Mülkiye ve Mülkiyelilik

03 Aralık 2013 Salı

Bundan 36 yıl önce Mülkiye’den mezun olduğumda o kadar mutluydum ki, artık bir devlet görevi ile yıllarca ülkeme hizmet edebilecektim.
Aslında ben makine mühendisi olmak istiyordum. Fakat Cumhuriyet döneminin öğretmeni olan babam benim kaymakam olmamı istiyordu. Ülke ve hizmet aşkı ile dolu Atatürkçü ve idealist öğretmenden başka hangi tavsiye beklenebilirdi ki… Ama ben Mümtaz Soysal hocamın tavsiyesine uyarak maliyeci oldum.
Mülkiye’den mezun olan herkes efsane hocaların ve okuduğu o doyumsuz kitapların sayesinde yüksek ahlaklı insanlar olarak hayata atıldılar.
Mülkiye 154 yaşında
4 Aralık 2013 tarihi SBF’nin 154. kuruluş yıldönümü. Gel gör ki bugün içimiz sızlıyor. Ülkenin temel taşı olan Mülkiyeliler artık sahnelerde yok. Son perde de inmek üzere…
1980’lerden sonra başlayan neoliberal akımlar, Sovyetler Birliği’nin çöküşü, tek kutuplu emperyalist küresel hegemonyanın enerji kaynaklarının olduğu bölgeleri dini inançlar üzerinden karıştırması, vatan hainlerimizin çokluğu, geri bıraktırdığımız halkımızı önce yoksullaştırıp sonra da ulufe dağıtarak duygularının istismar edilmesi, din üzerinden siyaset ve ticaretin öne çıkması ile Özal döneminde tırpanlanmak istenen Mülkiyeliliğin AKP döneminde kolu kanadı kırıldı.
Çağdaşlığı ve bilimi savunan Mülkiye yok edilmeliydi!
Seçkin devlet adamları çıkaran kurumlar kapatıldı. Diplomat olmak kolaylaştı. Devlet adamı formasyonu ve devletçilik yok edildi. Devlet kurum ve kuruluşları birer ticari işletme gibi yönetilmeye başlandı. Vergi mükellefi müşteri olarak görüldü. Denetim ve müfettişlik gereksiz sayıldı. Devlet adamlığı yetişme terbiyesi yok edildi. Mülkiyeli diplomat monşer kabul edildi.
Halbuki Mülkiye’ye gelenlerin büyük çoğunluğu Anadolu’dan gelmiş orta sınıfın çocukları idi. Dolayısıyla monşer olacak altyapıları yoktu. Başbakan gibi halkın içinden gelmişlerdi. Tek farkları Atatürk’e ve kurduğu Cumhuriyete bağlı insanların çocukları olması idi. Bu insanlar dindardı, ama dinci değildi. Tarikatlar onlar için yabancıydı. Hiçbir Mülkiyeli çocuğun ailesi ülkesine ihanet edecek bir anlayışta değildi.
Ama dediler ki: “Mülkiyelilik ülkede tekel yaratmış. Harbiyeliler ve Mülkiyelilerin vesayeti var. Bunun yok edilmesi lazım.” Bunun için en önemli adım öğrencileri apolitik bir duruma getirmekti. Okula imam da girmeliydi. Bunların hepsi başarıldı.
Artık Mülkiyeliler yok, imamlar var
Devlet kurumlarında ve aktif çalışma hayatında bir iki kuşak Mülkiyeli kaldı. Zamanında sol ellerini indirmeyen Mülkiyeli vali ve kaymakamlar şimdi imam oldu. “Dünya değişti; artık küresel anlayış var. Mülkiye’de bize öğretilenler demode oldu” dediler ve ortaçağın gelmesi için öncü rol üstlendiler. Bizim gibi Mülkiyeliler de sisteme uyup birer sıradan vatandaş oldu. Para kazananların değişim süreci yaşamasına bir şey demiyoruz. Ünlü solcu Mülkiyelilerin liberalizmin öncüsü olmalarına da hiç hayret etmiyoruz. Çünkü ulus devlet, Atatürkçülük, tam bağımsızlık, haysiyetli bir ülke olmak, bilim ve aklın esas olması, dinin insana ait özel bir alan olarak kalması gibi çok önemli çağdaş değerlerin yerini ortaçağ anlayışı ve küresel emperyalistlerin talimatları aldı.
Ülkemizi yeniden çağdaş bir düzeye getirebilecek miyiz?
Cemal Süreya kısa şiirinde “Hayat kısa/Kuşlar uçuyor”; “Şarap” şiirinde ise “Saat on ikiden sonra/ Bütün içkiler/Şaraptır” diyor. Ayrıca size unuttuğumuz vatan sevgisini hatırlatacak Mülkiye Marşı’ndan bir dörtlük:
“Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz,
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.
Gül ki sen, neşenle gülsün ay, güneş, toprak, deniz.
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.”
Umarız ülkemizi tiyatro sahnesine çevirenler son perdeyi kapamadan bizler uykudan uyanır, “Ey Vatan gözyaşların dinsin, uyandık çünkü biz” deriz…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları