Kendi markanı yarat! (Her yerde)

19 Mayıs 2024 Pazar

İnternette “Unutulma hakkı” isimli bir yasa var. Bu yasaya göre bireyler itibarını zedelediğini düşündükleri kendileriyle ilgili içerikleri “Üstün bir kamu yararı olmadığı sürece” kaldırma hakkına sahipler.

Bunun günlük yaşamda olduğunu bir düşünsenize… Çevremizdeki insanların bizimle ilgili kötü anılarını silmeleri için başvuru yapabilsek nasıl olurdu? Şu an için yalnızca bir şaka ama hızla gelişen bedene entegre mikroçip teknolojisi ile neden olmasın.

Ancak dijital ortamdaki unutulma hakkı belki de gerçek yaşamımızda çevremizdeki insanların bizim hakkımızda ne düşündüklerinden bile önemli olabilir.

Bunun dolaylı yoldan ilgili bir olgudan söz edeyim. Araştırmacı Fiona Broome, 2009’da dünyadaki en önemli siyasal figürlerden biriyle ilgili çok önemli bir gerçeği fark etti. 

Kendisini Güney Afrika’daki siyahların özgürlük mücadelesi lideri Nelson Mandela’nın 1980’lı yıllarda öldüğünü sanıyordu. 

Mandela 90’larda hapisten çıkacak ardından ülkede siyahlar ve beyazları ayıran yasaların yer aldığı “Apartheid” rejiminin sona ermesiyle devlet başkanı olacaktı.

Buraya kadar çok da olağan dışı bir şey yok. “O da Broome’un cahilliği” diyebilirsiniz. İlginç olan kısım bundan sonra başlıyor. 

Broome bunu internette bir forumda yazdıktan sonra fark edecekti ki dünya çapında farklı bölgelerden çok sayıda insan yıllardır kendisiyle aynı sanrı içindeydi.

Konu biraz eşelenince ortaya çıktı ki benzer ortak sanrılar çok farklı konular için de geçerliydi. Bir filmde geçen repliğin yanlış bilinmesi veya hiç olmayan bir repliğin var sanılması gibi.

Zamanla “Mandela etkisi” ismi verilen bu olgunun anlaşılmazlığı başta “paralel evrenlerde geçiş yaparak mı yaşıyoruz” sorguları eşliğinde daha fantastik bir boyutta değerlendirilse de aslında kitle iletişim araçlarının ortaya çıkardığı enformasyon gücünün etkisini yanlış bir yoldan ortaya koyuyordu.

Yüksek olasılıkla yanlış çıkan bir haberin zamanla dilden dile yayılarak ortaya çıkardığı bir kolektif yanlış hafıza örneğiydi bu. 

Belki de birileri sırf ilgi çekmek için Mandela’nın öldüğünü yaymıştı. Ve yanlış bilgi tıpkı ölümcül bir virüs gibi dünyayı dolaşarak ikonik liderin gıyaben ölümünü ilan etmişti.

Peki size bununla ilgili daha sevimli ve kitlesel algı yönetimini işin içine katmayan bir örnek vereyim.

Çocukluğundan mahallede top oynamış çocuklar bilirler ki mahalle futbolunun profesyonel futboldan farklı kendine özgü kuralları vardır. “Üç korner bir penaltı”, “Penaltı sırasında kaleci değiştirilirse iki penaltı atılması”, “Kaleci topu üç kere yerde sektirdiğinde rakibin kendisinden uzaklaşması” gibi.

Sizce bu kurallar tüm yurt sathında tamamen aynı biçimde nasıl yayılmıştır? Üstelik internetin olmadığı dönemlerden söz ediyoruz. Yoksa 100 maymun etkisi gerçek mi?

Biz Mandela etkisine dönelim. Tüm bunlar bize aslında kitlenin düşüncelerinin "hakikat"ın önüne geçip kendi gerçekliğini oluşturabileceğini gösteriyor. 

O zaman çevrenizdeki küçük kalabalığın sizin hakkınızdaki düşüncelerini değiştirmekle neden uğraşasınız ki? Kitlelerin hafızasını değiştirin ve göreceksiniz ki çevrenizin de size bakışı değişecek.

Bu oldukça distopik görünen önerme aslında bugün duyarlı, paylaşımcı görülen pek çok kişinin yeni iş girişimleri sırasında geçmişteki bıraktıkları kötü izleri silmek için açtıkları beyaz sayfaya ekledikleri unutulma hakkı başvurularının bir yansıması.

Çünkü isminiz artık sizin bir markanız. Ve hitap ettiğiniz kitle ne kadar küçük olursa olsun bir markanın algısıyla değerlendiriliyorsunuz. Yani yaptığınız değil imajınız çok daha büyük önem taşıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve etkileşim 31 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları