Türkiye’de son dönemde düzenlenen protestolarda görev alan bazı çevik kuvvet polislerinin, kasklarında yer alan kimlik numaralarını siyah bantla kapattığına dair görüntüler sosyal medyada geniş yankı buldu. Uygulama, özellikle kolluk şiddetiyle ilgili geçmiş davalar ve Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında gündemde yer buldu. Avukat Yağmur Kavak, Türkiye’nin kolluk şiddeti konusunda ulusal ve uluslararası yargı organlarında birçok ihlal kararıyla karşı karşıya kaldığını hatırlatırken, bu kararların büyük bölümünde şiddet uygulayan polis memurlarının tespit edilememesinin ortak gerekçe olduğunu belirtti. Kavak, “Kolluk kuvvetlerinin uyguladığı fiziksel veya psikolojik şiddet sebebiyle Anayasa’nın 17. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesi yönünden Türkiye aleyhine verilmiş onlarca, belki de yüzlerce ihlal kararı mevcut” dedi.
''TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ HAKKI ÜZERİNDE BASKI..''
Kavak’a göre, bu tür ihlallerin faillerinin tespit edilmesini güçleştiren nedenlerden biri de çevik kuvvet personelinin tek tip kıyafet ve ekipman kullanıyor olması. Bu sebeple 2010’lu yılların başında Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, polislerin kasklarına zimmetli numara takma zorunluluğu getirdiği biliniyor. Bu numaraların kaskla birlikte kişiye zimmetlendiği, değiştirilmesinin yasak olduğu da resmi düzenlemelerle sabit.Ancak son eylemlerde kaydedilen görüntülerde, bazı polislerin bu numaraları siyah bantla kapattığı görüldü. Bu durumun, özellikle müdahale sırasında olası bir hak ihlali durumunda failin tespitini imkânsızlaştırdığı ifade edildi. Avukat Kavak, “Kolluk görevlilerinin kimliklerini gizlemesi, hukuka aykırı bir eylem gerçekleştirmeleri halinde hem adli hem de idari anlamda sorumluluktan kaçmaları yönünde ciddi bir endişe yaratıyor” ifadelerini kullandı. Kavak ayrıca, kişilerin anayasal haklarını kullanırken karşılarında kim olduğunu bilmemelerinin, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı üzerinde baskı oluşturduğunu vurguladı. Kask numaralarının gizlenmesinin, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile işkence yasağı kapsamında değerlendirilecek müdahalelerin yargı önünde denetlenebilirliğini de zayıflattığını belirtildi.
GEÇMİŞTEKİ AYM KARARLARI
Kolluk kuvvetlerinin kimliğinin görünür olmaması, geçmişte yaşanan ihlallerin de cezasız kalmasına neden oldu. Gezi Parkı protestoları sırasında polis tarafından atılan gaz fişeğiyle tek gözünü kaybeden Erdal Sarıkaya’nın başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi, işkence ve kötü muamele yasağının hem maddi hem de usul boyutlarıyla ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, faillerin tespit edilmemesi nedeniyle etkin bir soruşturma yürütülmediğini belirtti. Olayla ilgili hiçbir polis hakkında yargı süreci başlatılmadığı gibi, savcılık soruşturma izni dahi talep etmedi. AYM, bu gerekçelerle devletin yaşam hakkını koruma yükümlülüğünü yerine getirmediğine hükmetti ve dosyanın savcılığa iadesine karar verdi.