Yankı Bağcıoğlu: 'Ege Denizi'nde yaşanan olay, 15 Temmuz sonrası yapılan değişikliklerin milli güvenliğimize verdiği zararın son örneği'

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, Ege Denizi'nde Yunan Sahil Güvenlik botunun Türk karasularını ihlal etmesine ilişkin, "Ege Denizi’nde 20 Eylül 2024 tarihinde yaşanan Yunan Sahil Güvenlik botunun karasularımızı ihlal olayı 15 Temmuz darbe girişimi sonrası acele ile yapılan değişikliklerin milli güvenliğimize verdiği zararın en son örneğidir" dedi.

Yankı Bağcıoğlu: 'Ege Denizi'nde yaşanan olay, 15 Temmuz sonrası yapılan değişikliklerin milli güvenliğimize verdiği zararın son örneği'
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 21.09.2024 - 11:54

Bodrum'da Yunan Sahil Güvenlik botunun Türk karasularını ihlal ettiğini gösteren görüntüler büyük yankı uyandırmıştı. Bodrum açıklarında bir tekneyi takip eden Yunan botunun Akçabük Koyu'nda kıyıya kadar ilerlediğine ilişkin görüntüler yurttaşlar tarafından görüntülenmişti.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, görüntüler üzerine bir açıklama yaptı. Bağcıoğlu, "Ege Denizi’nde 20 Eylül 2024 tarihinde yaşanan Yunan Sahil Güvenlik botunun karasularımızı ihlal olayı 15 Temmuz darbe girişimi sonrası acele ile yapılan değişikliklerin milli güvenliğimize verdiği zararın en son örneğidir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı arasındaki bağları zayıflatır, hatta koparırsanız; doktrin ve anlayış birliğini yok edersiniz, kritik konulara farklı bakış açıları ile bakmalarına neden olursunuz" dedi.

"DENİZ KUVVETLERİ İLE SAHİL GÜVENLİK ETLE TIRNAK GİBİDİR"

Yankı Bağcıoğlu, Yunan Sahil Güvenlik botunun Ege Denizi'nde Türk karasularını ihlal etmesine yaptığı yazılı açıklamayla tepki gösterdi. Bağcıoğlu, şunları kaydetti:

"Ege Denizi’nde 20 Eylül 2024 tarihinde yaşanan Yunan Sahil Güvenlik botunun karasularımızı ihlal olayı 15 Temmuz darbe girişimi sonrası acele ile yapılan değişikliklerin milli güvenliğimize verdiği zararın en son örneğidir. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı arasındaki bağları zayıflatır, hatta koparırsanız; doktrin ve anlayış birliğini yok edersiniz, kritik konulara farklı bakış açıları ile bakmalarına neden olursunuz.

Tüm dünya devletleri ellerindeki kısıtlı imkanları ortak amaç için kullanıp sinerji yaratırken, biz siyasi mülahazalarla ayrıştırıyoruz ve güç kaybediyoruz. Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlıklarımız deniz hak, alaka ve menfaatlerinin korunması ve savunulmasında adeta 'etle tırnak' gibidir. Benzer şekilde Kara Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlıklarımız da hem personel kaynağı hem de icra edilen görevlerdeki işbirlikleri açısından birbirinden ayrı düşünülemeyecek silahlı kuvvet unsurlarıdır.

2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu ile 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununda; 'Seferberlik ve savaş hallerinde Cumhurbaşkanı kararıyla ilgili belirlenecek bölümlerinin (daha önce tüm Komutanlık unsurları idi) ilgili Kuvvet Komutanlıklarının emrine verilmesini, bu bölümlerin kuruluş ve kadrolarıyla konuş yerlerinin düzenlenmesinde Genelkurmay Başkanlığının görüşünün alınmasını' hükme bağlamaktadır. Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının ilgili Kuvvet Komutanlıkları ile birlikte çalışabilirliğinin zafiyete uğratılması, özellikle aniden çıkabilecek ve çatışmaya dönüşebilecek bir kriz durumunda müşterek harekâtı olumsuz etkileyebilecek, hatta emir-komutayı zafiyete uğratabilecek bir konudur. Çok katmanlı ve farklı tehditlerin bir arada olduğu harekât alanlarında birlikler arasındaki koordinasyon ve iş birliğinin en üst seviyede olması zaruridir. Ancak Deniz Kuvvetleri ile Sahil Güvenlik Komutanlığı'nın, Kara Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı'nın işbirliği ve koordinasyonu konusunda da gün geçtikçe zemin kaybedilmektedir.

"DEĞİŞİKLİKLER İVEDİ OLARAK YAPILMALI"

Bağcıoğlu, açıklamasına şöyle devam etti: 

"Yaşanan son olayın milli güvenliğimiz açısından önemli bir ikaz ve adeta alarm zili olduğu göz önünde bulundurularak; seferberlik ve savaş halinde ilgili kuvvet komutanlığı emrine verilecek Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı unsurlarının, barış şartlarından itibaren belirlenmesine ve işbirliği esaslarının protokollere bağlanmasına, emre verilecek unsurların tip ve sayılarında mutlaka Türk yurdunu savunma yükümlülüğü olan Genelkurmay Başkanlığı görüşünün alınmasının, belirlenen bu birliklerle sınırlı olmayacak şekilde, Deniz Kuvvetleri ile Sahil Güvenlik unsurları, Kara Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı unsurları arasında yoğun ortak/müşterek harekât planlaması ve eğitimleri icra edilmesine, ortak doktrin ve anlayış birliğinin ilk olarak eğitim kurumlarında başladığı gerçeğinden hareketle ve 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksek Okulları'nda yetiştirmenin yönelik olarak gerekli olan değişikliklerin ivedi olarak yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Aynı deniz harekat sahasında görev yapan Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığı gemi, bot ve hava vasıtaları ile bu harekatı sevk eden Komutanlıkların Harekat Merkezleri arasında sürekli ve kesintisiz bilgi aktarımı ve koordinasyon usullerinin geliştirilmesine ihtiyaç vardır."


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon