Babası ‘bırakın okuluna gitsin’, avukatı ‘siyaset susmalı’ derken Esila cezaevinden yazdı: ‘Gökyüzüm 30 metrekare’

Babası ‘bırakın okuluna gitsin’, avukatı ‘siyaset susmalı’ derken Esila cezaevinden yazdı: ‘Gökyüzüm 30 metrekare’

5.05.2025 04:00:00
Güncellenme: 5.05.2025 04:00:00
İklim Öngel
Takip Et:
Babası ‘bırakın okuluna gitsin’, avukatı ‘siyaset susmalı’ derken Esila cezaevinden yazdı: ‘Gökyüzüm 30 metrekare’

Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasını protesto amacıyla düzenlenen gösteride tutuklanan Esila Ayık, ağır sağlık sorunlarına karşın halen cezaevinde tutuluyor. Baba Kemal Ayık ve avukatı Ümit Özkan sorularımızı yanıtlarken Esila Ayık cezaevinden mesaj gönderdi.

Ekrem İmamoğlu için düzenlenen protestolarda tutuklanan, kronik kalp ve böbrek hastası Esila Ayık’ın babası Kemal Ayık ve avukatı Ümit Özkan Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Esila ise tutuklu bulunduğu Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nden mesaj gönderdi. 

- Süreç nasıl başladı?

Baba Ayık: Gece iki buçuk civarıydı, iki kadın bir erkek polis eve geldi, Esila’yı sordular. “Kızım evde yok” dedim. “Ne oldu” diye sordum, “Abi bir şey yok. Sadece ifade alacağız” dediler. Kızıma haber verdim. Arkadaşında kalıyordu, yavrum konum attı, polisler o konumla gidip aldılar kızımı. Ben bilemedim, sabah ben zaten ifadeye götürürdüm. Diyorlar ki “Kaçarmış”... Biz iş adamı değiliz ki kendi yağında kavrulan insanlarız. Kimseye bir zararımız yok. Ben korkmuyorum. Çünkü suçlu değilim. Benim kızım da suçlu değil. Alın terimle bu zamana geldim. Annesi zaten dünya iyisiydi rahmetli. Esila ona da çekmiş, bana da. Biz haksızlığı sevmeyiz. Çok zoruma gidiyor.

- Esila'nın gözaltına alındığını nasıl öğrendiniz?

Baba Ayık: Vatan Emniyette’yken izin vermişler herhalde ki aradı beni sabaha karşı, “Buradan adliyeye gideceğim” dedi. “Bir gün bile yatarı yok” diyorlar ama benim çocuğum günlerdir içeride. Herkes pankart kaldırıyor. Herkes bir şeyler söylüyor. Ben o gençlerin hepsini seviyorum. 

- Esila'nın eğitim yaşamı nasıldı?

Baba Ayık: Benim çocuğumun kafası çok çalışır. Hep takdir, onur belgesi alır. Lisede bir yıl Amerika'da burslu okudu. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği var, oradaki öğretmenleri çok seviyorum. Onlar hakiki insan, çok güzel insanlar. Kızım için çağırıyorlardı hanımı da, onu da çok severlerdi. Öldüğünde cenazesine de geldiler. 

- Esila’nın okumasında yardımları mı oldu?

Tabii, ben çocuğum için en çok onların faydasını gördüm. Bizi yalnız bırakmadılar. 

- Siz çalışıyor musunuz?

Baba Ayık: 6 ay öncesine kadar site görevlisiydim. 6 aydır emekliyim, 14 bin 650 TL emekli maaşı alıyorum. 

- Ev kendinizin mi? 

Baba Ayık: Değil, kira. Ben kendim için kimseden hiçbir şey istemedim bu yaşıma kadar, istemem de. Çocuk hasta halinde yaşamak için mücadele ediyor. Ödül verilmesi gereken çocuk hapse atılıyor. 

- Belçika’ya gidişi nasıl oldu?

Baba Ayık: Annesi hasta olduğu için Amerika’dan döndü. Ben hanımıma canımı verirdim. Kızım yanında kaldı hastanede, ben sitede görevli olarak çalışıyordum. Hem hastaneye gidiyorum, geliyorum hem evin işini yapıyorum. Hanım da bana üzülüyordu. Severdi beni. Benim için ilk kıyamet hanımı kaybedince koptu. Ben yaşadım kıyameti. O kadar büyük acı çektim ama yetmedi demek ki. Ha kıyamet kopmuş ha kızım hastayken hapiste yatmış... Niye böyle uğraşıyorlar onu anlamıyorum. Ne istiyorlar, ben bıktım gayrı. Yeter. Bırakın kızımı, varsa cezası ben çekeyim, kızım gitsin okuluna. 

- Esila Belçika'da geçimini nasıl sağlıyordu?

Baba Ayık: Okulu burslu kazandı. Bir de çalışıyordu yavrum. Harçlığını çıkarmak için garsonluk yapıyordu, fotoğraf çekiyordu. 

- Şu an ne kadar sıklıkla görebiliyorsunuz?

Baba Ayık: Cumadan cumaya görüşe gidiyorum, 45 dakika, bir saat arası izin var. Arada cam var, telefonla konuşuyoruz, telefonda da düzgün ses çıkmıyor zaten. Benim anlamadığım, hasta bir çocuğu hastaneye götürürken bile kelepçelemek. Ne insanlığa sığar ne vicdana.

- Ne konuştunuz son görüştüğünüzde?

Baba Ayık: Kızım benim gibi değil, çok ılımlı, annesi gibi. O çocuk nasıl hapse gitti, hala şaşkınlık içindeyim. “Baba gözünü seveyim, kötü bir şey deme, kendine zarar verirsin” diyor. “Ben kötü bir şey söylemiyorum kızım” dedim.

- Esila bu sırada neden Türkiye’deydi?

Baba Ayık: “Özledim” diye ben çağırdım, “Kızım, bir hafta, on gün gelebilirsen gel. Çok özledim” dedim. 

- Özellikle eylemlere katılmaya gelmedi yani?

Baba Ayık: Değil değil. “Özledim” dediğim için geldi, hem ailesini hem arkadaşlarını görecekti. Bir de fotoğrafçılık okuduğu için fotoğraf çekmek istemiş. Anı olsun diye bir tane döviz almış eline, onu tutarak fotoğraf çekilirken görmüşler kızımı. Çocuğumun şansı yok zaten. Bu gençler Türkiye'nin geleceği. Bu gençler hapse atılır mı, bu kadar tutulur mu...

- Ümit Bey siz nerede devreye girdiniz?

Avukat Özkan: Esila benim kızımın liseden samimi arkadaşı. Öğrencilik yıllarından beri Esila'yı tanıyorum. Zaten çocuklar alandan ayrılırken GBT'ye bakmış polisler, sonra bırakmışlar. Muhtemelen kimliği tespit etmek için baktılar. Sabah altı civarı olayı öğrendim. Vatan’a gittim. Ben gitmeden beş on dakika önce çıkmış. Gece bir avukatla ifadesini almışlar. Avukat istemiş aslında ama “Biz çağırırız” demişler. Özel avukat getirtmeden ifadeyi alıp göndermişler.

- Böyle yapılması süreci olumsuz etkiledi mi?

Avukat Özkan: Sıkıntı olmamış, çünkü ortada suç teşkil edecek bir durum yok. Ardından adliyeye gittim. Tekrar ifadesi alındı. İfadeden sonra ciddi bir savunma yaptık. Hatta atanan avukat arkadaş “Bu savunmadan sonra tutuklarlarsa şaşarım” dedi. Çünkü Esila’nın hastalıkları var, eğitimi var, biz de onu dile getirdik. İlk günden itibaren her şeyi anlattık. Ailesinin durumunu biliyoruz. Onu da söyledik.

- Nasıl oldu tutuklama?

Avukat Özkan: Karşımızda bir hakime hanım vardı. Hakime hanım yüzünü öbür tarafa çevirdi ve üç çocuk için de “tutuklanmalarına” dedi. 

- Esila’nın arkadaşları mı diğerleri de?

Avukat Özkan: Esila’nın diğerleriyle alakası yok. Tanışmıyorlar. Esila’nın katıldığı olay veya etkinlik siyasi bir olay olabilir. Demokratik bir eylemdir bu. Ancak gözaltına alınmasından sonraki süreç artık siyasi değil. Hukuki bir süreç. Alındıktan sonra hızlıca tutukluluğa itiraz ettik. Buna hakim üç gün içinde yanıt vermek zorunda. Ama vermedi. Ben konunun politikleşmesinden korkarım. Çünkü politikleşirse, politikacılar kendi aralarında kavga ederken olayın tarafları mağdur olur. Ama şöyle bir talihsizlik yaşadık. Başta Esila’nın ilaçları verilmedi.

- Rutin, her gün alması gereken ilaçlar mı?

Avukat Özkan: Esila’nın iki temel rahatsızlığı var. Bir; kalbiyle ilgili aort yetmezliği, iki; böbreğiyle ilgili nefrotik sendrom. Nefrotik sendromun özelliği, vücut savunma sistemi böbreklerine saldırıyor. Kullandığı ilaçlar, savunma sistemini baskılayıcı ilaçlar. Tıpkı kendisine böbrek nakli yapılmış bir kişiye verilen ilaçlar gibi. Hatta 2023'te ve geçtiğimiz aralıkta ikişer kez, toplamda dört kez kemoterapi almış.

- Ne kadar süre ilaçlarını alamadı?

Avukat Özkan: Beş gün alamadı. Cezaevinde ilacı yazıldıktan sonra da hemen verilmedi. Öyle olunca biz mecburen sosyal medyada sesimizi yükselttik. 

- Kamuoyunda bu durum duyulunca mı ilaçlar verildi?

Avukat Özkan: Maalesef aynen öyle oldu. Üzerine itirazlarımız da uzun süre sonuçlanmadı. Mahkemeler topu birbirine attı. 

- Toplam kaç kez itiraz ettiniz?

Avukat Özkan: Dört kez itiraz dilekçesi verdim. Esila’nın 133 sayfa sağlık raporlarını da ekledik. Bu arada 2022'den 2025'e kadar olan kısım Belçika'da. Belçika'daki doktoru e-postayla iletti. Hatta doktoru raporda “İçeride kalması hayati risk teşkil eder” diye kayıt düşmüş. Güncel raporları da ekledikten sonra yeniden başvurduk. Günler sonra itirazımıza “kaçacağı şüphesi” diye ret geldi.

- Neden kaçma şüphesi olduğunu düşünüyorlar? 

Avukat Özkan: Zannediyorum Belçika'da okuduğu için öyle diyorlar. Tabii bazı talihsizlikler de yaşadık. Esila’nın yoğun bakıma kaldırıldığı yönünde bir haber yayıldı. Diğer avukat arkadaşımız Esila'ya uğradı ve böyle bir durum olmadığını anladık. 23 Nisan günü Esila fenalaşmıştı. Kalp atışları, tansiyonu yükselmiş, bilincini yarı kaybetmişti. Biz bunu paylaşmıştık. Sanki birileri daha sonra kasıtlı olarak 23 Nisan’daki olayı değil yeni yoğun bakıma kaldırıldığı bilgisini yaydılar ve ortalık çok ciddi karıştı. Ben kendi hesabımdan paylaşım yapamadım, tanıdığım insanların ve eşimin hesabından durumunun iyi olduğunu ilettim.  

- Bir kasıt mı oldu sizce?

Avukat Özkan: Sosyal medya maalesef iyi ve kötü niyetli insanların karıştığı bir mecra. Bu mecrada birileri fazla etkinlik oluşturmak, dikkat çekmek gibi sebeplerle bu tür paylaşımlar yapabiliyor. Bizim aleyhimize olsun diye yapılmamıştır umarım. 

- Olumsuz etkisi oldu mu?

Avukat Özkan: Olumsuz etkisi oldu. Adalet Bakanlığı, Esila’nın sağlık durumunun iyi olduğunu söyledi, Bakanlık böyle açıklama yaparsa hakim de “Hiçbir sorun yok” diye düşünebilir. 

- Sağlığında cezaevi koşulları nedeniyle bir  değişiklik oldu mu?

Avukat Özkan: Hafif derecedeki aort yetmezliği orta dereceye yükseldi. 23 Nisan’daki rahatsızlanmasından sonra tahlil sonuçlarında farklılık oldu. Mesela kan gazları çok yüksek. Doktor, nefes almakta zorlandığı için yükseldiğini, kandaki oksijen seviyesinin düştüğünü söyledi. Biz kendimizi acındırma derdinde değiliz. Bizim derdimiz belli. Adalet mekanizması bizi dinlemediği, duymadığı için sesimizi yükseltmek, medyaya çıkmak zorunda kaldık. Yoksa bu basit bir süreçti. Ben itirazımı yapmıştım. İlk itirazımız incelenmiş olsaydı, Esila ilaçlarını almış olsaydı ne sosyal medyada Esra Ayık bu kadar duyulacaktı ne de biz bu kadar çok konuşacaktık. 

- Esila neyle suçlanıyor tam olarak?

Avukat Özkan: Hatıra olsun diye fotoğraf çektirmek için eline aldığı “Diktatör Erdoğan” dövizi nedeniyle “cumhurbaşkanına hakaret”ten suçlanıyor. Tek yapmış olduğu eylem bu.

- Hukuken bunun cezası nedir?

Avukat Özkan: Yargıtay 3. ve 18. ceza dairelerinin bu konuda vermiş olduğu kararlar var. Ben onları da sundum. Bu ifade “ağır eleştiri” olarak açıklanıyor ve “Siyasiler, kamuoyu önünde olan önemli figürler ünlü olmanın avantajını yaşadıkları kadar dezavantajı olan eleştirme, sert eleştirme, ağır eleştirmeye de maruz kalmayı göze almalılar” diyor. Biz yeni itirazlarımızı yapacağız. Yeniden hakkımızı arayacağız. Ama üzülerek söylüyorum ki Esila'nın tutukluluğu siyasi düzleme çekilmeye çalışılıyor.

- Neden böyle düşünüyorsunuz?

Avukat Özkan: Esila'nın gittiği eylem siyasi. Buna itirazımız yok. Esila'nın gösterdiği tepki, kaldırdığı döviz bunlar da siyasi nitelikte. Ancak Esila'nın gözaltına alınması, tutuklanması ve yargılama süreçleri tamamen hukuki süreçler. Bu süreçlerde artık siyaset işlemez. Daha doğrusu işlememeli. 

- Şu an hukuki sürecin siyasallaştığını mı düşünüyorsunuz?

Avukat Özkan: Bende öyle bir kanı oluşuyor. Bu konu siyasi noktaya evrilmemeli. Kim olursa olsun muhalefet veya iktidar fark etmez. Konu, hukuki boyutta ele alınmalı. 22 yaşında bir kız çocuğunun hayatı, geleceği söz konusu ise siyaset değil vicdan, hak, hukuk konuşulmalı. Siyaset üstü bir durum var. Yaşama hakkı her şeyden önce gelir. Söz konusu can ise orada siyaset susmalı.

- Siyasilerin Esila’yı ziyaretleri oluyor...

Avukat Özkan: Yanlış anlaşılmasın, “Siyasiler olaya karışmasın” demiyorum. Tam tersine siyasiler meselenin çözümü noktasında siyaset yapmadan hukuk arama konusunda destek olsunlar bize. Buna milletvekilleri, siyasi parti liderleri dahil. İktidar muhalefet fark etmez. Adaletin tecellisi noktasında olaya müdahil olsunlar. Olaya yardım etsinler. Ben bunu isterim.

- Esila’nın eğitimiyle ilgili sıkıntı çıkma ihtimali nedir?

Avukat Özkan: İşin bir maddi, iki okul, üç formasyon boyutu var. Maddi boyutunda burslarla okuyor malum. Bu seneyi kaybederse gelecek yıl içinde birileri yardımcı olmayı düşünüyor ama iş uzarsa ne olacağı belirsiz. Hocaları “Şimdi gelsin telafi ettirelim” diyorlar ancak tutukluk devam ederse sonrasında yurt dışı yasağı olursa onu nasıl çözeceğiz, okul nasıl bir esneklik sağlayacak, net bir şey yok. Öte yandan tahliye oldu, okul izin verdi, kaçırdığı sınavlara girerse, okulun dokümanlarına ulaşamadı, çalışamadı, ne kadar başarılı olacak. 

- Koğuşu sağlık durumu göz önüne alındığında ne kadar yeterli?

Avukat Özkan: Çok kalabalık, 52 kişi kalıyorlar. Orada kendi çabalarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. “İdare ediyorum, bir sıkıntı olmadı” diyor. Koğuş, ihtiyaçları görme noktasında küçük. Duş, lavabo sayısı, yeterli değil. Çünkü orası 52 kişiye göre yapılmış bir yer değil. Ama belli bir düzene koymuşlar. O şekilde yaşıyorlar.

- Morali nasıl?

Avukat Özkan: Morali ciddi şekilde bozuk. “Beni buradan çıkar, ben ne yaptım” diyor. Ödüllü “Z Bakış” diye bir kitabı var. İkinci kitabı annesi ile ilgili olacaktı. “Üçüncü kitapta da burayı yazarsın” dedim. “Ümit amca, burayı şimdi yazacağım, belki adı Mahpus Bakış olur” dedi. “Tamam sen gözlemle” değince “Ben yeterince gözlemledim, çıkart beni” dedi tekrar.

ESİLA’NIN MEKTUBU

Sevgili İklim Hanım, 

Zihnimdeki buhranlar, kalbime çarpıntı olarak vuruyor. Moralimi yüksek tutmaya çalışırken haksız hukuksuz burada tutuklu olmamla duvarlar üstüme üstüme geliyor. 2 yıldır görmediğim ailemi ve arkadaşlarımı görüp İstanbul’da baharın tadını 2 haftalığına çıkarmak isterken, 25 gündür avludaki 30 metrekarelik gökyüzümde uçan kuşları, bulutları seyredip hayallerime sıkı sıkı tutunuyorum. Hayallerim bana güç veriyor, beni güneşli bir geleceğin beklediğini düşünmek istiyorum. Yeni kitaplar yazıp, güçlü fotoğraflar çekip sergiler yapmak  istiyorum. Bu süreçte kalbi benimle atan herkese teşekkür ediyorum.

Esila Ayık

03/05/2025

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi

İlgili Haberler