İktidarın savunmaya yönelik artan baskıları ve tutuklamaları protesto eden avukatlar, İstanbul Barosu öncülüğünde başlatılan 'Savunma Nöbeti’ne bu hafta da devam etti. Anayasanın görmezden gelindiğini ve hukuk devleti ilkesinin yok sayıldığını savunan avukatlar Çağlayan Adliyesi’nde bir araya geldi.
Avukatlar basın açıklaması yapacakları alana, adliye binası içinden alkışlarlar birlikte yürüdü. Eyleme, İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu katılarak destek verdi. Artin Barosu Başkanı Handan Demirel ve Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu ise basın açıklamasında söz aldı.
‘HALK ADALETE İNANMAZ HALE GELİRSE O REJİM ARTIK MAHKUM OLUR’
Handan Demirel, “Kurumların en önemli erdeminin adalet olması gerekmektedir. Demokratik rejimde ifade özgürlüğünü, toplanma hakkını, düşünce ve vicdan özgürlüğünü en baştan varsaymasını itirazsız olarak kabul etmek gerekmektedir. Tarihsel olarak anayasal devletin en önemli kusurlarından birisi, adil siyasal özgürlüğün değerini sağlamada başarısız olmasıdır. Güçler ayrılığını savunan Montesquieu’nün dediği gibi, bir rejim halkın adalete inanmaz hale geldiği noktaya gelince o rejim artık mahkum olmuştur” ifadelerini kullandı.
‘ÖZGÜR BAROLAR OLARAK SON KALEYİZ’
“Hukuk devletinin temel unsuru, faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olmasıdır” diyen Demirel, “Gelinen noktada siyasal iktidarın hukuk kurallarını ve bu bağlamda soruşturmaları bir güç argümanı olarak kullanması karşısında hukuk devletinin varlığından da bahsedemiyoruz.
Ülkemizin kurucu önderi Ata’mızın, ‘Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir’ diyerek esasen kurucu ilkelerini, devletin bu bakımdan da sınırlarını belirlemiş olduğu kanaatindeyim. Bu minvalde ancak özgür ve bağımsız barolar adaletin savunucuları olabilirler. Bizler de savunma olarak bu çerçevede, özgür barolar olarak son kaleleriz” açıklamasında bulundu.
‘SAVUNMANIN NE KADAR KIYMETLİ OLDUĞUNU ANLIYORUZ’
Ardından konuşmasını yapan Mustafa Köroğlu ise “Eğer sabahları yatağımızdan tedirginlikle kalkmadığımız, ‘Acaba bugün hangi hukuksuzlukla karşılaşacağız?’ diye düşünmediğimiz; düşüncelerimizi, fikirlerimizi, eleştirilerimizi gönül rahatlığıyla söyleyebildiğimiz, attığımız bir tweet yüzünden tutuklanmayı ya da gözaltına alınmayı aklımızdan bile geçirmediğimiz bir ülkede yaşasaydık, insan onurunun ve savunmanın ne kadar kıymetli olduğunu da belki bu kadar derinden anlamayacaktık. Ama anlıyoruz. Ne yazık ki, çünkü böyle bir ülkede yaşamıyoruz” dedi.
Köroğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“O yüzden her gün karşılaştığımız değil, maruz bırakıldığımız şeyin adı adaletsizlik. Adalet, bu arkamızdaki kocaman binanın üstünde yazılı bir kelimeden ibaret olmasa gerek. Ya da içeri girdiğinizde sizi karşılayan o iki tane büyük Tanrıça Themis heykeli kimseyi adaletin varlığına inandırmaya yetmiyor.”
‘İŞLEYEN BİR ADALET MEKANİZMASINA İHTİYACIMIZ VAR’
“Adaleti neden tanımlayamazsınız biliyor musunuz?” diye soran Köroğlu, “Çünkü adalet, tanımlayabileceğiniz en zor kavramdır. Ama adaletsizliği nerede görseniz tanırsınız. Çünkü adaletin öldüğü yerde kuralların çözüldüğünü görürsünüz. Ve kuralların çözüldüğü yerde hak, bir güvence olmaktan çıkar. Tesadüfler üzerine insana yaraşır bir hayat kurmaya başlarsınız. Bu toplumun kaderi, tek tek insanların erdemine bırakılamayacak kadar büyük bir kader. O yüzden toplumsal düzenin güvence altına alınabilmesi için kurumsal reflekslere ihtiyacımız var. İşleyen bir adalet mekanizmasına ve herkesin riayet ettiği bir hukuka ihtiyacımız var” yanıtını verdi.