Dağlarca İçin Üç Yeni Cümle

17 Ekim 2011 Pazartesi
\n

\n

Dağlarcayı 94 yaşında yitirdik, ben de onun için sağlığında kurmaya başladığım cümlelerin sayısını böylece 94 olarak belirledim. O cümlelerin birinde yazmıştım, aslında niyetim, isteğim, hevesim 100 cümle kurmaktı Dağlarca için.

\n

38. cümle: Şimdiye dek 37 cümle kurmuşum, yazıyla. Demek ki çoğu kurulmayı bekliyor daha. Cümleler biraz uzunca. Yine de Dağlarcanın yapıtını düşününce hiçbir önemi yok bunun. O derinlik, o yükseklik ancak bir sonsuzluk duygusuyla ölçülebilir. Ölçülebilirse tabii. Hurufilik yalnızca harflere ilişkin değil bence, bende sayılar da dahil bu işe, işçiliğe. Doğrusu Hurufi deyince benim gözümde, demirci gibi, marangoz gibi, saat onarıcısı gibi uğraşlar da canlanıyor, eh o uğraşları sürdürenler de, el emeği, zihin emeği, göz emeği döktükleri ve verdikleri için işçi sayılırlar. O yüzden de Hurufi de işçi bilge, işçi derviş sayılır, sayılmalı.

\n

Fakat Hurufi birzanaatkârolarak en çok şiire sayılır, şair sayılır. Dağlarca da onların başında gelir, Hurufi alfabesinin ilk büyük harfidir Dağlarca. Sonsuzluğu çalışır çünkü. Bir sonsuzluk alfabesini yazmaya çalışır. Murat Tokayla yaptığı söyleşideki Ben yarısı şiir olan bir yaratığım cümlesinin okuyabildiğimiz, sezebildiğimiz yerleri, sanki gizli harf/açık şiirinanışının bir karşılığı gibidir Dağlarcada. Yarısı şiir, yarısı harf.

\n

39. cümle: Dağlarca bir anıt-şairdi. Düşünceleri resmi, şiirleri sivil. Bir anlamda Mayakovski gibi, Pablo Neruda gibi. Resmi düşünceye ya da yaşadıkları rejimin kurucu düşüncesine mensup, onu destekleyen, savunan, bazen ömrünün sonuna dek, hatta belki giderek artan bir biçimde onu yükselten, yücelten şairler arasında sayılabilir Dağlarca da. Mayakovski, evet, sonradan, komünizme olan inancını yitirmese de, rejimden hayal kırıklığına uğrayacak, bu dünyaya da daha fazla dayanamayacaktır.

\n

Dağlarca tutkuyla savunduğu Kemalizmi yüceltirken, elbette bütün sistemler ve rejimler gibi onun da bir yeryüzü rejimiolduğunun bilincindeydi. Fakat şairler, özellikle Dağlarca gibi, Türkçenin ve şiirin başyapıtlarından Çocuk ve Allahı genç yaşta dünyaya armağan etmiş olan bir şair, elbette sadece yeryüzüyle sınırlandıramazdı kendini ve şiirini. Üstelik o kitabın da açıkça ortaya koyduğu şey, şiirin yedi kat derinliğini ve yüksekliğini araştıran bir şairin, doğallıkla harflerini de evrenden başlayarak sonsuzluğa çıkaracağıydı. Kimi şairin sözcükleri aşklarda, kimi şairin sözcükleri ölümde, kimi şairin sözcükleriyse çocukluğunda yıkanır, bazen gittiğinden daha güçlü, bazen daha halsiz biçimde geri gelir, şiir olur. Dağlarca daha en başta harfleri öyle yükseğe göndermişti ki, o harflerin gölgeleri bile büyük bir şiir yazmasına yetti.

\n

Dağlarca hem içgözü hem dışgözü açık ve uyanık bir şairdi. O yüzden yeryüzü ile yetinmedi, pek çok büyük şair de böyle yaptı, ama bana kalırsa Dağlarca vatanını gökyüzüolarak bildi, Türkiye ise onun bir şehri, bir semtiydi. Dağlarca gökyüzüne mensup bir veli-şairdi. Bunu nereden çıkarıyor ya da söylüyorum, elbette Dağlarcanın şiirlerine ve onların uzaklığına bakarak: Uzaklarla Giyinmek. Uzaklığı giyinmek. Anavatanının kâinat, anadilinin tabiat olması da doğaldır. Sözcükleri Türkçe olan, yazılırken Türkçe, okunurken doğadili olan bir büyük şiir, biricikolan şiir de böyle büyük bir tasarımın, algının, esinin sonucu olabilirdi.

\n

Dağlarca şiiri üzerine okuduğum yazılarda hiçironigeçmiyor, fakat bazen asıl ironi şiirlerde değil, şairiyle şiiri arasındaki ilişkide, benzerlikte ya da farklılıkta aranmalıdır. Tıpkı Dağlarcanın görüşünün resmi, şiirininse belki başka şairlerin hiçbirinde olmadığı ölçüde sivil olması gibi. Fakat buradaki sivilliği, kendileri de zamanla bile değil, hemen resmileşen günümüz sivilleri ve sivilliği gibi okumamak ve anlamamak kaydıyla. Yoksa Dağlarcanın hem hatırasına hem de şiirine saygısızlık olur böyle bir tanım.

\n

40. cümle: Dağlarcanın şiiri bir ülke gibidir, adına Dağlarca Cumhuriyeti denilebilir.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Üvey Sayfa 14 Ocak 2013
Cemali Mektup 7 Ocak 2013

Günün Köşe Yazıları