Cumhuriyet’in ‘İçeridekiler’ine...

21 Mart 2017 Salı

Dostlar,

Bu sıralar ne yazılsa fazla, ne kadar yazılsa az diye durup düşünüyorum. Sonra da ‘iyi ama şimdi değilse ne zaman yazılacak’ diye soruyorum kendime. İşin içinden nasıl çıkıyorsun derseniz, yine yazarak demekten başka da yanıtım olmuyor.

İçerideki dostlara ya da içeri nöbetini tutanlara selam olsun, hasret olsun diye aklıma hemen gelen şiirleri bu mektuba yazmak istedim. “Bu da geçer ya hu” demek yerine geçer mi bilmiyorum ama artık geçse, tez elden ve tez vakitte geçse iyi olacak!

Ruhi Su’nun büyük sesinden Âşık Hüseyin’in güngörmüş şiiriyle açalım mektubun kapısını: “Hüseyin beyhude ah etme naçar/bir kapı örterse birini açar/ buna dünya derler hepisi geçer/ hangi günü gördün akşam olmamış”. “Mapusluk zor zanaat” demiş ama ilmini de yapmış, Türkçenin en büyük şairi, Turgut Uyar’ın deyimiyle ‘büyük gurbetçi’miz Nâzım Hikmet’in “Yaşamaya Dair”inden “Yine de dışarıyla beraber yaşayacağız,/ insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla/yani, duvarın arkasındaki dışarıyla” dizelerini zarfın üstüne yazarak yolluyorum size.

Ahmed Arif’in umutsuzluğu yasakladığı şiiri hepimize bahar getirsin artık memleketle beraber: “Görüşmecim yeşil soğan göndermiş/karanfil kokuyor cıgaram/dağlarına bahar gelmiş memleketimin...” Melih Cevdet Anday’ın unutulmaz “Anı” şiiri de bu mektubun pulu olsun: “Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm/ Kahramanlıklar okudum tarihte/ Çağımıza yakışan vakur, sade /Davranışınız geliyor aklıma”. Oktay Rifat’in “Elleri Var Özgürlüğün” dediği şiirle açılsın artık özgürlüğünüzün kapıları da: “Özgürlük sevgisi bu./İnsan kapılmayagörsün bir kez;/Bir urba ki eskimez,/Bir düş ki gerçekten daha doğru.”

Şairlerin hocası Necatigil “Arada” şiirinde sorar gibi yanıtlıyor: “Aşklar arada, Tanrının büyük bağışı/Ferhat’lar, Kerem’ler çöllerde, odalarda/Bir anlamı var elbet/Boşuna mı yanmışlardı?” Turgut Uyar’a sorarsak “Kadri içerdedir Turhan da/Bülent içerdedir Günay da”, ama yine Turgut Uyar “Hızla gelişecek kalbimiz/ kalbimiz hızla./Sürgünlerin umutsuzluğunda/Kırık kalpler, yaralılar, onulmazlar/farksız çarpanların umutsuzluğunda/ ve köprübaşlarının umudunda” diyecektir. Edip Cansever’in “Mendilimde Kan Sesleri” şiirinin tamamı da mektup yerine geçmez mi? “Gülemiyorsun ya gülmek/Bir halk gülüyorsa gülmektir/Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi”.

Siz yakından biliyorsunuz da belki bu açık mektubu okuyanlar da hak verir Dağlarca’nın “Savcıya” şiirine: “Savcı nedir düşündün mü?/Yazıları suçlu kılan?/ Usla yürekle büyümüş, gündüzler geceye karşı/Ama nedir çağlar üzre/Beni senden güçlü kılan.” Özdemir İnce de gazetecinin, yazarın, şairin derdini, işini çok önceden söylemiş ve şöyle demişti: “Ey Oğul Bir Gün Yazıcı Olursan”. “Zaman akıp gitmekte dağ taş değişmektedir/ demir paslanmakta temel çürümektedir/ al kalemi bildiğin en gerçek sözü yaz”. Şiirimizin en incelikli ve en inatçı sesi Gülten Akın “Sardunya”da bir kez daha anımsatıyor: “Yasadır ansıtalım:/ Tohum ekenlerin, fide dikenlerin/ Kimse durduramaz yağmurunu/ Güneşini kimse kesemez”.

Cemal Süreya hepimiz adına vermiş sayılmaz mı “Dilekçe”sini? “Uzat saçlarıını Frigya/Yarimsen/

.../Yurdumsan/Söz ver Anadolu!” Ece Ayhan da “Fakir kuş hiç unutmaz, kitapların yakıldığı yıldı/ Kırk kapıdan birden devletle girdiğini gördük” demişti bugünlerin benzeri günler için. Ergin Günçe, “Güzel suçlar işledin bir tarih oldun artık” derken, zarfı Ataol Behramoğlu’nun şiiriyle kapatıyor ve başta siz Cumhuriyet yazarları olmak üzere güzel bir suç olarak düşünmekten yatan tüm dostlara acil özgürlük, hepimize de acil demokrasi diliyorum: “Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum/Zinciri altında kımıldayan/ Bitecek sanıldığı yerde başlayan.”



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Üvey Sayfa 14 Ocak 2013
Cemali Mektup 7 Ocak 2013

Günün Köşe Yazıları