Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kafkasya Savaşından Ders Çıkarmak...
Ne savaşa hazırlanıp Güney Osetya’ya saldıran Saakaşvili, ne de destekçisi ABD uğranılan hezimetten ders almışa benziyor. Saakaşvili ve destekçileri hiçbir şey olmamış gibi yola devam etme kararında görünüyor. Gürcistan’da yüz binler, tıpkı ABD ve AB gibi yenilginin mimarına destek verirken durduk yerde kaybettikleri Güney Osetya ve Abhazya’yı geri almanın düşünde.
Birleşik Devletler Gürcistan’a ‘insani yardım’ın yanı sıra ilk ağızda bir milyar dolarlık ekonomik yardım sağlayacağını açıklıyor. AB dönem başkanı Sarkozy’nin dışişleri bakanı Kouchner’in yüksekten atarak AB’nin Rusya’ya ağır cezalar kesileceğini açıklamasına karşın, kuşkusuz Rusya ile olan kapsamlı enerji anlaşmalarını tehlikeye atmama ferasetini göstererek, Rusya’ya keseceği ağır faturayı düyuna bırakarak gerilimi geçiştirme yolunu seçiyor. Akıllı, ama aynı zamanda zorunlu bir tutum.
W. Bush yönetiminden aynı feraseti beklemek, kuşkusuz beyhude. Tam tersine savaşa doymayan başkan giderayak yeni savaşlara gerekçe hazırlamak için, ‘insani yardım’ bahanesiyle Karadeniz’e savaş gemileri gönderip Irak savaşının önde gelen şahinlerinden Başkan Yardımcısı Dick Cheney’yi Ukrayna’ya, Gürcistan’a, Azerbaycan’a koşturarak Kafkasya’nın petrol kaynakları ve enerji yollarına ilgisinin sürdüğünü, çevre ülkeleri NATO’ya üye yaparak ya da oralara füze kalkanları yerleştirerek Rusya’yı kuşatma planından vazgeçmediğini en açık biçimiyle ortaya koymakta sakınca görmemektedir.
Avrupa Birliği’nin Rusya ile olan gerilimi yatıştırma çabalarına karşın, Saakaşvili ve ABD’nin saldırı öncesindeki tutumlarını sürdürmeye kararlı oldukları gözlemlenmektedir. Nitekim, Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in, Washington’ın Gürcistan’a insani yardım ulaştırmak için neden yük gemileri yerine savaş gemilerini seçtiği ile ilgili sorusuna geçerli bir yanıt vermekte zorlandığı da gözden kaçmıyor. Açıkça görünen o ki Birleşik Devletler Karadeniz’e savaş gemilerini yollayarak, bir yandan Gürcistan’a geç de olsa moral vermenin yanı sıra Rusya’ya silah göstererek gözdağı vermeyi ve gerilimi sıcak tutmayı amaçlamaktadır.
Ama Rusya Başbakanı V. Putin’in “Washington’ı etnik bir anlaşmazlığın taraflarından birine silah ve politik destek sağlamakla” suçlamasıdır. Rusya Başbakanı 29 Ağustos 08’de Alman televizyonu ARD ile yaptığı ve Rusya hükümetine ait sitede yayımlanan söyleşide, ABD yönetiminin savaşı Beyaz Saray’ın iki adayından birine yardım etmek için kışkırttığını ileri sürmektedir. Yardım edilmek istenen ise, kolaylıkla anlaşılacağı gibi Cumhuriyetçilerin adayı McCain’den başkası değildir. Rusya Başbakanı Putin konuyla ilgili görüşlerini şöyle sürdürüyor: “Bütün bunların küçük bir ‘zaferin’ sağlanması için yapıldığını sanıyorum. Zaferin yenilgiyle sonuçlanması durumunda ise Rusya ‘düşman’ ilan edilerek seçmenlerin Cumhuriyetçi adaya yönelmeleri sağlanacaktı!”
Rusya Başbakanı Putin’in 29 Ağustos 08’de söyledikleri ilk bakışta bir fantezi sayılabilir. Ancak W. Bush’un, Vladimir Putin’den beş gün sonra McCain’le ilgili söylediklerine bakıldığında Rusya Başbakanı’nın görüşlerinin fantezi olmadığı açıkça anlaşılmaktadır. W. Bush’un Cumhuriyetçilerin 3 EylüI 08’de gerçekleştirilen kongresine video konferansla bağlanarak yaptığı konuşma, özetle şöyle: ‘John McCain ülkenin başkomutanlığı için gereken cesarete ve öngörüye sahiptir. 11 Eylül’ün derslerinin akılda tutulması gereken bir dönemde başkan olarak ihtiyaç duyduğumuz kişi “John McCain”dir.’ Ve McCain’in destekçisi senatör Lieberman: ‘Savaştaki bir Amerika için en iyi seçim McCain’dir.’ Birleşik Devletler’de seçimin kazanılması için, özellikle adaylar arasında küçük marjların sonucu etkileyebileceği durumlarda, dünyayı ateşe vermek dahil, her şey mubahtır!
Bu açıdan yaklaşıldığında W. Bush yönetiminin Sayın Gül’ün Erivan ziyaretini de ‘seçim malzemesi’ kapsamında gördüğü anlaşılmaktadır. 90 küsur yıllık husumetin 90 dakikalık bir futbol karşılaşmasında çözüme ulaşmasını, kuşkusuz, kimse beklemiyor. Amaç Türkiye kapısının açılarak ekonomik sıkıntıda olan Ermenistan’ın dış dünya ile ticaretini kolaylaştırmakla sınırlı. Bunun ABD’nin güçlü Ermeni diyasporasını fazlasıyla memnun edeceğinden ve Ermeni oylarının daha yoğun biçimde McCain’e yöneleceğinden kuşku yoktur. Böylece, politik gücünü ve etkisini ‘soykırım’ın canlı tutulmasıyla sağlayan Ermeni diyasporası, ‘soykırım’ savlarından zerrece taviz vermeden, kapının açılması ve Ankara ile ilişkilerin normalleşmesi olasılığında bile, tıpkı W. Bush ve McCain gibi kazançlı çıkacaktır. Türkiye ise boş yere kırdığı geleneksel dostu Azerbaycan’ın bir gazetesinin dediği gibi bu işten ‘sıfır çekecektir!’ Ama yolculuk öncesi Sayın Gül’ün W. Bush’u arayarak Erivan’a gideceği müjdesini vermesi ve başkanın bundan duyduğu memnuniyet, sanırız devletin yüksek çıkarlarının da üstünde görülmektedir.
Ermenistan’la ilişkilerin normalleşmesini kim istemez. Ama dış politikada hiçbir şey almadan her şeyi vermek ulusal çıkarlara aykırıdır. Bunu göremeyenlerin, birilerini hoşnut etmek için yaptıkları yanlışın faturasını ödemeleri kaçınılmazdır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- DEM Partili vekillerle 'Suriye' atışması!