Gülengül Altınsay

Yeni yeni yepyeni

17 Ağustos 2017 Perşembe

Pepe Beşiktaş’ın boş tribünlere oynadığı Antalya maçının ardından “Kariyerimde hiç seyircisiz maç yoktu. İlk kez böyle bir ortamda oynadım” demiş. Hayret futbolun o kadar sevildiği, ateşli taraftarları olan İspanya’da demek ki seyircisiz maç oynanmıyor hiç…
Neden acaba?
Oysa ki bizim tek bildiğimiz şey her bir nahoş olayın ardından haklı haksız tüm futbolseverleri cezalandırmak. Hem de seyirci sayısının bu kadar düşük olduğu bir ülkede. Baksanıza yeni sezona kafadan üç statta seyircisiz maçlarla başladık. Beşiktaş Samsun’da hiçbir sorumluluğu olmayan stadın güvenlik eksikliği nedeniyle içeri sokulan meşalelerden bir kısmının Beşiktaş tribünlerinden atılması sonucu ceza gördü. Bunların Beşiktaşlı olup olmadığı da meçhul ayrıca. Ve ceza İstanbul’daki kırk bine yakın masum Beşiktaşlı’ ya geldi.
Bu adalet değil.
Tam tersine adaletsizlik.
Adaletsizlik yaparak da bu tarz olayların önüne geçemezsiniz. Eğer illaki bir suçlu arıyorsanız o maçı o şekilde organize edenleri bulacaksınız. Tabii bir de taraftarlara şirin gözükmek için goygoyculuk yapan kulüp yöneticilerini… Baksanıza Konyaspor Başkanı hem Başakşehir maçında hem de Beşiktaş maçında sahaya giren taraftarlarını karşısına almak yerine “5 maç ceza alarak mağdur edildik” diyor. Tamam o stadın güvenliğinden Konya da mesul değildi. Ama sen önce sahaya inen taraftarının üzerine git. Onları yeniden mazlum konumuna sokma. Ama ne yazık ki bizde kulüp-taraftar ilişkisi böyle gelmiş böyle gidiyor.

Yabancıların ligi
Yabancı oyuncu sınırlamasının hep karşısında oldum. Ama gelinen noktaya bakıyorum bu işin de cılkını çıkarmayı başardık. Büyük küçük her takım bir-iki yerli oyuncu dışında yaşlı yabancı oyuncularla kadrosunu yeniledi. Yani kimsenin futbola emek verme gibi bir derdi yok. Daha önce de yoktu şimdi de yok. Yayın haklarından gelen paraları menajerlerin denetiminde saçmak varken neden genç oyuncuları yetiştirmek için uğraşsınlar değil mi?

Altyapı angaryası
Oysa ki futbolu gelişmiş ülkelerde durum o kadar farklı ki.
Mesela salı akşamı Hoffenheim-Liverpool Şampiyonlar Ligi Play Off maçında Liverpool’un ilk golünü atan Alexsander- Arnold daha 18 yaşında bir oyuncuydu. Geçen sezon 7 maçta forma giymişti. Fulham’ın minik takımından gelme Ryan Sessegnon henüz 17 yaşında ve 26 maçta, sol bek oynamasına rağmen 6 gol attı geçen sezon. O zaman 16 yaşındaydı. Şimdi Tottenham bu futbolcuya 25 milyon Sterlin öneriyor.
Şampiyon Chelsea bu sezon altyapıdan yetiştirdiği otuza yakın oyuncusunu kiralık gönderdi.
Guardiola ise “Çok transfer yaptık çünkü takımı gençleştirmemiz lazımdı. Daha sonra City ancak bir veya iki transfer yapar” diyor.
Yani Avrupalı kulüpler hem altyapılarını güçlü tutuyor hem de takımlarını gençleştirmek için çabalıyor.
Bir de bize bakın. Altyapıya yatırım yapmayı zül görüyoruz. Hep günü kurtarma derdindeyiz. Ve sonuçta bir milli takım bile kuramayacak hale geldik. Allahtan Avrupa’da yetişmiş ama Türkiye’yi seçen futbolcular var da 11 kişiyi denkleştirebiliyoruz.
Anlayacağınız bizim yolumuz yol değil.
Üstelik değişim için bir emare de yok. Yeni sezonda her şey bildiğiniz gibi çünkü; tribünler bir-ikisi hariç yine boş, sürekli transfer yapmak yine en sevdiğimiz işimiz, takımlar yine hazır değil ve yine ilk haftadan bir sürü fahiş hakem hatası. Stat zeminlerinin çoğu yine taşsız tarla.
Anlayacağınız ‘yenilik’ sadece lafta. Alkışlar futbolu yönetenlere!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şimdi ders zamanı 5 Aralık 2024
Takım ne yapsın? 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları