Ulucanlar Cezaevi'nde Bir Öğleden Sonra

18 Mart 2012 Pazar
\n

Perşembe günü, Çankaya Belediyesiyle gazetemizin yaptığı ortaklaşa bir etkinlik için Ankaradaydım, erkendi, daha önce Ankaraya geldiğimde kapalı olan Ulucanlar Cezaevine, şimdi bir müze, gitmek istedim. Kendimi buna hazır hissediyordum.

\n

Ve anladım ki, insan hiçbir şeye hazır değilmiş. Kapıdan gayet soğukkanlılıkla girdim, kantin olarak kullanılan yerlerden sonra sıra tecrit hücrelerine geldi. Kapalı bir koridora girdim, yan yana duran tecrit hücrelerinden sesler gelmeye başladı. Yere çöküp durdum, hayır daha fazla gidemem. Korkunç bir ağlama kriziyle, evet öylece durdum. Anladım ki, daha fazla gidemem.

\n

Darağaçlarının kurulduğu yere gidemem.

\n

Böyle bir ağlama krizi beni Nâzım Hikmetin Moskovadaki evinin avlusunda yakalamıştı. Nâzım Hikmetin cenazem bu avludan kalkacakdediği avluda, sonra Chenin Kübadaki mezarında, şimdi de Ulucanlar Cezaevinde.

\n

Ve idamlara tanık olan, bu acıyı yıllarca en vakur biçimde yaşayan Halit Çelenke bir saygı borcum olduğunu düşündüm. Zaten bu yazıyı da onun aziz hatırası için yazdım.

\n

Bugünlük bu kadar.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları