Sağlıksız Kentleşme ve Yaratılan Rant

19 Kasım 2013 Salı

Yerel seçimler yaklaşıyor. Belediye başkanları yaptıklarını savunuyor. Başkan olmak isteyenler de kendilerinin daha iyi yapacağını iddia ediyor. Ama kentlerde ve özellikle İstanbul’da kentsel toprağın ranta dönüşmesinde merkezi otoritenin ve belediyelerin büyük sorumluluğuna bakınca belediye başkanı olmak isteyenlere “Allah yardımcınız olsun” demek de şart oluyor.

Gecekondulaşma rantın ana kaynağıdır
Türkiye uzun bir süre aşağıda örneklerini verdiğimiz nedenlerle büyük kentlerde gecekondulaşma sorununu yaşadı ve yaşıyor (Detaylı bilgileri Erdoğan Bayraktar tarafından yazılan Gecekondu ve Kentsel Yenileme kitabında bulabilirsiniz).
- Makro düzeyde nüfus politikalarının olmayışı,
- Bölgesel kalkınma farklılıkları ve nüfusun ülke genelinde dengesiz dağılımı,
- Türkiye kadastrosunun ve imar planlarının tamamlanamaması,
- Altyapılı arazi üretiminin, uzun yıllar boyunca ihmal edilmesi. Arsa spekülasyonuna engel olunamaması sebepleri ile gelişmiş ülkelerde toplam konut maliyeti içinde yüzde 20-30 olan arsa maliyetinin yüzde 40’lardan fazla olması,
- Belediyelerin altyapı ve ulaşım olanaklarını sağlamada yetersiz kalması,
- Yüksek vergi yükleri ve kayıt dışı ekonominin varlığı (Kayıt dışı ekonominin en yaygın olduğu sektör inşaat sektörüdür).

Özal ile yeni rant düzeni yaratıldı
Turgut Özal ile toplu konut ve kooperatifleşmenin desteklenmesi kent arazi ve arsalarının ranta dönüşmesinin önemli bir dönüm noktasını oluşturur.
Kamu mülkiyetindeki arazi ve arsalar özel sektöre transfer edilerek rant da bu kesime aktarıldı.

AKP dönemi rantın nitelik kazandığı dönemdir
Kamu mülklerinin özelleştirilmesi ve planlamanın yarattığı ek yapılaşma hakları kentsel rantın doğmasına sebep olan başlıca etkenlerdir.
Özelleştirmeler planlama kavramına yeni bir boyut getirmiş ve planlama ayrıcalıklı imar haklarını sağlayan bir sisteme dönüştürülmüştür.
Kamu mülkleri, küreselleşmeyle bütünleşme gerekçesi ile rantın transferinde önemli bir kaynak olarak kullanılmıştır.

İmar ayrıcalıkları büyük bir rant yaratmaktadır
Kamu alanlarının öncelikle plan değişiklikleri ile yatırım değeri artırılmış ve bilinen tanımı ile farklılık rantı yaratılmıştır.
Daha sonra bu alanların ihalelerle veya devir yolu ile satışları gerçekleştirilerek mutlak rant özel sektöre transfer edilmiştir.
Bu rantı sağlayan kamu/devlet dağıtıcı bir rol üstlenmektedir. Bu rol aynı zamanda yolsuzluğun da kapısını açan bir zemin yaratmıştır.

Kentsel rant halkla paylaşılmamaktadır
Kamu mülkiyetinde bulunan kentsel toprağın özele aktarılması ile yaratılan rant kentte yaşayanlarla paylaşılmamaktadır. Üstelik kentte yaşayanlar rant sahiplerine para vererek bu ranta ortak olabilmektedir. Yaygın toplu konutlar buna en iyi örnektir.
Devlet, kamuya ait olan kentsel toprağın özele aktarılmasının gerekçesini atıl ve boş olan bu toprakların ekonomiye kazandırılması olarak ortaya koymakta ve özele transferin kentsel toprağın ekonomik değerini arttırmakta olduğunu savunmaktadır.
Oysa devlet sahipliğini devrederek mutlak rant yaratırken bununla da yetinmeyip planlama aracılığıyla arazilere, arsalara ve yapılara imtiyazlı imar hakları sağlayarak yeni bir rant(farklılık rantı) daha neden yarattığını açıklayamamaktadır.

Rant liberal ekonominin doğal sonucu kabul edilmektedir
Konut açığını gidermek, kentlerin yenilenmesini sağlamak amacıyla bu rantın özele transfer edilmesi liberal ekonominin bir gereği sayılmakta ve küreselleşme ile bütünleşmenin sonucu olarak görülmektedir.
Ancak kentsel toprak üretiminin devlet eliyle bu şekilde yapılması bir yandan da gayrimenkul alanında tekelleşme sonucunu doğurmaktadır.

Bu önlenebilir mi?
Ülke topraklarının dağıtılmaya başlandığı bu tarihi döneme baktığımızda umutlu olamıyoruz. Yepyeni bir Türkiye lazım bize!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları