İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık
Deniz Ülkütekin
Son Köşe Yazıları

İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık

26.07.2024 16:57
Güncellenme:
Takip Et:

Almanya’da 1970’li yıllarda yaptıkları kitlesel epey korku salan Kızıl Ordu Fraksiyonu veya kurucularıyla bilinen ismiyle sol görüşlü terör örgütü Baader-Meinhoff Grubu, Batı’da soğuk savaş sonrası güçlenen finans-kapital temelli demokratik düzene karşı en ciddi tehditlerden birisi olarak görülüyordu. 

Bunun başlıca nedeni yaptıkları kanlı eylemler ve işledikleri adi suçlara karşın çok sayıda destekçi toplamalarıydı. 

Nitekim örgütün yaşamöyküsünü anlatan 2008 yapımı The Baader Meinhof Complex (Bir Terör Filmi) isimli yapım aradan geçen 30 yıla karşın genç kuşakların epey ilgisini çekmişti.

Örgütün kurucularından Ulrike Meinhoff’un söylediği ve siyasi sinema literatüründe de önemli bir yer edinen bir söz vardı:

Eğer bir taş atarsanız bu cezalandırılması gereken bir eylemdir, eğer 1000 taş atılırsa bu politiktir. Eğer bir arabayı ateşe verirseniz bu suçtur, eğer 1000 araba yakılırsa bu politiktir.

Meinhoff’a atfedilen bu söz bir eylemin içeriği ne kadar şiddet içerirse içersin eylemin kitlesel bir yayılımı varsa bireysel bir suç olarak tanımlanamayacağını betimliyordu.

Biraz daha açarsak bir suçun kitlesel bir niteliği varsa o suçu neden-sonuç ilişkisi içindeki bir sosyoekonomik sürecin yansıması olarak değerlendirmemiz gerektiğini anlatıyor bu söz.

20. yüzyıl Avrupası, Soğuk Savaş’ta ABD’nin egemen olduğu ideolojinin tarafında yer almış ama “Doğu”sunu Sovyetler’e kaptırmış olması nedeniyle coğrafi ve demografik bir sıkışmışlık içindeydi.

Dönemin filmlerine, metinlerine ve anlatılarına bakarsanız kapitalist sermaye demokrasisini sosyalist otoriterliğe tercih eden Avrupa’daki pek çok başkentin Sovyet estetiğinden fırlamış mimarileri ve görece gri bir donuklukları olduğunu görebilirsiniz.

Bu durum yarattığı kültürel sıkışmışlıkla tüm kıtayı etkiliyor ve Batı’dan Doğu’ya dalgalarını gönderen Radio Free Europe’un (Özgür Avrupa Radyosu) tersine Doğu Anvrupa’nın Batı’daki karşılığı kent gerillaları ve kanlı eylemlerdi.

O yılların kitlesel suç yaklaşımı kendini fark edilir biçimde diğer suç kategorilerinden uzaklaştırıyordu. 

İdeolojik veya daha çok bilinen biçimiyle siyasi suç kavramı içerik olarak "adi" sınıfından suç işleyen ama bunu ideolojik amaçla yapan bireyler için de geçerliydi. 

Sizin de bildiğiniz gibi bu dönem Türkiye’de de pek çok iz bıraktı. Hatta bugün bile siyasi bir suçla hapis yatmakta olan bireyler için uğradıkları en ağır muamelelerden birisi hem güvenlik hem de konum açısından adi suçlularla aynı koğuşta ceza çekmek olarak görülür.

Ancak suçun kitlesel boyutunun böylesi içselleştirilmesi iki birbirine zıt yaşam biçiminin aynı kıtaya sıkıştığı ve kavramsal uçurumların zirvede olduğu yıllardan kalan bir kültürel hafıza. 

Sonrasında Sovyetler bir güç olmaktan çıktı, dağıldı, duvar yıkıldı. Sosyalizm pençesinde yıllarca kavrulan Doğu Avrupa özgürlüğüne kavuştu! Ve kavuşur kavuşmaz kapitalist çarkların için hızlı bir ekonomik batış ve kültürel yozlaşma ile yüzleşti.

Onların bu çöküşü belki Batı’nın zaferi anlamına geliyordu ama fikirsel zaferlerine sevinemeden mağlup, Radio Free Europe’un yaydığı dalgalardan etkilenmiş ve zaferden pay almak isteyen göçmenlerle karşılaştılar.

Ne de olsa ortada bir ideoloji kalmadığında kültürel yağmacılığın kendisi bir ideoloji pekala olabilir.

Bugün, o solukluğunu atmış futuristik mimari ile tanışmış ve içlerinden kozmopolitlik nehirleri taşan Avrupa başkentlerinde en çok dikkat çeken ve korkulan suç görüntüleri göçmenlerden geliyor.

Ancak bu suçların içeriğinden bağımsız olarak ortaya çıkan söylem ve göstergeler şunu gösteriyor: Bizi yıllarca yoksulluğa mahkum ettiniz şimdi biz sizin her türlü kültürel zenginliğinizi yağmalayabiliriz…

Bu söylem göçmenlerin kendisinden gelen bir söylem değil tam tersine Batı’nın toplu suçluluk duygusu üzerine oturttuğu pozitif ayrımcılık felsefesi üzerinden inşa ediliyor.

Pozitif ayrımcı bir yaklaşımla dezavantajlı olarak görülen toplulukların kendi kültürel değerlerini koruyarak asimile edilmeden toplum değerleri ile buluşması düşüncesi kendi başına bir tartışma konusu.

NAPOLEON VE ARAP SERMAYESİ

Öte yandan Mısır’ı yağmalayıp Louvre Müzesi’nin temelini atan Napoleon ile İtalya’nın sofistike markalarını sonsuz kaynaklarıyla ele geçiren ve tasarım ilkelerini yerle bir eden Körfez sermayesi arasında tarihsel bir bağ kurmamak da pek zor.

Nitekim Baader-Meinhoff’un Almanya’da sosyalizmi illegal çizgiye çekerek gerilettiği düşünülüyordu oysa örgüt üyeleri Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) silahlı eğitim kamplarında gayri nizami harp taktikleri öğrenmiş burjuva çocuklarıydı.

Filmde de betimlendiği üzere örgütün kadın üyeleri kampta üstsüz güneşlenmek istemiş ve tabii ki hoş karşılanmamışlardı.

Avrupa ve ABD’deki sol hareketlerin başlıca sorunu üniversiteli, varlıklı veya en azından belli bir kültür seviyesindeki kitleler tarafından temsil edilmesi olarak görülüyordu. Kapitalizmin yarattığı ekonomik yoksulluk ve kültürel yoksunluğu pek de bilmiyorlardı. 

Göçmenler ise herhangi bir ideolojiyi egemen kılmak için Avrupa’ya gelmediler ancak yoksulluğun yoksunluğun ne demek olduğunu gayet iyi biliyorlar.

Burjuva ve yoksulluk demişken 31 Aralık 1999’a Taksim Meydanı’na gidelim mi? Yeni yıla girilmesine birkaç saat kalmış meydan hınca hınç dolu. 

Derken kalabalığın içinden bir grup bugünkü The Marmara Oteli’ne yöneliyor, ellerindeki taşları otele fırlatıyorlar, “Kahrolsun burjuva” sloganları eşliğinde ortadan kayboluyorlar.

Ertesi gün grubun Kasımpaşa’dan geldiği öğreniliyor. Türkiye’deki sol görüşlü yayınları heyecanlandırıyor bu olay. Üzerine analizler yapılıyor, halkın sınıf bilincine yavaş yavaş eriştiği öngörülüyor.

Sonrasında Türkiye’ye sosyalizm gelmedi, bugün hâlâ oturmayan sınıf bilinci üzerine tartışmalar sürüyor. Ancak Kasımpaşa’dan gelen birileri “kahrolası burjuva”nın öznesi olduğu mağduriyet öyküsüyle ülkeyi yönetiyor.

Yazarın Son Yazıları

Öfke Yemi

Oxford Sözlüğü tarafından yılın sözcüğü seçilen kavram, sırf dilsel bir yaklaşım değil, aynı zamanda dijital çağa yönelik önemli bir teşhistir.

Devamını Oku
06.12.2025
Pandeminin mirası bir sessiz salgın: Gooning

Pandeminin ardından yalnızlık yeni bir biçime büründü. Ekranların ritmiyle biçimlenen çağda “gooning”, sırf bir cinsel pratik değil, dijital odak ekonomisinin bir yansıması.

Devamını Oku
08.11.2025
Zamanın parçalanmış belleği

Zaman artık yalnızca ölçülebilir bir akış değil belleği, siyaseti ve ekonomiyi biçimlendiren bir iktidar aracı

Devamını Oku
25.10.2025
Samimiyet çağında samimiyetsizlik

Samimiyet, insanlık tarihi boyunca güven ve içtenliğin karaktere yansımış bir göstergesi olarak tanımlanırdı.

Devamını Oku
05.10.2025
Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?

Diziler, şarkılar, davalar: Kimin sahnesi?

Devamını Oku
21.09.2025
Gündem zehirlenmesi

Artık “Yine ne oldu?” hissiyle uyanmak, politikleşmiş bir yorgunluğa dönüştü.

Devamını Oku
17.08.2025
Kamusal şizofreni

Söylenemeyenlerin çoğaldığı, herkesin birden fazla benlik taşıdığı bir çağda yaşıyoruz. “Kamusal şizofreni” artık siyasetçilerin değil hepimizin hastalığı.

Devamını Oku
26.07.2025
Makbul queer

Makbul queer

Devamını Oku
12.07.2025
Düşünüyorum, öyleyse susayım!

Düşünce artık içerikten çok niyetiyle, sahibinden çok kökeniyle yargılanıyor. Bu sessizlik çağında en büyük özgürlük, hâlâ düşünebiliyor olmak.

Devamını Oku
28.06.2025
1000 > 100 bin

İnfluencer dünyasında artık takipçileriyle derin bağlar kuran içerik üreticileri yani mikro etkileyiciler yüz binlere ulaşan hesaplara göre markaların çok daha fazla ilgisini çekiyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Gülerken kızmak: Türkiye’de ofansif mizahın sınırları

Gülerken kızmak: Türkiye’de ofansif mizahın sınırları

Devamını Oku
25.05.2025
Kodlarda gizli erkek bakışı

Kodlarda gizli erkek bakışı

Devamını Oku
10.05.2025
Ne diyorsunuz? Anlamıyorum!

Ne diyorsunuz? Anlamıyorum!

Devamını Oku
03.05.2025
Elveda özgür Avrupa

Elveda özgür Avrupa

Devamını Oku
20.04.2025
Gerçeğin yokluğu

Gerçeğin yokluğu

Devamını Oku
12.04.2025
Umudu yaratanlar

Umudu yaratanlar

Devamını Oku
28.03.2025
Aklın çölleşmesi

Aklın çölleşmesi

Devamını Oku
15.03.2025
Korku ve ecel

Korku ve ecel

Devamını Oku
01.03.2025
Kendini gerçekleştiren kehânet ve Antigone

Kendini gerçekleştiren kehânet ve Antigone

Devamını Oku
23.02.2025
'Yapay zekâ kullanıyorum'

'Yapay zekâ kullanıyorum'

Devamını Oku
08.02.2025
Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)

Dünyanın en büyük sorunu (şimdilik)

Devamını Oku
01.02.2025
İhmalkâr

Bolu’da 78 yurttaşımızı yitirmemizle sonuçlanan otel yangınından beri sık duyduğumuz ve sürekli zihnimde tekrar eden kelime: İhmalkârlık.

Devamını Oku
25.01.2025
Ucubelerin sanatı

Ucubelerin sanatı

Devamını Oku
18.01.2025
Kaliforniya’da suyun başını tutanlar

Kaliforniya’da suyun başını tutanlar

Devamını Oku
10.01.2025
Genel izleyicinin tragedyası

Genel izleyicinin tragedyası

Devamını Oku
02.01.2025
Düş adacıkları

Düş adacıkları

Devamını Oku
30.11.2024
Tepkisiz toplum etkisiz siyaset

Tepkisiz toplum etkisiz siyaset

Devamını Oku
23.11.2024
Tekinsizliğe karışan deli

Birkaç farklı yerde, farklı tonlarda ve farklı cümlelerle bilgi sahibi olduğum bir anektod:

Devamını Oku
17.11.2024
Çaresizliğin zorbalığı

Çaresizliğin zorbalığı

Devamını Oku
08.11.2024
3F’den tek F’ye

3F’den tek F’ye

Devamını Oku
26.10.2024
4K netliğinde bir çaresizlik

4K netliğinde bir çaresizlik

Devamını Oku
05.10.2024
Hibrit kimlik ve sanal töreler

Hibrit kimlik ve sanal töreler

Devamını Oku
29.09.2024
Beyaz yakalı çobanlar

Beyaz yakalı çobanlar

Devamını Oku
22.09.2024
Gölgesinden korkan ülke

Gölgesinden korkan ülke

Devamını Oku
07.09.2024
Hangi geçmiş?

Hangi geçmiş?

Devamını Oku
17.08.2024
X etkisi ve cinsiyet politikası

X etkisi ve cinsiyet politikası

Devamını Oku
10.08.2024
Instagram’daki taşralı hayaleti

Instagram’daki taşralı hayaleti

Devamını Oku
03.08.2024
İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık

İdeoloji, adi suçlar ve pozitif ayrımcılık

Devamını Oku
26.07.2024
İç ve dış düşmanlar, gölgeler

İç ve dış düşmanlar, gölgeler

Devamını Oku
19.07.2024
Modifiye arabalar ve tek kullanımlık kalıplar

Modifiye arabalar ve tek kullanımlık kalıplar

Devamını Oku
05.07.2024