Türkiye’de AIDS vakaları son 10 yılda 8 kat arttı, bilinç hâlâ çok düşük
Uzmanlar, düzenli tedavi ve etkin korunma yöntemleriyle HIV virüsü ile yaşayanların, yaşamlarını sağlıklı bireyler olarak sürdürebileceğinin altını çiziyor.
Sivil toplum kuruluşları ve uzman hekimlerin katkılarıyla hazırlanan COVID-19 Dönemi Sonrası HIV Politikaları Raporu’na göre yıllık yeni HIV vaka sayısında, son 10 yılda Türkiye, 8 kat artış ile dünya çapında en üst sıralarda yer aldı. Sayı, diğer pek çok ülkede ise sabit kalmış ya da azalma eğilimine girmişti. Türkiye’de vaka sayısı 1985-2021 yılları için 32 binin üzerine çıktı. Türkiye’deki enfekte birey sayısının, saptanamayan vakalarla birlikte, en az iki kat daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
DAMGALANMA KORKUSU
HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü), doğrudan bağışıklık sistemine zarar veren bir virüs ve bu virüsü taşıyan insanlar “HIV pozitif” olarak adlandırılıyor. AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) ise HIV virüsünün bağışıklık sistemini zayıflatmasından sonra ortaya çıkan hastalık haline deniliyor. HIV, insandan insana bulaşıyor ve en sık görülen bulaş nedeni korunmasız cinsel ilişki. Rapora göre, tüm vakalar içinde en geniş paya 25-34 yaş aralığı sahipken son yıllarda 20-24 yaş grubunun yeni vakalar içindeki payında artış görüldü. Rapordaki öngörülere göre, gerekli önlemler alınmazsa Türkiye’de HIV vakalarının daha ciddi seviyelere ulaşacağı tahmin ediliyor.
Rapor sözcüsü Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yeşim Taşova, çalışmanın sonuçlarını Cumhuriyet’e değerlendirdi. Taşova, Türkiye’deki HIV vaka artışlarının başlıca sebepleri arasında Türkiye’de hastalığın bulaş yolları, önleyici ve koruyucu tedavi yöntemlerine ilişkin bilgi düzeyinin ve farkındalığın az olması, COVID-19 pandemisi dolayısıyla sağlık kuruluşları ve tanı/test merkezlerine başvurulardaki azalma, damgalanma ve ayrımcılık korkusu ile test olmaktan çekinmenin yer aldığını söyledi. Taşova, düzenli tedavi ve etkin korunma yöntemleriyle bulaşın önlenebileceğini ve HIV ile yaşayanların, yaşamlarını sağlıklı bireyler olarak sürdürebileceğinin altını çizerek “Özellikle isim ve kimlik bilgileri istenmeden ücretsiz HIV testi yapılan ve ülkemizde sınırlı sayıda olan gönüllü danışmanlık ve test merkezlerinin kapasiteleri artırılmalıdır” dedi.
TEST ÇOK ÖNEMLİ
HIV ile enfekte olan bir kişinin yıllarca hiçbir belirti yaşamadan hayatına devam edebildiğine dikkat çeken Taşova, “İlk belirtiler görülmeye başladığında, kişi şüphelense bile test yaptırmaktan kaçınabiliyor. Özellikle, düzenli tedavi ve kontrol ile sağlıklı bir yaşama kavuşabileceğini bilmeyen binlerce kişi, inkâr ve şüphe sürecini uzatarak test yaptırmaya gitmiyor. Tanı almayan bireyler HIV durumunun farkında olmadığı için fark etmeden HIV’i yaymaya devam ediyorlar. Bu esnada enfeksiyonun ilerlemesiyle birlikte gündelik yaşamlarını sekteye uğratacak sağlık sorunları da artmaya başlıyor. HIV tedavi edilmediği takdirde AIDS evresine ilerliyor” diye konuştu.
TEDAVİ EDİLEBİLİR
Taşova, “HIV, artık tedavi edilebilir kronik bir hastalığa dönüştü. Diğer bir deyişle, HIV ile yaşayan bireyler düzenli tedaviyle işlerine, okullarına, yaşamlarına devam edebiliyor ve hatta doğal yollarla çocuk sahibi olabiliyorlar. Vücuttaki virüs miktarını potansiyel olarak azaltan ve sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip olmaya yardımcı olan ilaç tedavileri bulunuyor. Tedavi sayesinde HIV virüsü baskılanmış kişilerin HIV’i bulaştırması da engelleniyor” ifadelerini kullandı.
İLK 72 SAAT KRİTİK
Bulaşın engellenmesi için özellikle gençlere cinsel sağlık açısından eğitim verilmesi gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Taşova, “Mutlaka herkesin, hayatında bir kere HIV testi yaptırması gerekiyor. Kuaförlerde manikür, pedikür yaptırırken aletlerin temizliğine dikkat etmeli ya da kişiler kendi aletlerini yanlarında götürmelidir. Dövme, piercing gibi uygulamalarda kişiye özel iğneler kullanılmalıdır.
Eğer şüpheli bir ilişkiniz var ise veya HIV pozitif olduğunu bildiğiniz bir kişinin kanı sağlam olmayan derinize, bir yaranıza temas ettiyse ya da gözünüze sıçradıysa 72 saat içerisinde bir sağlık kuruluşuna gitmelisiniz. Bir ay koruma tedavisi alıyorsunuz ve HIV pozitif olmuyorsunuz. O nedenle ilk 72 saat son derece önemli” dedi.
"SARILINCA BULAŞMAZ"
HIV/AIDS farkındalığını artırmaya yönelik çalışmalar yapan “Şüphen Olmasın” inisiyatifi ev sahipliğinde, 1 Aralık Dünya AIDS Günü için önceki gün bir basın toplantısı düzenlendi.
Toplantıda konuşan Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği HIV/AIDS Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Emin Halis Akalın, HIV ile yaşayan hastaların yüzde 50’sine ulaşabildiklerini belirterek “Gönüllü danışmanlık ve test merkezlerinin sayısını artırmamız lazım” dedi. Prof. Dr. Behice Kurtaran ise “HIV virüsü, sosyal temasla, sarılmakla, aynı havuza girmekle, beraber yemek, içmekle, ter ve idrar yoluyla bulaşmaz. Kişiler riskli davranışlarda bulunuyorlarsa mutlaka test için başvurmalılar. Testler tamamen mahremiyete özen gösterilerek yapılıyor” diye konuştu.
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- 'Seküler müdür kalmadı'