Remzi Çayır, yeni partisi Milli Yol’u kurma gerekçelerini anlattı

Milli Yol Partisi ile 61 ilde örgütlendiklerini belirten Çayır, siyasette süre sınırı getirilmemesi nedeniyle büyük sorunlar yaşandığını, “insanların kutsallaştırıldığını” söyledi.

Yayınlanma: 18.02.2022 - 04:00
Remzi Çayır, yeni partisi Milli Yol’u kurma gerekçelerini anlattı
Abone Ol google-news

Bir dönem Büyük Birlik Partisi’nde (BBP) Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunan ve Muhsin Yazıcıoğlu ile siyaset yapan Remzi Çayır, sağda yeni bir parti kurdu. Çayır, Milli Yol Partisi için “Siyasete süre sınırı getirmek için yeni bir parti kurmaya karar verdik” dedi. Türkiye’de uygulanan cumhurbaşkanlığı sisteminin garipliklerle dolu olduğunu belirten Çayır, bazı partilerin iktidar taleplerinin olmadığına dikkat çekti. Çayır, partilerde yerleşik hale gelen ve birbirini seçen delege-genel merkez sistemine son verilmesi gerektiğini de savundu.

Çayır’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

- Yeni bir parti kurmaya niye gerek gördünüz?

Ülke kısır döngü içerisinde, toplum belli bir arayış içerisinde. İnsanlarımız rasyonel, umutlarına derman olabilecek, endişelerden uzak kalabilecek, hayatını kolaylaştıran, rahat bir yaşam süren, başkalarına el açmadığı bir sistem istiyor. Var olan partiler aynı ve kendi içlerinde demokrasi yok. Bu kurumların demokrasi vaatleri olmuyor. Tayyip Bey de dahil gücü elinde tutanlar büyük vaatlerle, umutlarla, büyük sözlerle iş başına gelenler bir süre sonra içe dönüyor. Sonra kendilerince kutsallıklar oluşturuyorlar, bu da bizim özgürlüğümüzü, insanca yaşama talebimizi kurban ediyor. Bu yapıda millete bir gelecek çıkacağını düşünmediğimiz için millete gerçeği ifade eden, var olan manzarayı olduğu gibi söyleyip gerçekçi, akılcı, uygulanabilen bir gelecek hedefi koyabilen bir anlayış oluşturmak istedik.

Remzi Çayır, partisinin yol haritasını ve projelerini Ankara Temsilcimiz Sertaç Eş’e açıkladı.

- Ülkücü gelenekten geliyorsunuz, geldiğimiz aşamada sağcıların da demokrasi ve insan hakları ihtiyacı var mı?

Mutlaka, bu topraklarda yaşayan herkesin demokrasiye ve evrensel insan haklarına, evrensel hukuka, evrensel yaşam değerlerine ihtiyacı var. Bakın evrensel yaşam değerlerine ihtiyaç var diyorum. Şu anda insanlar, başka bir insanın kendisine sadakat göstermesi, kendisini protesto etmemesi, verilenle yetinmesi için kutsallar oluşturuyor. Beşer kutsallar. Fakir fukaraya öbür tarafta cennet var, zengine de burada cennet var. Fukaranın cennetini tehir etme hakkını size kim verdi? Çile çek, yoklukla mücadele et, öbür tarafta sizi cennet bekliyor. Buna itiraz ettik. Burada da millete cenneti yaşatmak siyasetin ve devletin varlık sebebidir.

"TOPLUMU UYANDIRMALIYIZ"

- Türkiye’de demokrasi istemek, devletin varlığı ve birliğine itiraz ile karıştırılıyor...

Toplum bilimi okuyanlar, devletin birlikte yaşamanın getirdiği bir organizasyon olduğunu bilirler. İnsanlar çoğalmaya başladıkça, İbni Haldun’un ifadesiyle asayişi sağlayan polisi, jandarması, hakkaniyet oluşturan bir mahkemesi ve yargıcı, dışarıya karşı taarruzları önleyen bir asgari sistemi oluşur. Bunlar devletli yaşamanın ihtiyacıdır. Elbette Türk geleneğinde devletli yaşamak bir özel durumdur. İnanç kaynağımızda da yeri var. Dolayısıyla devletli yaşama evet ama devletin bizi biçimlendiren, terbiye eden, kalıba sokan bir ödevi yoktur. Bize hizmet etmelidir. Daha iyi bir yaşam için düzenlemeler yapmalıdır. Böyle olursa anlamlıdır. Türkiye şu anda böyle bir anlayışın çok çok ötesinde. Devletin değil ama “milletin bekası” anlaşılabilir. Bunu millete yutturuyorlar. Senin bekan mı, devletin bekası mı, oligarşik yapının bekası mı? Toplumu uyandırmalıyız. Senin şerefinden daha önemli bir şey yoktur.

"SESİNİ YÜKSELTEN HAİN OLUYOR"

- Ülkücü gelenekten gelen, Yazıcıoğlu ile siyaset yapmış birisi olarak sol kesimin demokrasi konusundaki itirazlarına ne kadar katılıyorsunuz?

Onlardan biraz daha ilerideyiz biz. Kimse kusura bakmasın. Ben birey hak ve özgürlüğünün işin temeli olduğuna inanıyorum. Eğer bir yerde birey yoksa, kendini ifade etme özgürlüğü yoksa, hatta başkasına zarar vermeden demokratik bir hak olarak protesto etme özgürlüğü yoksa, düşündüğünü açıklayabilme özgürlüğü yoksa, orada demokrasi, insan hakkı, gelecek de yoktur. Adalet de zaten yok oluyor.

- Bu itirazları şu anda anlayabilen bir iktidar var mı?

Aynı resme baka baka körleşir ya insanlar, şu anda bütün sözleri doğru bile olsa az buçuk sesini yükselten hain oluyor. Bunlar Türk siyasetinin kirli yüzü. Siyasetin bu yüzden değişime, dönüşüme uğraması gerekiyor. Bunu yapmaya çalışacağız. Bir kere siyaseti süreli hale getirmek istiyoruz. Türkiye’de başa gelen, bu gücü devam ettirebilmek için kendine yeni bir sistem oluşturuyor. Milletin meselelerini çözmek ikinci plana düşüyor. Bu süresiz siyaset hastalığı. Görev süresi belli olana karşı halkın tutumu farklı, görev süresi belirsiz olan krallara, tiranlara davranışı farklıdır. Bunun için süreli siyaset, Türkiye’nin çıkışıdır. Erdal İnönü’den başka kendi rızasıyla gitmiş genel başkan görülmemiş. Siyaset Türkiye’de rant, güç kapısı. Hizmet kapısına dönüştüremezsek parti ismi değişir, kişi ismi değişir, ahval değişmez. 1924’te, Mustafa Kemal Atatürk, mecbur olmadığı halde seçim beyannamesi yayımlamış. 5. madde nedir biliyor musunuz? Yıl 1923, “Adalet sağlanacaktır toplumda, kalkınma sağlanacaktır, liyakat kurumu sağlanacaktır, hayat pahalılığı sona erdirilecektir, demokrasi ve hukuk geliştirilecektir” diyor. Yıl 2022, 100 yıl geçmiş. Yeni kurulan partiler, muhalefeti iktidarı hatta 20 yıllık iktidar bile geliyor; “Ben yeniden adalet sağlayacağım, kalkınmada eksiklerim var ona devam edeceğim, hayat pahalılığını başaramadım, hayat pahalılığını sona erdireceğim” diyor. 1944 yılında Almanya, Japonya yerle bir olmuş. Şu an oralardaki siyasetçiler nelerden bahsediyor, biz nelerden bahsediyoruz? Sebebi, süresiz siyaset.

"FETÖ’DEN İÇERİDE OLANLAR İTİRAF EDİYOR"

- Yazıcıoğlu’nun davasına ilişkin son duruşmayı izlediniz, nasıl bir karar bekliyorsunuz?

Gerçekleştiğinde ben koşar adım olay yerine gittim. İlk bakışta kaza gibi geldi. Bunu arkadaşlarla ve genel merkezde de zaman zaman paylaştım. Sonra sanıkları ve tanıkları dinlemeye başlayınca baktım ki işin içinde bambaşka bir şey var. Şu anda FETÖ’den içeride olan kimi insanlar, doğrudan itiraf ediyor. Davada birtakım aygıtları sökmekten yargılanıyor. Mesela bir albay diyor ki “Ben kaza kırım işini iyi bilirim, bu işler benim uzmanlık alanım. Bu davaya baktığımda bunun bir suikast olduğunu söyleyebilirim.” Kime, yargılandığı mahkemeye “bu bir suikasttır” diyor. Mahkeme neden yargılıyor, parçaları çalmaktan yargılıyor. Çelişkiye bakar mısın? Bunun mücadelesini vereceğiz. Çünkü faili meçhuller bu ülkeye kaosu, istikrarsızlığı getirir.

"DOĞRUDAN KARAR SİSTEMİ"

- Örgütlenmeniz ne durumda, bir ittifak gündeminizde var mı?

Bakın bu bir rekor. İki ay içinde 61 ilde örgütlendik. Muhtemelen iki ay içerisinde genel kurulumuzu yapacağız. Seçime katılma yeterliliğini alacak durumdayız. Delege sistemini kaldırıyoruz. Partinin ilçe üyeleri ilçeyi, il üyeleri ili, genel merkezi de bütün ülkedeki üyeleri belirlemeli. Yüz binlerin karar alabilmesi siyasetteki oligarşik, ağalık, feodal sistemi kırar. Genel merkez delegeyi, delege genel merkezi seçiyor. Buna son vermek için delege sistemini kaldırıp üyelerin doğrudan karar sistemine katıldığı bir mekanizma oluşturacağız. Cumhurbaşkanlığı sistemi inanılmaz garipliklerle dolu. “Ben sizden iktidar talep ediyorum” diyen iktidar partisi var. MHP iktidar talep etmiyor, BBP’nin var mı, yok. Başkasını işaret ediyor. Bu tarafta, diğerleri de aynı. Biz, mümkün olabilirse, milletten bir iktidar talep etmeyi düşünüyoruz. Mevcut sistemde bütün kararların bir yürütmede toplandığı görülüyor. Hatta yargı ve yasama bile yürütmeye bakar hale gelmiş. Yasama, yürütme ve yargının bariz şekilde ayrıldığı, birbirini denetlediği ve hesap verebildiği bir sistem kurulmalı. Bu çok önemli.

VATANDAŞ ÖNÜNÜ GÖREMEZ HALE GELMİŞ DURUMDA

- Ekonomik sıkıntılardan size neler yansıyor?

Halk perişan... Daha önceki krizlerde vatandaşın kafasına bir kere balyoz iniyordu, sersemleyip geri yoluna devam ediyordu. Şimdi balyoz belli aralıklarla inmeye başladı, yani bitmiyor. Durmadan kafasına balyoz inince, şaşkın ve önünü de göremez hale gelmiş vatandaş. Gece yarısı zamları, sanıyor ki insanlar akaryakıta zam yaptın mı sadece orada kalıyor. Berber dükkânına gittim, kirası bin 500 lira. Elektrik faturası 1750 lira. Çift kira ödüyor. İndirim diyorlar, ancak iyi inceleyin fiyattan indirim yok. Zamdan daha az etkilensin diye... Bu şark kurnazlığı. Millete eşeğini kaybettirip üzüyor, sonra “bulduk” diyor. Millet bu sözlerle ilgilenmiyor. Markete gidip alışveriş yaptığında filesini önceki haftanın iki katına dolduramıyor. Milletin sahici, samimi, dürüst, güvenilir siyasete ihtiyacı var. Samimiyetin birçok şeyi çözebileceğine inanıyorum.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler