Elçin Poyrazlar

Pusu hukuku

22 Mart 2021 Pazartesi

İstanbul Sözleşmesi bir gece ansızın Cumhurbaşkanlığı kararıyla sözde ‘feshedildi’. 

45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı ve şiddeti önlemeyi hedefleyen bu tür bir uluslararası sözleşmeden çekilme kararının tek bir imzayla verilemeyeceği konusunda hukuki bir görüş birliği var. 

‘Feshetme’ kararının ardında iktidarın, uzun süredir bu sözleşmeye karşı çıkan tarikatları, cemaatleri ve kadın düşmanı çevreleri tatmin etme siyaseti yatıyor. 

Aynı anda pek çok düğmeye basılarak verilen HDP kapatma girişimi, Gezi Parkı, Merkez Bankası Başkanı değişimi gibi diğer siyasi destek bulma kararlarında olduğu gibi. 

İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili bu siyasi hamle en başta kadınları ve toplumun temel haklarını ilgilendiriyor. 

Sözleşmenin fesih edilemeyeceği, bunun hukuki bir zemine dayanmadığını,  bundan sonra yasal anlamda ne yapılacağı gibi konuları günlerce konuşabilirdik. 

Eğer ülkede bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğü olsaydı… 

Gecenin karanlığında kadınların kazanımları ve haklarını buldozer gibi ezip geçmeyi hedefleyen, kadın meselesini gerici oylar için harcayan bu karar,  gücü tek elde toplayan ‘üstünlerin’ hukukudur.

Başka bir geceyarısı - giderek seslerini arttıran fanatiklerin istediği gibi- ‘Medeni Kanunu da feshettik’ denmeyeceğini nereden biliyoruz?

Ya da çocuk istismarını cezalandıran yasaların artık geçerli olmadığını açıklamayacaklarını?

Kız çocuklarının evlenme yaşının 9’a çekilmeyeceğini?

Hatta toplu halde laik anayasanın feshedilerek yerine ‘İslam hukuku getirdik’ oldu bittisi yapılmayacağını?

Bu siyasi karar eşitlikçi, demokratik, temel hak ve özgürlükleri savunan tüm mevzilere güçlü bir hücum aynı zamanda. 

İşte bu hücum karşısında tek bir yürek olarak en başta harekete geçen yine kadınlar oldu. 

Kadın hakları örgütleri daha önce görülmemiş bir hızla mobilize olarak ülkenin pek çok kentinde bu karara itiraz eden protestolar düzenledi. 

Muhalefet partilerinin yetersiz kaldığı politikaları üretmek ve uygulatmak için kadınlar dimdik duruyor. 

İktidarın bu hukuksuz girişimi, siyasi tabanını güçlendiren kadın hareketinin de ciddi bir muhalefet cephesi olarak görüldüğünün başka bir işareti. 

Kadın meselesini imamların, din adamlarının hükümlerine ve ‘kutsal aile’ yapısının içine hapsetme çabasının ardında kadınla ilgili siyasi zemini kaybetme kaygısı var. 

Baskıcı yönetimlerde ilk önce kadınların hayatları, hakları ve talepleri ellerinden alınır.  

Otorite, özgür kadından ve onun siyasi eylemlerinden hoşlanmaz. 

Ve elindeki gücü pekiştirmek için en önce kadınlara pusu kurar. 

İşte bu nedenle sürüklendiğimiz barbarlık çağında, ilerici kadın hareketinin öncülüğüne ve dayanışmasına hiç olmadığımız kadar ihtiyaç duyuyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları