İzmir'de milli heyecan ve milli anılar
KONUK YAZAR | Suavi Yardımoğlu, Cumhuriyet'in Ege'si için yazdı...
İzmir yıllar sonra (31 Mart 1993 - İngiltere: 0-2) bir resmi milli maça ev sahipliği yaptı, İzmir'de ayrı bir heyecan yaşandı.
Hem de anlamlı bir günde. Göztepe'nin 97. Kuruluş yıldönümünde... Türkiye'ye Rusya zaferlerini yaşatan kadronun temel taşlarını oluşturan "Efsane Göztepe"nin koca kaptanı Gürsel Aksel'in adını taşıyan statta...
Uluslar Ligi C Grubu karşılaşması eski heyecanı yaşattı mı? Pek değil. Galibiyet elbet güzel. Üstelik Milli Takım kayıpsız, hatta gol yemeden gidiyor. Ama rakip Litvanya gibi zayıf bir takım olunca ve sahaya, yeni bir 6-0 yaşamamak için ceza alanı önüne etten duvar örüp, "Kanije" savunmasını oyunun temel felsefesi kabul edince, futbol biraz anlamını yitiriyor.
Her şeye karşın İzmirli söz konusu milli dava olunca, yine bu konuda duyarlı davrandı.
Göztepeli taraftarlar, geleneksel meşale şovunu yaptıktan sonra, Gürsel Aksel'e koştu. Trafik 97 Yıl etkinlikleri yüzünden felç olurken, izdiham yüzünden maça yarım saat sonra girenler oldu. Organizasyonda aksaklıklar yaşandı.
TFF kararıyla Göztepeli taraftarların geceye özel hazırladığı, "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" yazılı ay - yıldızlı pankartın içeri alınmaması kızgınlık ve burukluk yarattı.
Yine de İzmirli futbolseverler renk ayrımı yapmadan Göztepe'nin ev sahipliğindeki bu karşılaşmayı, küfürsüz, olaysız, Litvanya Milli Marşı'na saygılı, İzmir Marşı, Gençlik Marşı gibi marşlarla, "Mustafa Kemal'in Askerleriyiz" "Ne Mutlu Türküm Diyene" gibi sloganlarla, dolunay altında, coşkulu bir ay-yıldız akşamına çevirmesini bildi.
İzmirli ne kadar keskin bir rekabet içinde olursa olsun, özel günlerde kenetlenmesini bilir.
Biz de unuttuğumuz bu duyguyu C Ligi'nde de olsa yeniden yaşadık. Biri penaltıdan, diğeri ağlara bile gitmeyen bir vuruştan az sayıda gol görsek de, İzmir'den yetişen Cengiz'in penaltıyı kaçırışına üzülsek de o heyecanı duyumsadık. Tribünlerin penaltıyı atmasını istediği Serdar Dursun'un gol serisini bozma pahasına atışı Cengiz'e ikram etmesi ve kendi adını haykıran tribünlere "sus" işareti yapması ise gecenin güzelliklerinden biriydi.
Düşe düşe Avrupa'nın dibini gören, doğal olarak grupta tüm maçlarını kazanan, yeni nesil A Milli Takım her şeyin ötesinde, rakibe saygılı, milli takımına sevgili İzmir ambiansının, etkisiyle güzel bir İzmir akşamı yaşattı.
NEREDE O ESKİ MAÇLAR?
Alsancak Stadı'nda 1968 yılında başlayan İzmir'in milli maç serüveni 1971'de Akdeniz Oyunları için Atatürk Stadı'nın inşa edilmesiyle bambaşka bir rotaya girmiş ve A Milli Takım'ın "uğurlu stadı" o dönem 70 bin seyirci kapasitesine sahip Atatürk Stadı olmuştu. Avrupa futbolunun devlerine müthiş bir destekle sahayı dar ettiğimiz dönemlerdi, A Milli Takım'ın İzmir maçları...
Bizim kuşağın belleklerinde biriken bir çok anı var, İzmir'deki milli maçlarda... Bu anıların aktörlerinin bir çoğu da bizi artık bulutlardan izliyor.
Şimdiki gibi Avrupa'da futbolcularımızın "fink attığı" dönemler değildi o yıllar. Avrupa'nın devleri ile gerek fizik kapasite, çalışma yöntemleri, teknik taktik, tesis daha ne derseniz deyin, aramızda uçurumlar vardı. Yenilgiler 8 gollü utanç tablolarına dönüşebiliyordu. Berabere kalmak, hatta az farkla yenilmek bile bazan büyük başarı sayılıyordu.
Ama milli futbolun heyecanı İzmir'in Milli Takım'a sahip çıkışı, renk ve kişi ayrımı gözetmeksizin tek yürek, yek vücut, tek ses olması bir başkaydı.
Işıklarda uyusun Coşkun Özarı makus talihi değiştirmek için, inançlı öğrencileri ile yola çıkarken, arkasında İzmir'i bulmuştu.
Cemil Turan'ın golüyle zamanın yenilmez armadası Polonya'yı tek golle yenişimiz... Mehmet Oğuz'un harika oyunu ile Balkan Kupası'nda, Avrupa'nın en güçlü takımlarından Bulgaristan'ı 5-2'lik inanılmaz skorla geçimiz...
İrlanda ile 1-1 berabere kaldığımız maçta ise merdiven boşlukları da dolmuş taşmış ve en az 80 bin, bir rivayete göre de 90 bin kişi görmüştü emektar stat.
Işıklarda uyusun Altınordu Amigosu Yaşar Tunçses (Sarı Yaşar) sahanın ortasına gelip o müthiş koroyu yönetmişti. Halit Kıvanç anılarında; önce yayın yapılmayacağı belirtilen maçın naklen yayınlanacağı son anda duyurulunca, içerdeki mahşeri kalabalık yüzünden maça giremeyenlerin birden koşmaya başladığını belirtmişti.
Stattaki görüntü karşısında şaşkına dönen İrlanda'nın kendi kalesine gol atması da duayenimizin ilginç notlarından biri olarak anılarında, bizim de genç belleklerimizde yer alır.
GECE YARISI BİLET KUYRUĞU
Avusturya maçı ise kader maçımızdı. Yıllardır kurduğumuz bir düşü gerçekleştirmeye, Arjantin'e Dünya Kupası finallerine gitmeye bir adım, bir galibiyet kalmıştı. Tarihler 30 Ekim 1977'yi gösteriyordu. Doğaldır ki o zaman biletix yoktu. 70 bin şanslı kişiden biri olmak için bilet gişelerinin önünde bir gece öncesinden sabahlanmış, geceleyin o yıllarda Halkapınar'da konuşlanan sebze halinden getirilen kasalarla ateşler yakılmış, turşucu, simitçi, kokoreççi, çaycılar tüm gece mesai yapmış, bilet alabilenler kendilerini dünyanın en şanslı kişilerinden saymıştı.
Biletler karaborsada müthiş rakamlara satılıyordu. 75 TL'lik açık tribün bileti 2 bin - 3 bin liraya alıcı buluyordu. Maç için ta Güneydoğu'dan gelen biri de 5 bilete gözlerimizin önünde o dönemin popüler aracı "Hacı Murat" ın anahtarını bırakmıştı.
Maça girebilmek hiç bir şeye değişilmeyecek müthiş bir mutluluktu. Stadın içinde, Ege Ordu Bandosu ise tüm ciddiyetini bir kenara bırakıp, tribünleri tek tek dolaşarak "Fincanı Taştan Oyarlar" çalıyordu.
Türkiye'de ilk kez Atatürk Stadı'nda alüminyum direkler kullanılmış, üstelik Avusturya'dan gelmişti. Yine ışıklarda uyusun Erol Togay'ın kafa şutu üst direkten dönünce, Prohaska'nın golüne boyun eğip, hayalleri bir başka bahara ertelemek zorunda kalmıştık. Bize de direğin o bölümünü "kazımak" düşmüştü.
Mustafa Denizli'nin tarihimizin en ağır yenilgilerini tattıran İngiltere'ye meydan okuması da İzmir'deydi. İngiltere bizi iki kez tarihimizin en farklı skorlarıyla 8-0 yenmiş bir takım.
14 Kasım 1984’de İstanbul’da Dünya Kupası Eleme Grubu’nda Adalılar'a 8-0 yenilen Türkiye, 16 Ekim 1985’te Londra’da da 5-0’lık bir yenilgi alırken, 29 Nisan 1987’de iki takım bu kez Avrupa Şampiyonası Eleme Grubu’nda İzmir'de karşı karşıya gelmişti.
Mustafa Denizli inançlıydı, meydan okuyordu İngiltere'ye... "Maç % 51 bizde" derken, herkes bir garip bakmıştı, genç ve idealist teknik adama...
"Fatih Uraz, Semih Yuvakuran, Ali Çoban, Erhan Önal, İsmail Demiriz - Rıza Çalımbay, Savaş Demiral, Uğur Tütüneker, İskender Günen, (İlyas Tüfekçi), Hasan Vezir (Feyyaz Uçar), Erdal Keser'den oluşan kadro ile sahaya çıkıp, puanı sökmeyi başardı Mustafa Hoca...
Karşı tarafta Lineker, Robson, Barnes, Hateley gibi efsane futbolcular vardı.
İzmir'in iman gücü ile Erhan Önal- Ali Çoban ve Savaş - Rıza tandemli savunma ağırlık kadro Semih - İsmail'in savunmadaki tatlı sert futbolu, Samsunporlu kaleci Fatih'in müthiş kurtarışları ile durdurmuştuk, mağrur İngilizler'i... Hatta Erdal Keser bir adım önde olsa, İngilizlere karşı tek golümüzü de atıp ayrı bir tarih yazacaktı.
İlk maçta İzmir’de o güne dek tarihinin tek beraberliği olan 0-0’lık sonucu alan (ikincisi ancak 2003'te Kadıköy'de Beckham'ın penaltı kaçırdığı maçta geldi) A Milliler, 14 Kasım 1987’de Londra’da ikinci 8-0’lık yenilgiyi yaşadı.
1 Mayıs 1991’de yine İzmir’de, yine Avrupa Şampiyonası Eleme Grubu’nda, bu kez 1-0 yenildi A Milli Takım. Ama rakibine kök söktürdü. Hala gol bile atamadığımız İngiltere'ye ilk kez "dur" dediğimiz yer yine İzmir'di.
Milli Takım'ın İsviçre maçı sonrası yaşanan olayların ardından aldığı 6 maçlık seyircisiz oynama cezasını affetirme, UEFA nezdindeki kötü imajı silip, bir futbol ülkesi olduğumuzu kanıtlama maçı da, yine tıklım tıklım dolan Atatürk'te oynanan 1 Mart 2006'daki 2-2'lik Çekya özel maçıydı.
Anılar... Anılar...
Hepsi geride kaldı.
İzmir zamanla, yeni statların yapılması, Türkiye'nin en büyük stadı olma özelliğini yitiren Atatürk'ün gereksinimlere yanıt verememesi üzerine "uğurlu" ev sahipliğini kaybetti. Son milli maç 11 Şubat 2009'da Gökhan Ünal'ın golüyle öne geçip 90+3'te Drogba'nın golüne engel olamadığımız 1-1 biten Fildişi Sahilleri özel maçıydı.
İstanbul maçlarında ay-yıldız yerine, kulüp rekabeti ön plana çıkınca da milli maçlar Antalya, Konya, Eskişehir gibi Anadolu topraklarına taşındı.
İzmir'de, 30 yıla yakın bir aradan sonra, Türkiye'nin en güzel statlarından biri olan Gürsel Aksel'de ilk kez bir resmi maç oynandı. İzmirli hakkını verdi mi?
Fazlasıyla verdi.
Son notumuz da geçmişi anımsamak İzmir'de oynanan, o bambaşka maçlardaki anılarını tekrar yaşamak isteyen meraklısına...
İZMİR’DE OYNANAN MİLLİ MAÇLAR
13 Mart 1968 (Tunus: 0-0)
5 Aralık 1971 (Polonya: 1-0)
14 Şubat 1973 (Cezayir: 4-0)
18 Nisan 1973 (Bulgaristan: 5-2)
19 Kasım 1973 (İsviçre: 2-0)
20 Kasım 1974 (İrlanda Cumhuriyeti: 1-1)
1 Aralık 1974 (İsviçre: 2-1)
23 Kasım 1975 (Sovyetler Birliği: 1-0)
31 Ekim 1976 (Malta: 4-0)
30 Ekim 1977 (Avusturya: 0-1)
16 Kasım 1977 (D.Almanya:1-2)
18 Mart 1979 (Malta: 2-1)
1 Nisan 1979 (F.Almanya: 0-0)
21 Kasım 1979 (Galler: 1-0)
24 Eylül 1980 (İzlanda: 1-3)
1 Ekim 1980 (Libya: 1-2)
3 Ekim 1980 (S.Arabistan: 3-0)
5 Ekim 1980 (Malezya: 3-0)
7 Ekim 1981 (S.Birliği: 0-3)
27 Ekim 1982 (Arnavutluk: 1-0)
23 Nisan 1983 (F.Almanya: 0-3)
11 Eylül 1985 (K.İrlanda: 0-0)
13 Kasım 1985 (Romanya: 1-3)
12 Kasım 1986 (K.İrlanda: 0-0)
29 Nisan 1987 (İngiltere: 0-0)
27 Mayıs 1990 (İrlanda Cum: 0-0)
27 Şubat 1991 (Yugoslavya: 1-1)
1 Mayıs 1991 (İngiltere: 0-1)
31 Mart 1993 (İngiltere: 0-2)
15 Şubat 1995 (Romanya: 1-1)
14 Şubat 1996 (Beyaz Rusya: 3-2)
12 Şubat 2003 (Ukrayna: 0-0)
1 Mart 2006 (Çekya: 2-2)
11 Şubat 2009 (F.Sahilleri: 1-1)
14 Haziran 2022 (Litvanya: 2-0)
En Çok Okunan Haberler
- Rus basını yazdı: Esad ailesini Rusya'da neler bekliyor?
- Esad'a ikinci darbe
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- İmamoğlu'ndan Erdoğan'a sert çıkış!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı
- 6 asker şehit olmuştu
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi