Kartalkaya yangın faciası davasında 8. gün: 'Çocuğumu morgdan değil, kızarmış tavuk dorsesinden aldım!'

Kartalkaya yangın faciası davasında 8. gün: 'Çocuğumu morgdan değil, kızarmış tavuk dorsesinden aldım!'

14.07.2025 13:16:00
Güncellenme:
Haber Merkezi
Takip Et:
Kartalkaya yangın faciası davasında 8. gün: 'Çocuğumu morgdan değil, kızarmış tavuk dorsesinden aldım!'

Kartalkaya, Grand Kartal Otel'de çıkan yangında 36'sı çocuk 78 kişinin hayatını kaybetmesiyle ilgili davanın duruşması 8. gününde devam ediyor. Yangından kızı Mina Akisli'yi kaybeden Mesude Turan ise "Ben çocuğumu morgdan alamadım. Kızarmış tavuk dorsesinin içinden teslim aldım" ifadelerini kullandı.

Bolu Kartalkaya Kayak Merkezi'nde 78 kişinin hayatını kaybettiği, 133 kişinin yaralandığı Grand Kartal Otel yangınına ilişkin, aralarında otelin sahibi ve belediye yetkililerinin de bulunduğu 19'u tutuklu 32 sanığın yargılandığı davanın duruşması, 8. gününde devam ediyor.

Hayatını kaybedenlerin cansız bedenleri hastane morgunda yer kalmadığı için bir tavuk firmasına ait tırın dorsesinde taşınması da duruşmanın ana gündem maddelerinden oldu. 

"ÇOCUĞUMU KIZARMIŞ TAVUK DORSESİNDEN ALDIM"

11 yaşındaki kızı Mina Akisli'yı kaybeden anne Mesude Turan, Aras ve ailesinin yangını farkedince otel çıkmasını ve kimseye haber vermemesini eleştirerek şöyle konuştu: 

“Onlar sadece üç günlük bir tatil için gitmişlerdi… En çok tavsiye edilen, en lüks otel diye tercih etmişlerdi. Büyük bir mutlulukla gittikleri otelden ceset torbasıyla çıktılar. O gün kızım babasıyla ve babaannesiyle oteldelerdi. Şenol, oteli internette çok araştırmış. 3 günlüğüne gitmişlerdi. Güle oynaya gittikleri otelden cenazeleri geldi. 7010 numaralı odada kalıyorlardı. 7. katta Genel Müdür Emir Aras ile eşiyle aynı katta kalıyorlardı. Hiç kimseye seslenmeden rahat rahat çıkmışlardı.

Hiçbir kapıya vurmadılar, kimseye seslenmediler. Rahat rahat çıktılar. Ama benim kızım uyanamadı bile. Yatağında ölü bulundu. Bize burada maval anlatıyor, ‘Giderken çocuk kurtarmış' Ben orada çocuğumu bulduğumda akşam saat 18.30'du. Ben çocuğumu morgdan alamadım. Kızarmış tavuk dorsesinin içinden teslim aldım. O günden bu yana nefes almak bile ağır geliyor bana. Utanıyorum. Koskoca otelde layıkıyla görevini yapan tek bir kişi bile yokmuş. Adalet yerini bulsun. Başka hiçbir anne, kızını bir tavuk dorsesinden almak zorunda kalmasın."

"GÖZÜMÜZÜN İÇİNE BAKIN, HAYAT KAYNAKLARIMIZI ALDINIZ"

T24'ün aktardığına göre; yangında diş hekimi kızı Yasemin Tüzgiray (41), damadı Erhan Tüzgiray (48) ile torunları Defne (11) ve Demir Tüzgiray'ı kaybeden Gülşen Boncuk, gözyaşları içerisinde konuşmasına başlayarak sanıklara, "Gözümün içine bakın" dedi.

Boncuk, "Sebep olanların gözünün içine bakmak istiyorum. Oğlum, gelinim, iki torunum öldü. Gözümün içine bakın. Kendiniz kurtulurken orada yanmaya bırakamazsınız. Ben istiyorum ki siz ölmeyin; her gün, '78 kişinin katiliyiz' diye ölmeyin, inleyin. Ölmek temizliktir. Biz artık çocuklarımızı göremeyeceğiz. Ben artık kuzucuklarımızı, çocuklarımızı göremeyecek miyim? Hayat kaynaklarımızı aldınız" diye konuştu.

"ALARM DUYMADIM, YANGIN TATBİKATI DA YAPILMADI"

Otelde kayak odasının sorumlusu olarak çalışan Şenol Güven (44), tanık olarak ifade verdi.

Yangın anında 349 numaralı odada kaldığını ifade eden Güven, "Kayak odasından sorumluyum. Yangın anında odadaydım. Yanımdaki arkadaşım uyandırdı, 'yangın var' dediler. Hızlı bir şekilde kalkarak kayak çıkışından dışarı çıktım." dedi.

Çıktığında 4'üncü katın tamamen yandığını gördüğünü dile getiren Güven, "Otelin sağ tarafında merdiven dayalıydı. Ceyda Hacıbekiroğlu'nu gördüm, yabancı uyruklu yardımcısı vardı. Emir Aras'ı da orada gördüm. Merdivenle 20 kişinin kurtarılmasına yardımcı olduk. Yaralılara yardımcı olmaya çalıştık." ifadelerini kullandı.

Güven, alarm duymadığını ve yangın tatbikatının da yapılmadığını dile getirip "İş güvenliği uzmanı da yoktu. Otelde yağmurlama sistemi yoktu." dedi.

Çamaşırhanede çalışan Tahsin Öztürk (57) de tanık olarak ifade verdi.

Dışarıya nasıl çıktığını bilmediğini söyleyen Öztürk, "Uyuyordum, 'yangın var' dediler. Çamaşırhaneden havlu aldım, üst katlara çıkamadım. Dışarı çıkarak insanlara yardımcı olmaya çalıştım. Dışarıya nasıl çıktığımı da hatırlamıyorum. Dışarı çıktığımda Halit Ergül'ün kızlarını gördüm." diye konuştu.

"ODALARDA SİGARA İÇİLDİĞİ İÇİN YANGIN DEDEKTÖRLERİNİN KAPATILDIĞINI DUYDUM"

Otelde odalarda bulunan minibarlardan sorumlu olan Tuni Urhan ise otel müdürü Zeki Yılmaz'ın yangının başladığı anlarda "Kimseye haber vermeyin, kendi aramızda halledelim" şeklinde konuşmalar duyduğunu iddia edip şöyle devam etti:

"9 ile 12'nci katların içeceklerinden sorumluydum. Olay gecesi kayak odasının olduğu katta kalıyordum. Babam da çamaşırhanede çalışıyordu. Bir süre sonra babamla buluştuk ve otelin ön tarafına geçtik. Otelden dışarı çıktığımda saat 03.00'e geliyordu. Yangın alarmı duymadım, yangın tüpü ve yağmurlama sistemi görmedim. Yangın eğitimi verilmedi, tatbikat yapılmadı. İş güvenliği uzmanı bildiğim kadarıyla yoktu. Odalarda sigara içildiği için yangın dedektörlerinin kapatıldığını duydum. Beni Kadir Özdemir işe aldı. Ön tarafa çıktığımda birkaç kişi vardı. Personel arasında, Zeki Bey'in 'kimseye haber vermeyin, kendi aramızda halledelim' dediğini söylüyordu. Zeki Bey'in birkaç personeli de garaja gönderdiğini duydum."

BAZI SANIKLAR HAKKINDA ADLİ KONTROL KARARLARI

19’u tutuklu toplam 32 sanığın yargılandığı dosyada yeni bir gelişme yaşandı.

Bolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuksuz yargılanan 4 sanık hakkında ev hapsi tedbiri uygulanmasına karar verdi.

Anka'nın aktardığına göre, mahkeme heyeti Mudurnu Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş. yetkilileri İbrahim Polat ve İsmail Karagöz, FQC Global Sertifikasyon A.Ş. yetkilisi Ali Ağaoğlu ve resepsiyon görevlisi Yiğithan Burak Çetin için ev hapsi adli kontrolü uygulanmasına hükmetti.

Ayrıca itfaiye eri İrfan Acar hakkında da "konutu terk etmeme" yönündeki adli kontrol kararının devamına karar verildi. Diğer sanıklar hakkındaki taleplerin ise celse sonunda değerlendirileceği belirtildi.