Deniz Yıldırım

Neden sandığa gideceğim?

30 Mart 2019 Cumartesi

Yarın hepimizi yoran bir sürecin sonunda yerel seçim sandıkları kurulacak. Sandığa gideceğim, oyumu kullanacağım.
Evet, doğru; muhalefete kızgınız; geçmiş seçimlerdeki hatalarının bugün yaşadığımız tabloda payı olduğunu, ayrıca seçim günleri kötü sınav verdiklerini biliyor, düşünüyoruz. Bu seçim için de sandık ve seçim güvenliği konusunda güven verdiklerini söylemek zor. 24 Haziran’da bu konuda görevini hakkıyla yerine getirmeyenler aynı koltuklarda oturuyor. Hâlâ sandığa gitmemeyi düşünenler varsa, sorumlusu bu seçmenler değil; bu yurttaşlarımızı özeleştiri yaparak, değişiklikler sağlayarak ikna edemeyen muhalefet. Dolayısıyla kimseye “niye gittin, niye gitmedin” sorusu yöneltmek niyetinde değilim. Kendi tercihimin nedenini anlatayım sadece. Karar sizin.
Belediye seçimine gidiyoruz; mahallemize de muhtar seçeceğiz; ama iktidara baksan savaşa giriyoruz. Savaşın “düşman” görülen tarafı da iktidara destek vermeyen herkes. AKP ya da MHP adayı olsa makbul sayılacak kim varsa, muhalefet adayı oldu diye kötüleniyor. Bütün televizyonlar ellerinde, sabahtan akşama hakaret, tehdit, iftira bitmek bilmedi. Memleketin çarşısı, pazarı yanıyor; çözümleri olmadığı için olsa gerek, “beka, illet, zillet, terör” kelimelerinin içinde geçmediği tek cümle kuramadılar.
Memleketi ayrıştırma, aileleri, akrabaları birbirine düşmanlaştırma görevi yoktur iktidarların. Herkes bölen olabilir; zor olan birleştirmektir. Türk ve Kürt, Alevi ve Sünni fark etmez. Bu güzel memleket hepimizin. Kavga etmeden, ekmeğimizi de adil bölüşerek birlikte yaşamanın yollarını bulmak zorundayız.
Hepimiz ülkemizin geleceğiyle ilgiliyiz. Ve biliyoruz ki karşısında hangi muhalefet partisi, hangi muhalefet adayı olursa olsun, bu iktidar elinde tuttuğu olağanüstü olanaklara dayanarak yine aynı kirli kampanyayı yapacaktı. Yani muhalefet sorunundan önce, iktidar sorunuyla karşı karşıyayız. Mevcut baskı rejimi sürdükçe, en iyi muhalefet bile bu saldırılara maruz kalacak.
Demek ki bugün asıl tehlike, iktidarın ve ortağının ülkeyi faşizme doğru sürükleyen bu siyasetidir. Ayrılıklara vurgu yapmak yerine, bu acil tehlike karşısında en geniş birliği sağlamaksa ana görev. Terazide tarttığımda, bu iktidarı/ortaklarını ve ülkeyi uçuruma süren siyaset tarzını demokratik olarak dizginleme ihtiyacı her şeyden önce geliyor. Mafyalaşmaya dur demek her yurttaşın görevidir.
Ve aslında yurtseverlik ölçüsüdür: Ülkesini ve halkını gerçekten seven hiç kimse, iki belediye fazla alınsın diye ekonominin böyle derin açmazlara sokulmasına, memleketin ve milletin böylesine ayrıştırılmasına onay vermez. Ülkeyi bu hale getiren, “yeni sistemde verin yetkiyi tek kişiye, ekonomiyi uçuralım” dedikten sonra halkı patates, soğan kuyruklarına mahkûm eden siyasetlere “aynen devam, iyi böyle” demez. Sandığa bunu söylemek için gideceğim.
Sonuç mu? Sonuç elbette önemli; ancak meselenin sadece “çoğunluk”, “azınlık” ölçümü olmadığını da belirteyim kendi açımdan. Her görüşten, her kökenden insan sadece ve sadece AKP-MHP blokuna destek vermedikleri için olmadık iftiralara, hakaretlere maruz kaldı bu seçim sürecinde. “Kazansalar da görevden alırız”a uzandı iktidarın “milli irade” sevgisi. Benim için buna “Hayır” demek daha önemli. İsterse iktidar kazansın, isterse kaybettiği yerlerde seçilenleri görevden alsın; önemli değil. Kirli ve karalamaya dayalı kampanyaya, bütün medyanın kuşatılmasına rağmen bunca adaletsizliğe, haksızlığa ve ayrıştırmaya itiraz edebilenlerden birisi olmak, “yaptığınız yanlış” diyebilmek de gurur verecek.
“Kanmadım, korkmadım, alet olmadım” diyeceğiz. Geleceğe not düşeceğiz. Emin olun önemlidir.
Bu itirazları dile getirmek için elimizdeki en yakın imkân, yarın kurulacak seçim sandığı. Sonra uzun süre kimse fikrimizi sormayacak. Uçuruma gidişi durdurmak için tercih sizin, mühür de elinizde. Bu artık bir referandum. Neyi onaylamadığınız netse, gidin ve HAYIR deyin.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları