştiğini, bunu işleme yetisindeki düzeyi yapıtında bütün gizleriyle faş edeceğini göremez bir türlü.

Şairse işin başında daha, şiirle kavgalıymışçasına görüntü verir sürekli. Belki bu nedenle şairler, öykü-romancılara oranla, olanca canlılıklarıyla, algısal bütünlükle belleğimizde özgün, etkin bir yer edinebiliyor kendilerine.

KEMAL GÜNDÜZALP VE ‘QUO VADİS ŞİİR?’

Şiir başta giderken öteki türlerdeki enerjisiyle de dikkati çeken Kemal Gündüzalp, “Şiirin Sorunları Üzerine” alt başlığıyla yayımladığı Quo Vadis Şiir? (Alkali, 2022) adlı yapıtında kendini de masaya yatırarak bütünlüklü bir çalışma ortaya koyuyor.

“Bütünlüklü” derken, yıllara yayılan verimleme sürecine, bunlarına perakende yayımlanışına, buna karşın belli izlek yönünde tasarlanarak yapılandırılmasına bakarak söylüyorum bunu. Bir yan buysa yapıtta öne çıkan, ötekisi dile dönük özen, ödünsüz Türkçe kullanımındaki zengin açılım, bunu ele veren kararlı tutum.

Quo Vadis Şiir?’le şiirimiz üzerine, bunun nerelerden hangi yollardan geçtiğini, geleceğini sorgulamaya yoğunlaşan, sonuçta günümüz şiirini farklı bir zihinle tartışan denemesel-eleştirel-kuramsal bir yapıt ortaya koyuyor Kemal. Bu arada kendisini eleştirip hatta hırpaladığı kimi yaklaşımlar da görülebiliyor.

Yazar, uzun bir sürece yayılan, baştan attığı adımların ardını getiren yaklaşımı, çok yönlü geniş açılımıyla, “birikimci toplumculuk” başlığı altında kavramlaştırmaya giriştiği “yeni bir sanat anlayışı” doğrultusunda işleyip yapılandırıyor yapıtını. Sözünü sakınmaz bir şairin kaleminden yalnız yoğun emek ürünü değil, zenginliğiyle düşünsel panayır aynı zamanda. Katılırsınız katılmazsınız ama yararlanmamak elde değil.

ERTUĞRUL ÖZÜAYDIN’DAN ‘DİLDEN ŞİİRE ŞİİRDEN DİLE’

Ertuğrul Özüaydın, şiire dönük düşüncelerinden süzdüğü birikimini Dilden Şiire Şiirden Dile (Smirna, 2021) başlığıyla yayımladığı denemeler toplamında gün yüzüne çıkarıyor.

“Şiir, dilin devrimine katılmıştır,” diyen şair, “her iyi şiir varoluşunu dile borçludur dersek yanlış söylemiş olmayız. Bu nedenledir ki, bana göre çağdaş Türk şiiri bir devrim şiiridir” (15, 21) yargısını da paylaşıyor.

Dil / şiir odaklı denemeler ardından yumuşak bir biçemle, ancak kararlı, direngen tutumla ötekilerinde gezindiriyor bizi Ertuğrul. Farklı konulara uçarı dokunuşlar eşliğinde değinip, bütün şairler için ana sorunsallardan biri olan “şiirde yenilik” konusuna yöneliyor.

Her ne kadar, “Günümüz şiirine yaklaşıp onu daha yakından değerlendirmek ve onun çatlaklarını, dağılmış parçalarını, onarılması gerekenleri yazmaya kalkışan birilerinin olmaması şiirimiz adına bir yoksulluktur” (77) dese de şair, bu anlamda hiçbir boşluk yok bana göre. Özüaydın’ın yaptığı da bu değil mi zaten?

ENVER ERCAN’DAN ‘ŞAİR ÇÜNKÜ ONLAR / ŞİİR UÇAR SÖZ OLUR’

Enver Ercan’ın, Semih Poroy çizimleri eşliğinde, bugün çoğu aramızda olmayan şairlerle kırk yıl önce ayrı zamanlamayla gerçekleştirdiği iki söyleşinin yeni basımı Şair Çünkü Onlar-Şiir Uçar Söz Olur (Literatür, 2022), otuz dört şairin şiir sanatı kadar, şiirle-şairle verdiği amansız kavga olgusunu bir kez daha sergiliyor denebilir.

Toplumsal doku, siyasal yapılanmalar, ekonomik, kültürel işleyiş vb. konulardaki ele alış, yaklaşım da bunlara ekleniyor.

Enver’in konuşup söyleştiği şairler kimler mi? İlhami Bekir Tez’den (1906-1984) Hulki Aktunç’a (1949-2011) uzanan halkada kalan ötekiler, tümü adeta bir şairler ansiklopedisi olarak yer alıyor kitapta. Büyük zenginlik elbette.

Enver, bu çalışmasını “Çağdaş Türk Şiiri’nin toprağında farklı ve kalıcı izler bırakan şairlerin serüvenlerine sızma çabası olarak değerlendiri(yor).”

Nitekim, sorulara karşı Rıfat Ilgaz’ın, Melih Cevdet Anday’ın yanıtları, şair Enver Ercan’ın bu sızmasının apaçık örnekleri. Bakın şairler ne diyor?

“Biçim önemlidir şiirde, ama içeriği hapsetmediği, sınırlandırmadığı, oyuna dönüşmediği ölçüde.” (Rıfat Ilgaz, 27); “Şiir bir hesap kitap işidir, kendini kapıp koyvermeye gelmez. Bir başka deyişle, duygularla da, düşüncelerle de yazılmaz şiir, onun baş koşulu, sağlam bir yapıyı oluşturmasıdır. Duygu da, düşünce de bundan sonra ortaya çıkar.” (Melih Cevdet, 52)

Enver’in söyleşilerini okumamak, şairler, şiir severler için eksiklik.

ORHAN VELİ’NİN ‘BÜTÜN YAZILARI’

Enver Ercan, yetişebilseydi eğer “şiirine sızmak” için Orhan Veli’yle söyleşebilmeye de can atardı kuşkusuz. Ama Orhan Veli’nin, şiir sanatı denli şairler üzerine yürümesi de yabana atılır cinsten değil doğrusu. Nitekim yayımlanan Bütün Yazıları (Can, 2021), bunu gösteriyor.

“Genç Bir Şairle Konuşma” başlıklı yazısında Orhan Veli, genç şaire söylediklerinden örnekler paylaşır okurla. Neler der, kabaca göz atalım:

“Sen şairsin. Belki de ömrünün sonuna kadar şiiri düşünecek, en çok onun çilesini çekeceksin. Sahici şiirin hangisi olduğunu anlamak, onu sanat yapan cehdin nasıl bir ceht olduğunu bulup meydana çıkarmak, senin… hakkındır…”

“Eğer gayene ulaşma hususundaki arzun samimi ise güçlüğü de göze alman lazım. Kolaydan daima kaçınacaksın.”

“Halkın zevki, bir göreneğin bir geleneğin eseridir. Halbuki sanatkâr, durmadan daha güzeli aramak kaygısı yüzünden çok kere zevkini geleneğin getirdiği zevkin üstüne çıkarır.”

“Şimdiye kadar en çok kendine hudut tanımayan zevkleri, hudut tanımayan anlayışları sevdim. Hiçbir fikrin ebedî olabileceğine inanmıyorum; zevkin de.” (50, 51, 52, 53)

Orhan Veli, bunları otuzundayken kaleme alıyor.

Dünyaya şiir gerek. Şairlerse birer otacı, tüm acılara şifa taşıyan. Dünya Şiir Gününü kutlarken, sonsuz acı 6 Şubat, ortadan kalkacak değil ama gözler önünde “Ölüyorum” diyerek kopan canlarımızın acısını başka nasıl saracağız.

27 Mart Dünya Tiyatro Gününü unutmuş değilim. Şiir, tiyatro aynı. Şiir, tiyatro, hiçbir zaman unutturmaz acıyı da kendisini de.

www.sadikaslankara.com, her perşembe öykü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler