Şehadet şerbeti notları

05 Haziran 2016 Pazar

Üzerinden henüz kırk gün geçmedi. 29 Nisan’da şöyle kükremişti:
1919 yılından başlayan tarih anlayışını reddediyorum. Her kim ki son 200 yılımızı, hatta son 600 yılımızı soyutlayıp eski Türk tarihinden Cumhuriyete atlıyorsa biliniz ki o kişi milletimizin de, devletimizin de hasmıdır!”
Almanlar, haşa hasmımız falan değil.
Bilakis “stratejik ortağımız”.
Stratejik hareket ettiler.
Tıpkı Amerikalılar gibi onlar da stratejik ortak, ama bir türlü terörün tanımında birleşemiyoruz.
Sabah akşam, “Fethullahçı Terör Örgütü” diyoruz.
MGK’de karar aldırıyoruz.
Ama Amerika, “Fethullah” diyor, “Terörist” demiyor.
Tıpkı “PYD denilen örgüt PKK’den farksızdır!” dememize kulak asmadıkları gibi.
Ama Almanlar daha stratejik çıktılar.
Ümmetin Önderimizin, “Tarihimizi 1919’dan başlatanlar hasmımızdır!” lafı üzerine tarihi hemen öne çektiler.
Tarihi, 1915’ten başlattılar.
1453’ten de başlatabilirlerdi.
Üstelik Asrın Liderimiz, müthiş bir de pas verdi:
29 Mayıs’ta “Dünyanın En Büyük Dijital Sahnesi”ni kurdurarak Holivut’u kıskandıracak muhteşem bir “şov”un ortasında, 563 yıldır İstanbul’da bir anlamda “işgalci” olduğumuzu dünya âleme ilan etmişti.
Bu konuda henüz ve çok şükür Yunanlılardan ve İtalyanlardan bir ses yok. Demek sandığmız kadar çok düşmanımız yokmuş!

***

Acaba Güneydoğu illerindeki bazı ilçeleri, sokakları, özellikle de Nusaybin’i ne zaman yeniden geri alabileceğizfethedebileceğiz?
Aslında ne kadar uzarsa o kadar askerimizin güvenlik güçlerimizin lehine.
Ümmetin Önderimizin ifadesiyle o kadar çok
“şehadet şerbeti” içmiş olacaklar. Ve doğrudan cennete gitmiş olacaklar.
Elbette 6 yaşındaki bir şehit çocuğunun tabutu başında söylediği gibi,
“Ben babamın cennete gitmesinideğil, eve gelmesini istiyorum!” diyenler de çıkabilir.
“Şehadet şerbeti istemez. O kolaseverdi!” diyenler de!
Onları da 4+4+4 nasıl olsa yola getirecektir.

***

Yarın ramazan başlıyor.
Kuranıkerim okunacak, çokça mevlit dinleyeceğiz.
Yüzlerce yıldır dinlediğimiz gibi.
Acaba Mevlit’in “şairi” Süleyman Çelebi’nin sözünü ettiği şerbet nasıl bir şerbet ki?
Ümmetin Önderimiz sürekli tavsiye edip durduğuna göre Mevlit’e kulak vermek gerek:
Tarif aslında mevsime çok uygun.
“Susadım gayet hararetten kat-i,
Sundular bir cam dolusu şerbeti,
Kardan ak idi, hem soğuk idi,
Lezzeti dahi şekerde yok idi.
Şerbeti karşımda tuttu huriler,
Bunu sana Allah verdi dediler.
İçtim anı, oldu cismim nûra gark,
İdemezdüm kendimi nûrdan fark.”

***

Cennette elbette ve inşallah şerbet içilecek.
Şerbetten kasıt, serinletici ferahlatıcı soğuk ve tatlı içecek.
Ama hurilerin ikramı “şarap” olsaydı yine de sözcüğün serüvenine aykırı olmayacaktı.
Tövbe tövbe diyen çıkabilir. Ama çıkmasın.
Zira böyle içeceklere o dönemde şarap denildiği biliniyor.
Yiyecek içecek tarihçileri şerbetin “keyif verici alkollü içecek” anlanımda kullanılması üzerine özel bir ayrım yapma gereği doğduğunu yazıyorlar.
Bu tür özel ve güzel içeceklere şerbet denilmesi âdetten olmuş.

***

Bir ara milletçe “Osmanlıca öğrenin!” talimatı almıştık.
Buna binaen “Şrb” kökünden türeyen kelimelerin özünde “içmek” fiili olduğunu belirtelim.
“İşrıp” ya da “işrap” emir kipinde ise “iç” demek.
“Şerb” içmek, “şerbet” ise sudan gayri özel içecek manasına geliyor. Şerbetin yapıldığı yoğun şekerli öz ise şurup diye adlandırılır olmuş.
Meşrubat ise bunların çoğul hali; “Şuruptan mamul içecekler” demek.
Meşrubat, artık günümüzde her türlü alkolsüz soğuk içecek için kullanılıyor.

***

Güncel not: Alman kamuoyu, Ermeni kararının tek nedenini Erdoğan antipatisi”ne bağlıyorlar.
Yani o iktidarda olmasa “Türkler Ermenileri kesti!” kararı çıkmayacaktı. Bu, belki de tarihsel bir refleks. 6 milyon Yahudinin günahının bir tek Hitler’e kesilmesi gibi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları