Elçin Poyrazlar

Savaşın ardından üçüncü yol

17 Mart 2022 Perşembe

Rusya'nın Ukrayna’yı işgalinin ardından dünyanın eskisi gibi olmayacağı ileri sürülüyor.

Küresel kutuplaşmalar, ekonomik buhran, enerji krizi, nükleer tehditler, büyük göçler yıllarca sürecek istikrarsızlık ve yüzbinlerin öleceği öngörülüyor.

Savaşlar yalnızca ölüm ve yıkım getirmez, yeni kuşakların geleceğini de yok eder. 

Rusya’nın aslında Ukrayna’dan bu tür güçlü bir direniş beklemediği, başkent Kiev’e kısacık bir zamanda zaferle girerek kukla bir yönetimi yerleştirmeyi umduğu yorumları var. 

Ukrayna’yı bir ülke, bir millet, bir devlet olarak görmeyen, kadınların ve çocukların üstüne bomba yağdırarak davasını aklamaya çalışan Rus lider Vladimir Putin için bu durum sinir bozucu olmalı. 

Marjinal ve fanatik gruplar dışında tüm dünyanın Ukrayna halkı çevresinde kenetlendiği bu savaşta Putin ahlaki zemini asla kazanamayacak. 

Ukrayna üstünden yürüttüğü askeri eylemleri, savaş suçları, ezeli rakibi Batı’ya parmak sallama politikası gibi artık bu çağa ait olmayan, yenilgiden doğan arzularının dünya sahnesinde infial yarattığını göremeyecek kadar körleşmiş olmalı.

Dünya halklarını, mevcut Batılı kuruluşları, medyayı, sivil örgütleri, muhalif akımları tek bir hamleyle kenetleyebilmek için stratejik anlamda ancak bu denli ufuksuz olmak gerekir. 

Bu Putin'in son savaşı olacak. 

Covid-19 salgınıyla yaşanan ekonomik zorluklar, eşitsizlikler, sağlığa ve gıdaya erişimdeki sorunlar, mevcut uluslararası kuruluşların yetersizlikleri gibi meseleler herkesi salgın sonrası yeni düzen üstüne düşünmeye itmişti. 

Covid sonrasında da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı konuşuluyordu. 

Şimdi buna sıcak savaş eklendi. 

Rusya'nın Ukrayna işgali ne tür koşullarda, ne gibi kayıplarla ve hangi sorunlarla bitecek henüz belli değil. 

Ama belli olan şu; bu savaş mutlaka bitecek. 

O bitene kadar savunmasız halklara, tehdit oluşturmayan ülkelere saldıran yönetimler için sert bir yaptırım mekanizması yaratılmış olacak. 

Avrupa’nın askeri işbirliği artacak, bir barış projesi olan Avrupa Birliği daha sıkı ortaklıklara gidecek. 

Savaşlar, salgın ya da diğer büyük felaketlerde göçmenlerin güvenliği, sınırların esnekliği ve insani yardım koridorları konusunda daha acil, daha somut çözüm üreten yapılar kurulacak. 

Eşitsiz ekonomik düzeni daha adaletli kılmak için mevcut kurumlar üstünden değil, merkezi olmayan katılımcı karar mekanizmaları oluşturulacak.

Irkçılık, milliyetçilik, köktencilik, göçmen ve yabancı düşmanlığı ile mücadelede küresel aktivizm çok daha büyük önem kazanacak. 

Toplumsal cinsiyet eşitliği, kimlik politikalarının ana teması olarak küresel temel özgürlüklerin vazgeçilmez bir kriteri haline gelecek. 

Otoriter, baskıcı, gerici, halkını dikta altında yöneten ülkelerle ticari ilişkiler, işbirliği, ya da çıkarları için yatıştırma politikalarını yürüten hükümetler yargıda hesap vermek zorunda kalacak. 

Dünya siyasetinin blokları üç ya da beş ülkenin talepleri, çıkarları, hayalleri üstünden şekillenmeyecek. 

Yükselen güçler, küresel ve bölgesel kurumlar, yerel aktörler, sosyal hareketler, şirketler, aktivistler, özel vakıflar ve ortaklıklar küresel siyasetin ana oyuncuları olacak. 

Rusya'nın Ukrayna’yı işgaliyle bir süreliğine 19. yüzyıla geri dönmüş olabiliriz. 

Bu çağın çocukları savaş ve ölüm getiren güç oyunları istemiyor. 

Barış düzeni için üçüncü bir yol gerektiğini biliyor ve onu kurmak için kollarını sıvıyorlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları