Deniz Yıldırım

Siyasi boşluk

02 Şubat 2019 Cumartesi

Bir ülkede aynı anda birçok gündem başlığı olabilir. Bu başlıklar farklı kesimlere, şehirlere göre değişebilir. Değişmeyen, her yerde ve milletin geneli için ortak olan konularsa “milli mesele” haline gelmiştir.
Bugün Türkiye’de “milli mesele”, yani bizi ortaklaştıran sorunlar nelerdir? Tüm araştırmaların ortaya koyduğu bir gerçek var. Hangi partiden, görüşten, şehirden olursanız olun, bugün hepimizi birleştiren konuların başında hayat pahalılığı ve ekonomik kötüleşme geliyor. Çarşıda, pazarda, marketteyiz. Hayatını emeğiyle kazanan çoğunluk için bir numaralı “milli mesele” geçimdir.
Ekonomi alanında hepimizi birleştiren “milli mesele” geçimse, bunun siyasetteki karşılığı, mevcut siyaset sınıfından, aktör ve yapılarından bıkkınlık ya da memnuniyetsizlik anlamına gelecek şekilde yaygınlaşan “siyasi boşluk” hissidir.
Geçmiş yazılarımda, dünyayla da karşılaştırmalı olarak Türkiye’deki memnuniyetsizlerin oransal artışını aktarmıştım. Kadir Has Üniversitesi’nin bu hafta yayımladığı “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması” da bu tabloyu tamamlıyor. Gazetemizin kıymetli büyüğü Orhan Bursalı da bu araştırmayı köşesine taşıdı; okumadıysanız göz atmanızı dilerim. Tekrara düşmemek için bugünkü ana saptamamla bağlantılı olarak gözüme çarpan kısmına değineceğim araştırmanın.
Yeni bir tabloyla karşı karşıyayız. Türkiye’de sadece ekonomik gidişattan değil, siyasetten de memnuniyetsizlik oranında önemli artış var. Örneğin Erdoğan’ı 2017’de “kesinlikle başarılı” bulanların oranı yüzde 42.2’ydi, bu oran 2018 sonunda yüzde 14.2’ye gerilemiş. Toplamda başarılı bulanların oranı ise yüzde 56.4’ten yüzde 38.9’a düşmüş. Aynı şekilde, desteklenme oranı da yüzde 49.7’den 33.6’ya inmiş. Ve bu gerilemede özellikle AKP seçmeninin büyük katkısının olduğu görülüyor. “Yeni sistem başarılı mı?” sorusuna “Evet” diyenlerin oranı da yüzde 41’de kalıyor. 24 Haziran’dan bu yana tam olarak uygulanan Saray merkezli yeni rejimi, hâkim çoğunluk başarılı bulmuyor. 6 ay içinde yeni rejime destekte 10 puanlık düşüş demek bu. Ve rejim tek adamla özdeşleşince, rejime tepki de Erdoğan’ın başarı oranındaki keskin düşüşte kendisini gösteriyor.

Siyaset sınıfıyla halk arasındaki boşluk
Fakat bu memnuniyetsizlik halinden sadece iktidar pay almıyor. “Siyasi boşluk milli mesele” demem bundan. İktidardan memnuniyetsizliğin arttığı yerde, muhalefetten memnuniyetin artması gerekir, öyle değil mi? Oysa araştırmaya göre, halkımız neredeyse tüm parti ve liderlerin başarısız olduğunu düşünüyor. CHP başarılı diyenlerin oranında bir yılda 12 puanlık düşüş var. Yüzde 21’e inmiş. Aynı şey MHP ve İYİ Parti için de geçerli. HDP başarılı diyenler yüzde 10.6. CHP lideri Kılıçdaroğlu için “başarılı” diyenlerin oranında 14 puanlık gerileme var örneğin. Yüzde 20.6’da. Diğer parti liderleri için de aynı durum söz konusu.
Dikkat çeken olgu şu: Partileri ve liderleri başarılı bulanların oranıyla bu partilerin son seçimde aldıkları oy oranları birbirine yakın. Demek ki Türkiye’de parti tabanlarına sıkışmış, diğer tabanlara seslenme, kendi içinde kan değişimi sağlama yeteneğini giderek yitiren, başarısızlığa rağmen koltuklara yapışmış kadrolara dayanan bir siyasal liderler/partiler sınıfı oluşmuş durumda. Siyasi boşluk, tam da böyle zeminlerde genişler.
Doğrudan, “siyasi boşluk var mı?” sorusu da sorulmuş. Geçtiğimiz yıla göre bu oran yüzde 43’ten yüzde 28.6’ya inmiş, ama yanıltmasın. Bunda İYİ Parti etkisi görülüyor. Milliyetçi sağ seçmende “siyasi boşluk” hissi görece gerilemiş. Yine de MHP seçmeninin yüzde 29.5’i “siyasi boşluk var” diyor son araştırmada. Ancak biraz daha yakından baktığımızda, “siyasi boşluk var” diyenlerin ağırlıkla muhalefet partilerinin seçmenleri olduğunu fark ediyoruz.
Öyle ki HDP seçmeninin yüzde 44’ü, CHP seçmeninin yüzde 42’si “Türkiye’de siyasi boşluk var” diyor. Önemli oranlar. “Boşluk nerede” sorusuna ise halkın yüzde 35.7’si “merkezde”, yüzde 30.8’i de “solda” yanıtını veriyor. Yani iktidar seçmeninde memnuniyetsizlik, muhalefet seçmenindeyse buna ilave olarak “siyasi boşluk” hissi yayılıyor. Etkilerini hemen olmasa da, yavaş yavaş hissedeceğimizi düşündüğüm bir temsil krizinin ayak sesleri bunlar. Aday, rant kavgalarına değil; geleceğe, kuşatıcı siyasi çarelere odaklanmak en mantıklısı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları