10 Ekim Gar Katliamı davası... Mehtap Sakinci'den mahkeme heyetine: Ölürken en azından içinizi rahatlatacak bir karar olsun
10 Ekim Gar Katliamı davasında, katliamda hayatını kaybeden avukat Uygar Coşgun’un eşi Mehtap Sakinci, mahkeme heyetine "Her ne kadar mütalaaya geçilse bile tevsii tahkikat kararını kabul edebilirsiniz. Geç değil. Siz delilleri toplayın, kararı yine verin. Mesleki şeref madalyası olacak bir dava hayatınızın hatasına, keşkeye dönüşmesin. Kısa da yaşasak, az da yaşasak şerefimizle yaşayalım. Meslek şerefimizi koruyarak yaşayalım. Vereceğiniz karar, ölürken en azından içinizi rahatlatacak bir karar olsun" diye seslendi.
10 Ekim Gar Katliamı davasının bugün karar çıkması beklenen 25'inci duruşması, sanık avukatlarının katılmaması nedeniyle 1 Temmuz’a ertelendi. Duruşma sonrası yapılan basın açıklamasında "1 Temmuz günü aynı motivasyonla, aynı öfkeyle geleceğiz. Karar her ne ise o kararı teşhir edeceğiz, haksız kararların her zaman karşısında duracağız" denildi.
Ankara Tren Garı’nda 10 Ekim 2015’te IŞİD’in canlı bombalarıyla 104 kişinin katledilmesine ilişkin davanın 25’inci duruşması Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Duruşmada cübbelerini çıkartarak artık savunma yapmayacaklarını ifade eden avukatların ardından duruşmada, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınları ve yaralı olarak kurtulanların dinlenilmesine geçildi.
Katılanlardan saldırıda yaralanan öğretmen Mustafa Çeker, "Gaziantep’te IŞİD çok büyümüştü. 2015 yılında Gaziantep Valisi olan Ali Yerlikaya soruşturmadı. Bir katliamda insanın aklına kendini nasıl kurtaracağı gelir. Ama benim aklıma 1977 1 Mayıs katliamı geldi ve hayatta kalanları da öldüreceklerini düşündüm. Burada tertip komitesi dinlendi ama polisler dinlenmedi. Neden dinlenmedi? 600 km yol gelirken ben buraya sizin her şeye ret vermenizi mi dinliyorum? Benim karşımdaydı onun kocası, yüzü gülüyordu o gün ama şimdi gözüne bakamıyorum hayatta kaldığım için.
Ekonomik olarak çok zor durumdayız; her gelişimizde milyarlar harcıyoruz duruşmada bir şeyi kaçırmayalım diye. Siz nasıl bunlara göz yumuyorsunuz. Biz sizden sadece adalet istiyoruz. Biz size daha gaz atılmasını kabul ettiremedik. Benim ayak ucumda yaşayan iki kişi gazdan sonra hayatını kaybetti. Bunun hesabını kim soracak siz sormayacaksınız? Neden gaz atılır? Ben ambulansla gitmedim, o minibüslerle gittim hastaneye. Ambulanslara neden izin verilmedi? Bunlar neden soruşturulmuyor" dedi.
"YIKANMAKLA ÇIKMAYACAK ASLA KANIM..."
Evrim Mak, katliamda hayatını kaybeden eşi Mesut Mak’ın adına yazdığı mesajı okudu. Mak şunları söyledi:
“14 yıllık devlet memuruyum. Tarım Orkam-Sen’in çağrısı ile barış için Ankara’ya geldim. Ben Mesut Mak daha eylem başlamadan cansız bombaların saldırısı sonucu yaralandım ve gaz sıkılması sonucunda sağlık ekiplerinin müdahale edilememesi nedeniyle kan kaybından öldüm. Yıkanmakla asla çıkmayacak kanım bütün ülkenin eline, yüzüne bulaştı. Kızıma ‘söz veriyorum, döneceğim’ dedim. İlk defa kızıma verdiğim sözü tutamadım ve kızım bugün 16 yaşında. Kızımın bu ülkede adaletin hala var olduğunu görmesini istiyorum. Şimdi kendi adıma konuşuyorum. Ben eşimi kaybettim. Bu katliamda kimler sorumluysa yargılansın. Buradaki cübbeleri çıkartan adalet sistemi utansın bu da böyle tarihe geçsin" diye konuştu.
"BİRGÜN BU KANTAR SİZİ DE TARTACAK''
Katliamda hayatını kaybeden Osman Turan Bozacı’nın oğlu Çağlayan Bozacı, "Neden insanlığa karşı suç tanımını inatla getirmiyorsunuz? Bu ülke artık bir terör örgütü devleti. İpin ucunun nereye gideceğini biliyoruz. O yüzden adalet beklemiyorum. Ama bugün adalet isteyenler günün birinde adalet dağıtacak konuma eriştiklerinde inanın hepinize adaleti en doğru şekilde tartarak verecektir. Bir gün bu kantar sizi de tartacak” ifadelerini kullandı.
"ENKAZIN İÇİNDEN ÇIKTIM AMA..."
Ata Önder Atabay’ın annesi Halime Atabay, "Bizim çocuklarımız adalet için, barış için geldi. Biz 9 yıldır yanıyoruz. Benim çocuğum öğretmendi. Çocuklar yetiştirecekti. Biz adalet istiyoruz. Ben çocuğumun her gün mezarına gidiyorum, oğlumun düğün tarihini almıştım, düğününü yapamadım. Ölene kadar çocuğumun arkasındayım. Tepeden tırnağa kadar hepsinden şikayetçiyim kamu görevlilerinden” dedi.
Eşi Kasım Otur’u kaybeden Songül Otur ise, “32 yıldır bu devlete hizmet eden birinin eşiyim. Benim oğlum 21 yaşındaydı katliam olduğunda. Malatya’da 6 Şubat’ı yaşadık. Enkazın içinden çıktım ama 6 Şubat bize bu kadar zor gelmedi. 10 Ekim bizi mahvettiler. Adalet istiyoruz biz artık” dedi.
"DAVANIN GERÇEK FAİLLERİ YARGILANANA KADAR PEŞİNDE OLACAĞIZ''
Katliamdan yaralı kurtulan vücuduna saplanan 17 adet bilye ve şarapnel parçası ile yaşamını sürdüren Mustafa Özdağ, "Şu andaki yargılamanın ben hukuki bir yargılama olduğunu düşünmüyorum. Siyasi bir yargılama yapılıyor şu an. Müfettiş raporları kamu görevlilerinin ihmali olduğunu söylüyor, onlar yargılanmalı. Biz yaşadığımız sürece peşinde olacağız. Bu davanın gerçek failleri yargılanana kadar peşinde olacağız. Ben bir yaralanan olarak ben nasıl yaşıyorum düşüncesini yaşıyorum yıllardır” İfadelerini kullandı.
"MAHKEME SALONLARINDA ÇOCUK BÜYÜTTÜ ANNELER"
Kızıyla birlikte yaralı kurtulanlardan Elif Özdemir, "Ben alana adım attığımda polis yoktu. ‘Polis olmadığı için kesin bir şey olacak’ dedim. Kalan yaralıların üstüne de hem gaz sıktılar hem de ateş ettiler. Bu organize bir suçtur. Devlet hepsini biliyordu. Bile isteye bir takım çapulcuların önünü açtı ve Ankara’nın göbeğine kadar gelmesine, bombaları hazırlamasına müsaade etti. Bizi yok etmek istediler faşist diktatör biraz daha yükselsin diye. Ankara Valiliği, Başbakan, Cumhurbaşkanı sorumludur. Talimatlı mahkemedir buradaki yargılama. Siz bizi sayı mı zannediyorsunuz. Mahkeme salonlarında çocuk büyüttü anneler. Biz unutmayacağız" dedi.
"KULAKLARIMDAN SİLEMİYORUM"
SES Eş Genel Başkanı Sıddık Akın da, "Ben ‘Sıddık yardım et’ seslerini kulaklarımdan silemiyorum hakim bey. Ben yaralanan arkadaşlarıma orada yardım ederken üstümüze gaz sıktılar. Bu olaydan sonra çok uzun bir süre bir miting yapmakta tereddüde düştük. Demokratik hak arayışları sekteye uğradı. O gazı atan kimlerdi, dönemin Ankara Emniyet Müdürü, Güvenlik Şube Müdürünün burada yargılanmasını istiyorum” talebinde bulundu. Hayatını kaybedenlerden Ali
İsmail Kızılçay’ın eşi Serpil Kızılçay, "Biz burada adalet arıyoruz. Sanıklar ‘size de sıra gelecek’ dediğinde mahkeme heyetinden bir kişi de çıkıp ‘siz ne diyorsunuz?’ diyemedi. Ben 33 yıl önce doğan çocuğumun ismini Barış koydum. Biz barış istedik. Bu şekilde bu mahkemeyi bitiremezsiniz, bitirmemelisiniz de. Şu an adalet istiyoruz" dedi.
İHD Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalaban da şunları söyledi:
“Cezasızlık kültürünün biran önce ortadan kaldırılması gerekmektedir. Etkin ve etkili bir soruşturma sonrası cezalandırılması gerekmektedir. 5 Haziran’da HDP mitingine saldırı ile başlayan süreçte iktidar çoğunluğu kaybettiği için katliamlar üzerinden bir iktidar çıkarmaya çalışmıştır. Yapılan yargılamalar sürecinde devletin neden IŞİD militanlarını görmediği konusu üstünde durulmamıştır. Katliamla alakalı siyasi kişilerin söylemleri araştırılmamıştır. Heyetinizden talebimiz bir nebze de olsa acılarını dindirmek adına bu katliamın insanlık adına suç olduğunun kabul edilmesidir.”
"GERÇEK BİR YARGILAMA İSTİYORUZ''
Hayatını kaybeden Korkmaz Tedik’in babası Erdoğan Tedik de "Daha önceki eylemlerde aramalar olurdu, otobüsler durdurulurdu GBT yapılırdı. Ama o gün bunlar yapılmadı. Hiçbir önlem alınmamıştı. Firari sanıklar bir türlü yakalanmıyor. 19 tane IŞİD’liye ceza verilmesi bizim içimizi soğutmadı. Bizim içimiz katliamda sorumluluğu olan tüm kamu görevlilerinin ceza almasıyla ancak soğur. Biz gerçek bir yargılama istiyoruz. Kastı bulunan, görmezden gelen, bu işi savsaklayan kamu görevlilerinin yargılanmasını istiyoruz" şeklinde konuştu.
Katılanlardan Sevgi Yılmaz da şunları dile getirdi:
"Biz ailecek oradaydık, hiçbir şey olmadı bize. Arkadaşlarımız öldüğü içi biz hayatta kaldık. Kıyamet koptu, biz bunu yaşadık. Bu devlet bize bunu yapamaz, yapmamalı. Bu yargılamalar neden işkenceye döner? Böyle büyük bir katliam yaşanırken istifa etmeyen kamu görevlileri var. Bize ‘kendiniz yapmışsınız; kendiniz kendinizi patlatmışsınız’ dediler. 2 Temmuz’a 5 kala biz ‘katledildik, bunu devletin bakanı biliyordu, valilik biliyordu’ diye anlatmaya çalışıyoruz. Ben kendi adıma artık bu sorumluların yargılanması için yaşıyorum. Biz bitti demeden bu dava bitmez."
"GAZ BOMBASI ATILDI''
Katliamda sağ kurtulanlardan gazeteci Özcan Yaman, "Ben bir tanık olarak o gün çok şeye şahit oldum. Gaz bombası atıldı, fotoğrafladım ve belge olarak verdim. Ben o gün 2 tane akrebin ambulanstan önce alana girmeye çalıştığını gördüm ve belgeledim. Yetmedi mi? Ben o gün insanların otobüslerle, minibüslerle, kamyonlarla hastaneye taşındığını gördüm. İlk ambulansın yaralı olmadan transit geçtiğini, ikinci ambulansın da 35-40 dakika geçtikten sonra geldiğini gördüm ve belgeledim” İfadelerini kullandı.
"DEVLETİN ELİYLE OĞLUMUN KATLEDİLECEĞİNİ TAHMİN EDEMEDİM''
Katliamda kızı Gözde Aslan’ı kaybeden anne Mahide Aslan, “Kızımın hakkını hiç kimseye helal etmiyorum, adalet istiyorum” dedi. Oğlu Mehmet Ali Kılıç’ı kaybeden Kemal Kılıç da “Burada siyasi bir yargılama yapılıyor. Savcı Ramazan Dinç’in odasındaki klasörler nasıl çıkarıldı? 6 ay sonra içi nasıl boşaltılıp geri getirildi? Bunu sorguladınız mı hakim bey? Başınızı yastığa koyduğunuz zaman rahat uyuyabiliyor musunuz?” diye sordu.
Oğlu Onur Tan’ı ve yeğeni Umut Tan’ı kaybeden Vahap Tan da, “Bir dakikalığına kendiniz yerine beni koydunuz mu? Bir annenin mesaiden bir an önce çıkıp ‘gideyim de oğlumun mezarına sarılayım’ dediğini duydunuz mu hiç? 9 senedir burada oturup ağlıyoruz. Adalet istiyoruz. Benim oğlum 18 yaşındaydı, bana danışarak kuzeniyle gitti. Düşünemedik ki Ankara’nın göbeğinde böyle bir olay yaşanacak. Devletin eliyle katledileceğini tahmin edemedik. Şurada saçları bembeyaz olmuş anneleri görüyor musunuz? Hayatlarından vazgeçmişler. Eğer adalet duygunuz varsa bu her saç telinin size vebali var. Son nefesimize kadar mücadelemiz devam edecek. Adalet istiyoruz” dedi.
Katliamda hayatını kaybeden Şebnem Yurtman’ın annesi Şafak Yurtman, “Çektiğimiz acıyı 9 yıldır biz biliyoruz. Büyüklerimiz ‘Allah sıralı ölüm versin’ derdi bize. Devlet bize bunu bile yaşatmadı. 9 senedir her bayram sabahında ben evladımın mezarına gidip suluyorum. Şebnem’in sevdiği yemekleri yapmıyorum ben artık. Diğer çocuklarımı da cezalandırıyorum, Şebnem yiyemiyorsa onlar da yemesin diye. Bir anneye bunu yaptırdılar. Bize adalet verin” diye konuştu.
"BİR TANE KAMU SORUMLUSUNUN İFADESİ ALINMADI''
Hayatını kaybedenlerden Dicle Deli’nin babası Faik Deli şöyle konuştu:
“104 tane canı öldürdü, 33 tane genci katletti, 2 tane askerin canlı yayında boğazını kesti bu terörist örgüt. Ama bunlar devletlerin destekleriyle bugüne geldiler. Bu davanın bu mütalaa ile bitmeyeceğini sizlerin de kabul etmesi gerekiyor. Firari sanıkların ifadelerine başvurulmadan bu dosya nasıl tamamlanabilir. Kağıt üstünde kapatabilirsiniz ama kamuoyu vicdanında asla kapatamazsınız. Burada bir tane kamu sorumlusunun ifadesi alınmadı. Dönemin başbakanı çıkıp ‘ O dönem de yaşananları anlatsam kimsenin sokağa çıkacak yüzü kalmaz diyebiliyor da siz neden ‘Buyurun gelin, dinleyelim’ diyemediniz? Onların bilgisini almak sayın mahkemenizin görevi değil mi?” dedi.
"BU ÜLKEDE HERKES Mİ ZALİM?"
Katliamda hayatını kaybeden avukat Uygar Coşgun’un eşi Mehtap Sakinci ise şunları söyledi:
“Bu zamana kadar gerçek anlamda bir yargılama ile karşı karşıya kalmadık. Bu dosyada hakim olmak, bu dosyada mesleki olarak görev almak sizin için bir talih midir yoksa talihsizlik midir? Bu kadar insanın hayatına dokunabilecek bir kararı onur olarak kabul etmeniz gerekir diye düşünüyorum. Herkes sadece adalet talep ediyor. Bir insan hukuk fakültesini 4 yılda bitirir buradaki insanlar 9 yılda iki hukuk fakültesini bitirecek kadar şey öğrenen insanlar var. Siz 10 Ekim katliamında ‘insanlığa karşı suç işlendi’ demezsiniz benim çocuğumun yaşamı etkilenecek. Bu ülkede herkes mi zalim? Bu kararı verirseniz bu cesaret başka bir hakime, başka bir savcıya da sıçrayacak. Keşif talebinin reddedilme gerekçesi hâlâ yok. Her ne kadar mütalaaya geçilse bile tevsii tahkikat kararını kabul edebilirsiniz. Geç değil. Siz delilleri toplayın, kararı yine verin. Mesleki şeref madalyası olacak bir dava hayatınızın hatasına, keşkeye dönüşmesin. Kısa da yaşasak, az da yaşasak şerefimizle yaşayalım. Meslek şerefimizi koruyarak yaşayalım. Vereceğiniz karar sizi ölürken en azından içinizi rahatlatacak bir karar olsun.”
Mahkeme duruşmaya yarım saat ara verdi. Aranın ardından sanıklar ve sanık avukatları dinlenecek.
En Çok Okunan Haberler
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Serdar Ortaç: 'Ölmek istiyorum'
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- İBB'den 'Pınar Aydınlar' açıklaması: Tasvip etmiyoruz
- İmamoğlu'ndan 'Suriyeliler' açıklaması
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'