50

12 Mart 2012 Pazartesi
\n

\n

\n

\n

Mektuplar olmayınca anılar nerede saklanıyor acaba? Bugün Ali Çolakla konuşurken böyle bir cümle misafir oluverdi öğle sonunun geniş odasına. Cümle: Davetli misafir. Dize: Davetsiz. Ali Çolakın denemelerini ne zaman okusam farklı taşralarda geçmiş benzer çocuklukluklar yaşadığımızı düşünürüm. Hele neredeyse bir mektup gibi sabırla beklediğimiz yaz gelip de o yazda aslında hiç kimsenin yazmadığı mektupları beklemenin sıkıntısı ve sabrı yok mu...\n

\n

En çok da bu sahne canlanır gözlerimin önünde. Upuzun, sıcak, yakıcı ve acısının tozu hem gözümüzü hem içimizi yakan o sarısabır zaman. Ali Çolak Mektup ki kâğıda düşmüş bir yürektir başlıklı denemesini, Kim ki mektubu yalnız ak kâğıt üstünde kara yazı zanneder, aldanmıştır. O, gölgesi kâğıda düşmüş bir yürektir ki dokunanı yakar! cümlesiyle uğurlar. Mektuptur, yakar başlıklı denemesini, Kafkanın Milenaya yazdığıMektuplarınızı iyice okumadım daha, çevresinde dolandım, ışığın çevresinde dolanan pervaneler gibi. Ben de birkaç kez yandım cümlesiyle sürdürür. \n

\n

Mektuplar olmayınca acılar nerede saklanıyor acaba? Bunu Aliyle konuştuktan sonra, mektubun yokluğunun neleri de alıp götürdüğünü, eksilttiğini düşünürken mırıldandım kendi kendime. Sonra mektuplar olmayınca yazılar, mektuplar olmayınca arkadaşlar, mektuplar olmayınca kavuşmalar, ayrılıklar... nerede saklanıyor acaba, diye uzattım.\n

\n

Mektuptur, yakar. Ali Çolakın dediği gibi. Okuyanı da yakar, dokunanı da açanı da yazanı da yakar. Ben de birkaç kez yandım. Hem kim yanmamıştır ki anılar, arkadaşlar artık bir daha hiç gelmeyecek mektuplar gibi çok uzaklardayken. Pulötesi diyarlardayken. Ve insanın oraya ne pulla ne zarfla, ancak kapalı bir mektup olarak ulaşmaktan başka olanağı yokken...\n

\n

Bazen de böyle olur. İnsan asıl konuya gelmemek için sözü dolandırır durur. Virgüller iyice kıvrılır, iki noktaların üst üste durmaktan canları çıkar, üç noktalar paragrafların sonuna sürgüne gitmekten yorulur, boşlukların arası açılır ve haklı olarak kendilerinin ötekileştirildiğini düşünürler, bir iktidar işareti olan nokta bile hafiften kıpırdanmaya başlar. Böylece yazı bir paragraf daha kazanırken, asıl konu biraz daha ötelenir.\n

\n

Derttendir, Marttandır derken şu Martı yalnızca 21inden başlayarak sevdiğini düşünürsün. Martın 21i dedi mi, nevruz olur, newroz olur, kelimelerin bile içi ısınır, renkten renge bürünür, cümlede, dizede duramaz olurlar artık, bahar onları da ayartır. Lakin Martın anıları uzak da olsa hep acılıdır, kanlıdır, ölümlüdür, zulümlüdür. Tam 40 yıl olmuş, 12 Mart askeri darbesinde gözaltına alındığımda lise 1. sınıf öğrencisiydim. Hiçbir şey değişmedi 40 yılda ne yazık ki, gözaltına alınma yaşı ortaokullara, çocuklara kadar indi, askerden polisten sonra korkarım ki yakında özel güvenlikçiler de gözaltına almaya başlayacaklar. Tanıl Bora öğretici kitabıMedeniyet Kaybında (Birikim Y., 2006) buna dikkat çekmişti. Bkz: Özel güvenlik ve polis toplumu yazısı. 16 Mart 1978, İstanbul Üniversitesinde üzerlerine bomba atılan 7 öğrencinin ölümü. Ve büyük olasılıkla 13 Mart Salı, Sivas davası sanıklarının bazılarının zamanaşımı nedeniyle, yaptıklarının ve yaktıklarının yanlarına kâr kalacağıbir gün olacak. Üstelik bu senin doğum gününde, üstelik sen yokken olacak. Üstelik burada olsaydın sana yüzde 50 esprisi yapacağımız gün, yani 13 Martta olacak. Senin 50. doğum gününde kardeşim, Sansarımız, Seyhanımız. \n

\n

Elin yüzünde duruyor, hayır unutulmuş gibi değil, insanın yüzü elinin kedisidir, öyle elinle yüzünü severmiş gibisin. Kedilerin mırıltısı ele verir bunu, seninse gözlerin. Gülen ve gülerken de yine güldürdün beni diyen bir adam gibi. Gibi adam. Gibi değil, hayır, sendin o kendi gülmesine yakalanan adam. Şu öğle sonunun geniş odasında, yoksa geniş zamanları mı demeliyim öğle sonunun, sen karşımda hep öyle gülümse dur. Gömleği yakasına kadar ilikli eski kardeşim, sen hep açık bir mektup gibi yaşadın. Seyhan Erözçelik, iyi şairim, iyi kardeşim, iyi ki doğdun, iyi ki yaşadın.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Üvey Sayfa 14 Ocak 2013
Cemali Mektup 7 Ocak 2013

Günün Köşe Yazıları