Türkiye’nin üretim ve ihracat gücü olan tekstil ve hazırgiyim sektöründe alarm zilleri çalıyor. 2022’de 1 milyon 225 bin kişiye istihdam sağlayan sektör, 2025’in ilk çeyreği itibarıyla 300 bine yakın kişiyi işsiz bıraktı. Sadece bu yılın ilk üç ayında 35 bin 460 kişi işten çıkarıldı, 2 bin 147 firma kepenk kapattı. Mayıs sonu itibarıyla 283 konkordato ilanıyla sektör, inşaattan sonra en riskli ikinci alan haline geldi.
Son üç yıldır hızla daralan sektörde yaşananları değerlendiren Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Eş Başkanı Toygar Narbay, 2022 2024 döneminde resmi enflasyon yüzde 138 olarak açıklanırken aynı dönemde asgari ücrette yüzde 249, politika faizinde yüzde 258 oranında artış olduğunu belirtti. “Giderler karşısında döviz kurundaki artışın yalnızca yüzde 101 arttığı bir mali tabloda hangi sektör ayakta kalabilir?” diyen Narbay, “2022’de vergi öncesi kârı yüzde on buçuk olan bir şirketin 2023 yılında kârı 5.6’ya düştü. 2025’te ise kâr oranı eksi 5” dedi.
Mevcut durumun, kur artışını baskılamaya dönük politikanın ve yüksek faizlerin sonucu oluştuğunu vurgulayan Narbay, iki yıl üst üste ettikleri zarar sonucunda şirketlerin özkaynaklarını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduklarını ifade etti. Türkiye’nin en katma değerli sektörünün tekstil olduğunu vurgulayan Narbay, şunları söyledi:
“Sektör kendi yaratmadığı bir problemi kendisi çözemez. Dolar bazında yüzde 27 ek maliyet artışını işletmeler verimlilikle, katma değerle, tasarımla vesaireyle çözemez. Net ihracata yüzde 10 oranında kur dönüşüm desteği sağlanmalı. Reeskont faizi, politika faizinin yarısı kadar olmalı ve faiz dönem sonunda tahsil edilmeli. Çalışan başına 2 bin 500 TL destek, ölçek gözetmeksizin tüm sektör firmalarına verilmeli.”
BEZ, ÇAPUT BAKIŞI
Tekstil İşçileri Sendikası İstanbul Şube Başkanı Asalettin Arslanoğlu da 13 bin sendika üyesinin çalıştığı şirketlerin çoğunda küçülme olduğunu belirtti. Artık sektör içinde fabrikadan fabrikaya geçiş imkânının da kalmadığını söyleyen Arslanoğlu, işçi ücretleriyle asgari ücret arasındaki makasın da git gide daraldığını vurgulayarak şöyle konuştu: “İş hukuku, Çalışma Bakanlığı bir sektörde sendikaların imzaladığı en yüksek sözleşmeyi, tüm sektörde uygulama hakkına haizdir, diyor. Ama bakanlık bunu uygulamıyor. Bu nedenle sendikalı işyeriyle sendikasız işçi çalıştıran işyeri arasında bir uçurum oluşuyor. İşverenler sendika kapıyı çaldığı zaman kurtulmak için elinden gelen her yöntemi deniyor” ifadelerini kullandı.
Arslanoğlu, hem işverenlerin hem de işçilerin sorunlarının ana kaynağının hükümet politikaları olduğu öne sürerek “İktidar sektöre bez, çaput gözüyle bakıyor” dedi.