Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, iktidarın yeni “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırdığı süreç hedeflerine giderek daha fazla yaklaşıldığını belirterek, demokratik reformların ve yeni anayasa sürecinin “tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet” ilkeleri çerçevesinde ilerleyeceğini söyledi.
"YENİ ANAYASA" ALT METİNLİ "TERÖRSÜZ TÜRKİYE" MESAJI
Uçum, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda iktidarın yeni “Terörsüz Türkiye” olarak adlandırdığı süreç hedeflerine dikkat çekerek, bu doğrultuda Türkiye’nin büyük bir dönüşüm süreci yaşadığını söyledi.
Paylaşımında Türkiye’nin terörle ilişkili hiçbir yapıya artık müsamaha
göstermeyeceğini belirten Uçum, “Bundan sonra hiç kimse Türkiye’de, bölgede ve
Avrupa’da terörle ilişkili bir şekilde varlığını sürdüremez” ifadelerini
kullandı.
Uçum, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın “Devletimizin toprak bütünlüğü, milletimizin birlik ve beraberliği,
üniter yapımız, bayrağımız, resmî dilimiz asla tartışma konusu değildir”
sözlerini hatırlatarak, yeni anayasa çalışmalarının da bu ilkeler temelinde
yürütüleceğini vurguladı.
Paylaşımında “86 milyon olarak derinden inandığımız hep
beraber Türkiye olma gerçeğimizi ve bunu kararlılıkla sürdürme irademizi kimse
bozamayacak” diyen Uçum, ayrıca yayımlanan yeni kitabı “Yurtsever Demokrasi ve
Tam Bağımsızlık”ı da duyurdu. Kitabın, demokrasi ve bağımsızlık tartışmalarına
katkı sağlamasını temenni ettiğini belirtti.
Uçum'un pazar yazısı şöyle:
HEP BERABER TÜRKİYE’YİZ!
Terörsüz Türkiye hedefine ulaşılacağı giderek daha net
görülüyor. Kim ne derse desin, hangi küçük hesapları yaparsa yapsın Terörsüz
Türkiye hedefi; Türkiye, Bölge ve Avrupa’daki bütün aktif ve destek terör
unsurları ve yapılarının tümünün demokrasi ve hukuk dışı ve terör temelli
varlıklarını tasfiye etmektir. Bu hedefe karşı çıkanlar veya kapsamını
daraltmaya çalışanlar olursa hepsinin etkisiz kılınacağı da açıktır.
Bundan sonra hiç kimse Türkiye’de, Bölgede ve Avrupa’da
terörle ilişkili bir şekilde varlığını sürdüremez. Tek seçenek Türkiye’nin coğrafi bütünlüğünü ve siyasi
birliğini sahiplenerek demokratik siyaset üzerinden varolmaktır. Artık başka
yol kalmamıştır. Bu nedenle Terörsüz Türkiye’ye tam geçişin sağlanmasıyla her
alanda büyük gelişmelerin olacağı anlaşılıyor.
Demokrasi ve hukuk reformları bütünlüğümüzü güçlendirecek,
birliğimizi pekiştirecektir. Tabi ki reform sürecimiz birikimlerimiz esas
alınarak ilerleyecektir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi “Devletimizin toprak
bütünlüğü, milletimizin birlik ve beraberliği, üniter yapımız, bayrağımız,
resmî dilimiz asla tartışma konusu değildir. Ne yapılıyorsa tek millet, tek
bayrak, tek vatan, tek devlet diyerek sembolleştirdiğimiz ilkelerimiz
çerçevesinde yapılmaktadır.” Elbette yeni anayasa yaklaşımı da bu ilkeleri
temel alacaktır.
Terörsüz Türkiye hedefini ideolojik, dar çıkarcı, Türk
Vatandaşlığı ve Türk Milleti karşıtı söylemlerle istismar etmeye çalışanlar ve
birliğimizin esaslarını oluşturan ilkelerimizi tartışmaya yeltenenler asla başaramayacaktır.
86 milyon olarak derinden inandığımız hep beraber Türkiye
olma gerçeğimizi ve bunu kararlılıkla sürdürme irademizi kimse bozamayacak.
Türkiye’nin önü açıktır, Türkiye’nin geleceği aydınlıktır.
NOT: Önümüzdeki yazılarda demokrasi hukukunun ilkelerini
tartışmayı sürdüreceğiz.
DUYURU: Bu pazar yazısını ilgilenenler için yeni çıkan ‘Yurtsever Demokrasi ve Tam Bağımsızlık’ isimli kitabımı duyurarak bitireyim. Demokrasi ve Bağımsızlık tartışmalarına küçük bir katkı olması dileğiyle.
PKK, "FESİH" BİLDİRİSİNDE LOZAN'I HEDEF ALMIŞTI
Terör örgütü PKK, 12. Kongresini toplamasının ardından son yaptığı
açıklama ile örgütün feshedildiğini açıklamıştı. Ancak bildiride yer alan bazı
ifadeler rahatsızlık yaratmıştı.
Açıklamada, 'Lozan' antlaşması’ ve '1924 Anayasası'nın hedef
alınması dikkatlerden kaçmamıştı.
Terör örgütünün açıklamasında şu ifadeler yer almıştı:
"Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924
Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük
hareketi olarak tarih sahnesine çıktı. Doğuşunda reel sosyalizmin etkilerini
yaşadı ve ulusların kendi kaderini tayin hakkı ilkesini benimseyerek, silahlı
mücadele stratejisi temelinde meşru, haklı bir mücadele yürüttü. PKK katı Kürt
inkarının, buna dayalı imha siyasetinin, soykırım ve asimilasyon politikalarının
egemen olduğu koşullarda şekillendi. 1978’den başlayarak yürüttüğü özgürlük
mücadelesiyle Kürt varlığını kabul ettirmeyi ve Kürt sorununun Türkiye’nin
temel realitesi olarak görülmesini esas aldı."