Deniz Yıldırım

Korona günlerinde dünya

11 Mart 2020 Çarşamba

Distopik günlerden, geleceğe dair, hayali pek de hoş olmayan işaretler aşamasından geçiyoruz. Bir virüs biz farkında olsak da olmasak da bütün dünyada hayatı etkiliyor. Hayata etkisi iki boyutlu; zira bir yandan can alıyor ve ölümlü vaka sayısı hızla artıyor, diğer yandan da gündelik, kamusal hayatın akışını küresel düzeyde sınırlıyor. Çin’den başlayıp İran’a, İtalya’dan Japonya’ya kadar uzanan virüsün yayılımının engellenmesi amacıyla ülkeler sınırlarını birbirine kapatıyor, şehirler karantina altına alınıyor, havayolu şirketleri binlerce uçuşu iptal ediyor, okullar tatil ediliyor, sosyal etkinlikler ve gündelik yaşamda insanların sosyalleşmesini sağlayan tüm karşılaşma biçimleri ortadan kaldırılıyor.

Hayata etkisinin ikinci boyutu da bu; virüs kamusal ve sosyal yaşamı bir “korku iklimi” etrafında iyiden iyiye kısıtlayıp milyonlarca insanı eve, özel alana kapanmaya sevk ediyor. Korku ise, korkutarak ayakta duran siyasetlerin önünü daha da açıyor.

Diğer yandan virüsle beraber, zaten kırılgan durumdaki kapitalist küresel ekonomide panik işaretleri yayılıyor, ekonomik kırılganlık daha da artıyor. Bu küresel sisteme bağımlı ekonomiler açısından sonuçların daha da vahim olacağı açıkça görülüyor. Yani açlık, yoksulluk, işsizlik gibi milyonların hayatını etkileyecek olumsuz gelişmelerin habercisi bunlar.

Tam da bu noktada asıl mesele, devletlerin küresel sorunlar karşısında izleyeceği politikalarda düğümleniyor. 21. yüzyılda, aşırı kâr hırsına dayalı ekonomik sistemin yarattığı sorunları çok daha ağır yaşıyoruz, yaşayacağız. Örneğin küresel ısınma ve buna bağlı olarak ortaya çıkan sorunların hiçbiri tek başına bir şehri ya da ülkeyi ilgilendirmiyor. Bu sorunları yaratanlar bir avuç; ama etkilerini yaşayacak olanlar milyarlarca insan. Zira sorun bir yandan da gıda krizine bağlanıyor.

Yine bir başka küreselleşen sorun: İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en büyük göç dalgasıyla karşı karşıyayız. Dünya aynı ülkedeki şehirler arasında, ülkeler arasında ve kıtalar arasında sefer halinde olan milyonlarca mültecinin sorunları karşısında çözümsüz. Bir avuç gelişmiş ülkenin, savaşlarla ve işgallerle tarumar edilmiş ülkelerin zorba yönetimleriyle işbirliği halinde yarattıkları sefil tablonun bedelini, her ülkenin mağdurları, yoksulları ödüyor. Küresel iklim değişikliğinin yanında, küresel mülteci krizi de büyüdükçe büyüyor.

Şimdi koronavirüsün küresel ölçekte bu denli hızlı yayılması da, yeni yüzyılda insanlığın karşı karşıya kalabileceği geniş ölçekli tehditlerin açık bir görüntüsünü veriyor. Bu küresel bir sınav.

Küresel sorunlar, yalıtan çözümler

Dünyayı, insanlığı tehdit eden sorunlar küreselleşiyor. Gıda, sağlık, barınma, eğitim gibi haklardan mahrum kalan insanların sayısı bu krizlerle daha da artacak. Oysa devletler yeni yüzyıla bu alanlarda kamusal ve hak temelli çözümler yaratmak yerine, özelleştirmelerle ve silaha, savaşa dönük harcamalarını katlayarak giriyorlar. Yani insanlığın sorunları küreselleşiyor; devletlerin yanıtı ise ortaklaşmıyor, birbirine karşı askerileşiyor.

Dünyanın, insanlığın karşı karşıya olduğu sorunlar bu denli küreselleşirken; tek tek ülkelerin çözümleri giderek daha fazla tecrit, yalıtım ve ulusal sınırlar içine kapanma reflekslerine, korku siyasetlerine sıkışıyor özetle. Önümüzdeki yüzyılın kaderini işte bu ikilem belirleyecek.

Oysa artık, insanlığın sonunu getirebilecek sorunlar karşısında tek tek ülkelerin bu siyaset tarzıyla sonuç üretmesi imkânsız. Dünyanın bu aşırı kâr hırsına ve sömürgeciliğe dayalı ekonomik sistemle bir yere varamayacağı ortada. Kamuculuk dünya için bir zorunluluk. Konu hayati; herkese nitelikli ve kamusal sağlık hizmeti sunabilecek, yeterli beslenme ve dinlenme olanakları yaratabilecek, hastalıklar karşısında insanların dirençlerini, bünyelerini geliştirebileceği koşulları sağlayabilecek bir ekonomik, sosyal program tüm dünya için kapıya dayanıyor. Birlikte hareket eden devletlere; kaynaklarını rant yerine halk sağlığı için seferber eden hükümetlere ihtiyaç var. Gerçek anti-virüs programı bu olacaktır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları