Paris saldırısı, ABD-Fransa rekabetinin bir ürünü mü?
Güller'in Fransa ve ABD arasındaki güç mücadelesine temas eden yazısı, 'Ortadoğu’da ABD-Fransa rekabeti', aynı zamanda Türkiye'nin çevresinde gerçekleşen olayların arka planına da ışık tutuyor.
Aralık ayı küresel ve bölgesel düzeyde önemli olaylara sahne oldu. 20 Aralık'ta Ürdün'de, Fransa'nın önderliğinde Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı düzenlenirken aynı gün Irak’ın Süleymaniye kentinde ABD önderliğinde, PKK/PYD/YPG ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında, PKK'li Cemil Bayık'ın “ulusal birliğe dönüşme çağrısı” içerikli bir destek mektubu gönderdiği bir tür işbirliği toplantısı düzenlendi.
Ertesi gün, yani 21 Aralık’ta da KYB Başkanı Bafil Talabani, Rojava’da PYD eş başkanı Asya Abdullah ve Salih Müslim’le bir araya geldi. Bu olay örgüsünü takip eden 23 Aralık'ta ise Fransa'nın başkenti Paris'te, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı 10. bölgede 3 kişinin yaşamına mal olan elim bir ırkçı saldırı gerçekleşti.
Cumhuriyet yazarı Mehmet Ali Güller, yukarıda sözü edilen olaylar üzerinden bir zincir oluşturarak hepimizin aklına gelen o soruyu soruyor:
Bütün bunlar tesadüf mü?
Güller'in, Fransa ve ABD arasındaki güç mücadelesine temas eden yazısı, 'Ortadoğu’da ABD-Fransa rekabeti', aynı zamanda Türkiye'nin çevresinde gerçekleşen olayların arka planına da ışık tutuyor.
İşte, o yazının tam metni:
ORTADOĞU’DA ABD-FRANSA REKABETİ
20 Aralık’ta Ürdün’de önemli bir konferans vardı: Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı.
Bu konferansın ilki, 28 Ağustos 2021’de Irak’ın başkenti Bağdat’ta, şu dokuz ülkenin katılımıyla düzenlenmişti: Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar, Mısır, İran, Türkiye ve Fransa. Konferansın bölge dışı tek katılımcısı Fransa, cumhurbaşkanı düzeyinde temsil edilirken Türkiye dışişleri bakanı seviyesinde yer almıştı.
Ürdün’deki ikinci konferansa ise 12 ülke katıldı. Üç yeni katılımcı, ev sahibi Ürdün ile Umman ve Bahreyn’di. Fransa yine cumhurbaşkanı düzeyinde katılırken Türkiye’yi Amman Büyükelçisi İsmail Aramaz temsil etti!
İki konferans da genel olarak Fransa’nın Ortadoğu’da etkinlik kurma hamlesi olarak yorumlandı.
ABD-PKK/PYD-KYB TOPLANTISI
İkinci Bağdat Konferansı ile aynı günde, 20 Aralık’ta, Irak’ın İran’a yakın Süleymaniye kentinde de dikkat çekici bir toplantı vardı: ABD, PKK/PYD/YPG ve KYB toplantısı...
Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Başkanı Bafil Talabani’nin ev sahipliğinde, ABD’nin Suriye’deki birliklerinin komutanı Tümgeneral Matthew McFarlane ve omurgasını PYD/YPG’nin oluşturduğu Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) başındaki Mazlum Abdi bir araya gelmişti. Bu toplantıya, PKK’nin çatı örgütü KCK’nin başındaki Cemil Bayık da “ulusal birliğe dönüşme çağrısı” içerikli destek mektubu göndermişti.
KYB Başkanı Bafil Talabani, ertesi gün, yani 21 Aralık’ta Suriye’ye geçmiş, Rojava’da PYD eş liderleri Asia Abdullah ve Salih Müslim’le buluşmuştu.
Talabani ailesinin, eskiden Danielle Mitterrand üzerinden Fransa ile iyi ilişkiler içinde olduğu hatırlanmalı. Ayrıca, Barzani’nin bağımsız Kürt devleti referandumuna, Baba Talabani’nin, “Biz kaderimizi tayin hakkını Federal Irak Anayasası’nda kullandık” diye karşı çıktığı da...
ABD’nin PKK ile KYB arasında ittifak girişimi olarak okunabilecek bu hamlesi, elbette Irak’ı ve Barzani’yi ilgilendirdiği kadar İran, Türkiye ve Suriye’yi de ilgilendiriyor. Hamlenin alanının, Fransa’nın siyasal tarih bağı olduğunu belirttiği Suriye’yi içerdiğini de önemle belirtelim.
MACRON’UN ABD’YE UYARILARI
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yukarıda bahsettiğimiz İkinci Bağdat Konferansı’nın dönüş yolunda, uçakta gazetecilere çok önemli açıklamalar yaptı.
Macron, Avrupa’nın güvenlik konusunda ABD’ye bağımlılığını azaltması ve kendi savunma yeteneklerini geliştirmesi gerektiğini savundu. Ukrayna krizi nedeniyle ağırlığını kaybeden stratejik özerklik konusunu da “Yeniden düşünmeliyiz” diyerek raftan indirdi Macron...
Fransa cumhurbaşkanının kısa bir süre önce ABD’yi ziyaret ettiğini ve orada çeşitli ayrılıklara işaret ettiğini de önemle anımsatalım. Macron Ukrayna krizinin maliyetinin ve enerji boyutunun AB ve ABD için farklı seyrettiğine işaret etmiş, ABD’nin “Enflasyon Azaltma Yasası” ile çip politikasının Avrupa’ya olumsuz etkisinden şikâyet etmişti.
PARİS’TEKİ SALDIRI
Yine bu süreçte dikkat çekici bir gelişme daha yaşandı. Fransa’nın başkenti Paris’teki Ahmet Kaya Kültür Merkezi’ne giren silahlı bir saldırgan, üç kişiyi öldürdü, üç kişiyi de yaraladı.
“William M.” isimli saldırganın adının hızla “William Mehmet” olduğu iddia edilerek saldırıyla Türkiye arasında bir bağ kurulmaya çalışıldı. Ardından PKK, Paris sokaklarını savaş alanına çevirdi.
Oysa saldırganın ismi William Mehmet değil, William Mallet’ti ve 69 yaşında bir Fransızdı. Saldırgan ırkçıydı ve geçen yıl bir göçmen kampına gece kılıçlı bir saldırı düzenlemişti.
Amerika’nın Sesi’nin “Beş Soruda ‘Paris Saldırısı Neden Terör Saldırısı Kabul Edilmedi?’” başlıklı, ilginç ve dikkat çekici haberine göre Paris’teki Kürt dernekleri saldırının ırkçı değil terör nitelikli olduğunu savunuyordu. Amerika’nın Sesi, özetle haberde saldırının “Ulusal Anti Terör Savcılığı (PNAT)” tarafından üstlenilmemiş olmasını sorguluyordu!
TESADÜF MÜ?
Tüm bu olguların aynı süreçte birbirini izlemesini tesadüfle açıklayabilir miyiz? Aralarında bir bağ olduğuna dair elbette elimizde şu aşamada somut bir veri yok ancak toplamı üzerinden bir siyasal analiz de mutlaka gerekiyor.
Çünkü Ukrayna krizi bağlamında süren küresel güç mücadelesinin çok boyutluluğu ve aktörlerin çeşitli alanlardaki rekabetini, tekil olduğu gibi, bir bütünlük içerisinde de değerlendirmemiz gereken zamanlardayız...
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği