Hüseyin Baş

Tunus Nereye?..

12 Mart 2012 Pazartesi
\n

\n

\n

\n

Diplomalı ve çoğu yurttaşı gibi işsiz ama onurlu Muhammed Bouazizinin ekmek parası için çalıştığı derme çatma tezgâhının yerle bir edilmesi, yetmiyormuş gibi diktatör Bin Alinin polisi tarafından tokatlanıp dövülmesinin ardından, onurlu gencin kendini yakması, bir bakıma Arap dünyasının uyanışının, Arap Baharının ilk kıvılcımı olarak görülmüştü. Gerçekten demokrasi, insan ve kadın hakları için meydanları dolduran kitlelerin direnişi, bütün dünyada umutla izlenir olmuştu. Halkın direnci kısa sürede, kırk yıldır Tunusun, Mısırın ve diğer çağdışı İslami rejimlerin, halkın ensesinde boza pişiren, ülkelerinin zenginliklerini imtiyazlı Batılı finans devlerinin de desteğiyle soyup soğana çeviren kaşarlı diktatörlerin birbiri ardından dünyalıklarıyla birlikte ya ülkeyi terk etmelerini sağlanmış ya da bu eşkıyalar ağır ceza talepleriyle suçlanarak kendilerini mahkeme önünde bulmuşlardı.\n

\n

Ne ki Arap Baharının bir yıldan bu yana gelişen olaylarla, örneğin Mısırda Mübarek döneminde onunla yakın işbirliği içinde olan ordunun, Müslüman Kardeşlerle işbirliği içinde iktidarı bırakmaya niyetli olmadığı anlaşılmış, daha da kötüsü Arap Baharının beklentilerinin, demokrasi direnişçilerinin elinden alınmasında gecikilmemişti. Bu durum, salt Mısır, Tunus ve Libyada değil, çok sayıda Arap ülkesinin yeniden çağdışı şeriata dönmesinin yolunu açarak Arap Baharını kara kışa çevirmişti. İslamcıların bunu tek başlarına yapmaları kuşkusuz kolay değildi. Burada başta Birleşik Devletler olmak üzere petrol iştahıyla kimi Batılı ülkelerin yanı sıra koyu şeriatın hüküm sürdüğü zengin Körfez ülkelerinin maddi olduğu kadar politik desteği de vardır. Bunun en göze çarpan örneği Libyadır. Ağırlamakta yere göğe koyamadıkları Kaddafiyi devirmek için isyancılara silah sağlamaları, isyanı bastırmaya çalışan ve o zamana kadar bizzat kendileri tarafından meşru görülen Kaddafi güçlerini bombalayarak, dahası isyancılara silah ve özel yetiştirilmiş komandolar göndererek isyancılara destek verdikleri kimse için sır değildi. Nitekim, aşırı dinci oldukları bahanesiyle Afganistanda Talibanı yok etmek isteyen Batılı güçler, Kaddafinin öldürülmesinden sonra işbaşına gelen geçici yönetimin şeriat ilan etmesine izin vermiş ve Batının demokrasi ve insan hakları savunucusu geçinen uygar ülkeleri, petrol uğruna belki de tarihte ilk kez Libyaya, savaşarak şeriatın gelmesini sağlamışlardır. Batının bu çelişkili tutumunun nedeni, kuşkusuz kimsenin saklısı değil. Başta Birleşik Devletler olmak üzere ülkelerinin can damarı olarak görülen petrolün sorunsuz ve sürekli Batıya akmasında, petrol yollarının güvenliği, koyu şeriatın hüküm sürdüğü Suudi Arabistan ve petrol zengini Körfez ülkeleri en güvenli limanlardır. Bu yüzden ne koyu çağdışı şeriat rejimleri ne de uygar Batının demokrasi ve insan hakları kriterleri dinci petrol ülkeleri için geçerlidir. Bu yüzden uzun yıllardan bu yana sözü geçen petrol ülkeleriyle ABD ve Batının arasından su sızmamaktadır.\n

\n

Mısırın kaderi de Libyadan farklı olmamıştır. Diktatör Mübarek mahkeme önünde sorgulanırken, sessiz ve derinden askeri rejime destek veren Müslüman Kardeşler ve Mübarekin kalıntıları Mısırı şeriata dönüştürmek üzeredir. Devrim, Mısırda da Tahrir Meydanını dolduran direnişçilerin elinden alınmıştır. Bu konuda fazla söze gerek yok. Mısırın Ankara elçisine kulak vermek Mısırın nereye gitmek üzere olduğunu tartışmasız ortaya koymaktadır. Cumhuriyette Leyla Tavşanoğlunun elçiyle yaptığı söyleşide elçinin açıklamaları, Mısırın şeriatı benimsediğini yeterli açıklıkla teyit etmektedir. İşte söyledikleri: Mısır Devletinin dini İslamdır. Şeriat yasamanın temel kaynağıdır. Bunu bütün anayasa değişikliklerinde koruduk. Bu ise Türkiye Anayasasının zıddıdır. Biz laiklik ya da laik devlet kavramlarını kullanmıyoruzdemiştir.\n

\n

Yazının başlığında yer alan soruyu, okumuşu en fazla olan Arap ülkesi Tunus için doğru yanıtlamak en azından şimdilik olanaksızdır. Zira Tunusta seçimleri birinci göğüslemesine karşın İslamcı Ennahda, kurucu mecliste merkez solun iki partisi Cumhuriyet İçin Kongre partisi ve Ettakatol ile koalisyona gitmek zorunda kalmıştır. Ancak koalisyon görüşmelerinde ülkede henüz demokrasi ve insan hakları konusunda kararlılığını ve etkisini yitirmeyen adı geçen sol cephenin seçimlerde dinci partinin gerisinde kalmasının önde gelen nedenleri arasında, iki sol partinin birleşme konusunda başarılı olamamalarının yer aldığı yorumları hayli yaygındır. Ayrıca, belki de daha önemlisi koalisyona kadar dinci parti, ülkedeki azımsanmayacak sayıdaki direnişçilerin ağırlığını değerlendirerek İslamcı kimliğini elden geldiği kadar öne çıkarmama çabası içinde olmuştur. Dinci partinin seçimlerden birinci çıkmasının önde gelen nedenleri arasında özellikle petrol zengini Katar şeyhinin daha önce Libyaya yaptığı silah ve para yardımını Tunusun dinci partisi Ennahdaya da yaptığı bilinmektedir. Nitekim diktatör ve hırsız Bin Alinin ülkeyi terk etmesinin birinci yılı şenliklerinde davetli olan Katar şeyhi, dinci partiye yardım sağladığı için halk tarafından yuhalanmış ve protesto edilmiştir. Özetle Tunusta şeriat cepte keklik değildir. Demokratlar, insan hakları savunucuları henüz ayakta ve kararlı görünmektedir. Bu arada AKP iktidarının, tıpkı petrol zengini Katar şeyhi gibi, Tunusa ödemeler dengesinin düzeltilmesi için 500 milyon kredi sağlayacağını da anımsatalım.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tunus Nereye?.. 12 Mart 2012

Günün Köşe Yazıları