Frensiz Gidiş...

03 Mart 2014 Pazartesi

Türkiye’de yeni bir yasa çıkacağı zaman, o yasayla doğrudan ilgili tüm kurumların görüşleri alınır, onlar sonra Meclis gündemine gelirdi.
Hükümetler, bu görüşlerin çoğunu dikkate almasa da ciddi hataların yapılması bu yolla önlenir, az da olsa yasanın muhatabı olacak kurumların sözü dinlenirdi.
Bu gelenek tümüyle ortadan kalktığı gibi, parmak kaldıranlar da nasıl bir değişikliğe imza attıklarını bilmiyorlar. Kaldı ki yasalar, sürekli uygulanacak temel yol göstericiler olarak çıkarılmıyor; mevsimlik gereksinime göre Meclis’e geliyor. Bir süre kullanılacak, işi bitince ya işlevsizleşecek ya da yenisi çıkarılacak.
Bütün bunlardan öte yasalar, hükümet koalisyonu içindeki tarafların birbiriyle savaşı için silah olarak kullanılmaya başlandı. Geçmişte de mevsimlik yasa değişiklikleri gördük ama koalisyon üyelerinin birbirinden intikam almak için Meclis’teki üyelerini kullanmasına ilk defa tanık oluyoruz.
Artık icraatı yasalara uydurmak diye bir şey yok; yasaları, icraata ve liderin hedeflerine uydurmak var.

***

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız, devlet çarkının bütün çivilerini çıkaran bu uygulamalara bakınca, tarihte kurduğumuz devletlerin nasıl çok kolay yükselip çok kolay alçaldığını, parçalanıp birbirine düştüğünü daha iyi anlıyoruz.
Türklerle ilgili zaman zaman can sıkıcı araştırmaları da bulunan Arnold Toynbee şu tarifi yapıyor:
“Türkler, uçurumun kıyısında bir kayaya iyice tutunmuş kişiye benzer. Ne yaparsanız yapın uçurumun dibine atamazsınız, direnirler. Ama güçlerini toplayıp düzlüğe de çıkamazlar...”
Tabloya bakınca hak vermemek elde değil...
Tarihte Türklerin kurduğu devletleri inceleyenler çoğunlukla şu saptamayı yaparlar:
“Güçlü oldukları dönemler vardır ama bunu sürdüremezler. Bunun en önemli nedeni, iktidar değişimini sağlıklı yapamamalarıdır...”

***

Kendisiyle birlikte Türkiye’yi de fay hatlarına bölen AKP koalisyonunun tarihten anımsattıklarını bir kenara bırakıp bugüne gelirsek...
Tamamen frensiz bir gidiş var. Hükümet eli değip de güvenilir kalan bir tek kurum yok. En son Türkiye’deki yargı sisteminin kan dolaşımını sağlaması gereken Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Anayasa Mahkemesi’nin yasa denetimi beklenmeksizin başkalaştırıldı. HSYK’deki yüzlerce kadronun yenilenmesine değişim denemez; bunun adı öncekinden tamamen farklı başka bir kurum yaratmaktır. Kendisini de yok etmeye başlayan bu vahşi gidişe dur diyecek toplumsal mekanizmalar var mı?
Var...
Türkiye böyle bir iktidara mahkûm değil. Yakın geçmişte AKP’nin tüm politikalarına “reform” adı verenler bile “AKP sonrasında ne olur” sorusunu sormaya başladı.
Hükümetin her yöntemi kullanarak oluşturduğu tam resmi medyası dışında genel bir arayış söz konusu.
Artık güncel soru şudur:
Bu arayışın sonucunda sağlıklı bir buluş nasıl çıkar?
Gündemde çok öne çıkmasa da pek çok kesimde bu sorunun yanıtına kafa yoruluyor. Önümüzdeki 15 ay içinde 3 seçimin birden yapılacak olması ister istemez olasılık yelpazesini genişletiyor.
Bu hükümete mahkûm değiliz...
Toplum, sandıkta hükümetleri değiştirmenin tadına varmıştır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yargıtay’da kanun kim? 16 Mayıs 2024
Üç Cumhuriyet gecesi! 14 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları