Yiğido

23 Ocak 2012 Pazartesi
\n

\n

İspanyol Pansiyonu diye bir gençlik filmi vardı, adında İspanya geçtiği için 5-6 yıl önce izlemiştim, bir de İtalyan Pansiyonu diye bir film mi vardı, yoksa Ferzan Özpetekin filmlerinden doğru onu ben mi gördüm yalnızca?

\n

Üç yolun ve bir sokağın güzeli yeşil apartman da ne zaman baksam bir pansiyon duygusu uyandırıyor bende. Cihangir Pansiyonu diyelim. Çoğunlukla da evde çalıştığım için, pencereden her baktığımda o pansiyonu yerinde görüyor ve gösteri sürüyordiye seviniyorum. Hayatı gösteriye benzettiğimizden beri böyle. Gösteri sürüyorsa hayat da sürüyordur.

\n

Ferzan Özpetek filmlerini anmamın bir nedeni var, aslında iki nedeni var, hayır hayır üç nedeni var. Kimi filmleriyle yine çok sevdiğim Pedro Almodovar filmleri arasında yakınlık bulurum. Hiçbir konuda hiçbir zamancoolbir adam olmadığım için, sıcaklık kurmak, yakınlık bulmak türünden ısınık fiillere de bayılırım. Kim bayılmaz ki demeyin hemen, gösteri sürüyorsa her türlü numara da yapılıyor demektir. Ah şu insanların kendilerine rağmenyaptıkları şeyler yok mu?

\n

İki, Özpetek filmlerini severim, üç, o Yeşil Pansiyonapartmanında uzun yıllar onun kadın oyuncusu oturdu. Renkli saçlı, büyük gözlü, çevirmenlik de yapan oyuncu şimdi orada oturmuyor. Onun çıktığı daire ya da bir alt dairenin balkonunda, bir yılı aşkın süredir bir cansız manken var. Yeşil Pansiyonyolların buluştuğu yerde boy gösterdiği için de mankeni fark etmemek olanaksız. Sen mevsimler gibisin/değişirsin sevgilim. Değişiyor da. Bazen geceleri anadan doğma oluyor. Yazın bikinisiyle denize selam gönderiyor. Güzün bir atkı ve üstünde bir pardösü, kışın bereli. Yılbaşında bir kırmızı şapka takmıştı. Manken oradaysa mevsimler de değişiyor demektir.

\n

Küçük köpekli adamda orada oturuyor, bir Cumhuriyet okuru, yazılarımı okuyormuş, zaman zaman bir şeyler söylüyor, tabii size söyleyemem bunları. Sanırım o yeşil köşenin yerlisi. (Ah Mavi Köşe, ah Eskişehir, ah babacığımın eski meyhanesi, mavi köşenin mavi ustası göğe göçtüğünden beri, eski mavi oldunuz ikiniz de.)

\n

Yeşil köşenin altı katı var. Yiğidoen altıncı katında oturuyor. İki yıl önce görmüştüm onu ilk kez Sanatkârlar Parkında. O zamanlar Cihangir Parkı onarımdaydı, ben de Narı eskiden Roma Bahçesinin olduğu yerde kurulan ve Sanatkârlar Mektebi Sokakta bulunan bu parka götürürdüm. Başı örtülüler, örtüsüzler, buralılar, ecnebiler, çocuk bakıcısı Moldovalılar, Türkmenler, Filipinliler, kediler, çocuklar, liseli âşıklar ve adem babaların doldurduğu bu parka, köpeklerini gezdirenler ve köpek gezdirmekle vazifeliolan apartman görevlileri de gelirdi. Yiğidoyu o zaman fark ettim, fark etmemek olanaksızdı. Çok zayıf, kısacık bir adamdı, kimin kimi gezdirdiği de biraz kuşkuluydu; köpek mi onu, o mu köpeği! Kocaman, güzel bir köpekti, biraz da yaşı küçüktü sanırım, oynamak için adamı sürüklüyordu. Adamın üstünde boyuna çizgili birtakım elbise vardı, onu uzun göstereceğine ne tuhaf, kısalığını daha da görünüyor kılıyordu. (Lafa bak, görünür kılıyormuş, lütfen siz daha iyi sözcüklerle değiştirin burayı.)

\n

Parkın kapısında durdu ve bir sigara yaktı, “sigarası boyundan büyükdediğimi unutmadım. Uzun bir sigaraydı. Gözlüklerini yüzüne takmış gibiydi, gözlükleri kocaman yüzü küçücüktü. Selam verdim, dalgınlığına geldi.

\n

Cihangir Parkı onarıldı, yeniden açıldı. Eskisinden beter oldu. Bir ucubeoldu, mermer ucube. Fakat yakındı, Sanatkârlar Parkını terk ettik. Yiğidoyu sonra Yeşil Pansiyonapartmanının önünde beyaz eski model bir arabayı silip parlatırken gördüm, dudağındaki sigaranın uzun külünü dökmemeyi beceriyordu gıcır gıcır arabanın üstüne. Sonra da arka camın önündeki Sivasspor atkısını ve üstündeki Yiğidolaryazısını gördüm. Hasan Hüseyinin hiç unutmadığım ikiliğinin tam sırasıydı: “Memleketimiz Sivas kazamız Gürün/İstanbul illerinde sürün Allah’ım sürün.

\n

Arabasını nerdeyse hiç kullanmıyor, hep apartmanın önünde. Bazen içine oturuyor, sanki bir pilot, uçağın motorunu çalıştırıyor, ısıtıyor ya da bir gemi kaptanı gibi, tüm ışıklarını yakıyor. Çevresinde geziniyor. Apartmanın çöplerini hep karanlıkta çıkarırken görüyorum onu. Galiba artık onun evi de, memleketi de, gurbeti de arabası. Her şeyini ona yüklemiş, bir yalnızlığını yüklememiş. Ağır gelir diye mi? Sigarası boyundan uzun adamın, yalnızlığı da kendisinden ağırdır belki de. Yeşil Pansiyonapartmanının yalnız Yiğidosunu görünce, aklıma geliyorum. Niye bilmiyorum.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Üvey Sayfa 14 Ocak 2013
Cemali Mektup 7 Ocak 2013

Günün Köşe Yazıları