Olaylar Ve Görüşler

Fehmi Gerçeker - Anadolu'nun tanrıçaları

08 Mart 2024 Cuma

Kadın olgusu, antikçağlardan bu yana büyüleyen, ilgi duyulan, bazı geri kalmış toplumlarda ise şiddetle hatta ölümle karşılaşan, kendisinden korkulan ama kısaca her devirde dilden hiç düşmeyen bir konu olmuştur. Yıllar boyunca kadın, çeşitli kalıplara sokulmaya çalışılmış, yaratılışından gelen özellikleri farklı anlamlandırılmış ama sahip olduğu güçten de hiçbir zaman şüphe edilmemiştir. 

Anadolu her zaman “kadın gücü” ve Tanrıça kültünün yoğun yaşandığı bir bölge olmuştur. “Ana”nın bilgeliğinin Anadolu’dan yayıldığına inanılır. Anadolu topraklarında 9 bin yıldır “Ana Tanrıçalar” inancı süre gelmektedir. Antik çağdan başlayarak Anadolu topraklarında “kadın enerjisi”nin oluşturduğu olaylar dünya tarihinin her devrinde görülmektedir.

Anadolu tanrıçaları denilince ilk aklımıza gelen Tanrıça Kibele’dir. Kibele Bereket Tanrıçası, dişil enerjinin vücut bulmuş hali ve güçlü kadınlığın idol modelidir. Magna Mater, yani Tanrıların Anası olarak da bilinen Kibele’nin kökeni MÖ 9000 yılına, Konya Çatalhöyük’e uzanır.

İzmir’deki Efes bölgesinde doğduğuna inanılan Artemis ise “Doğurganlık Tanrıçası” ve “Ay Tanrıçası” gibi unvanlarının yanı sıra “Hayvanların Leydisi” olarak da bilinmektedir. Hıristiyanlık dininin önemli figürlerden biri olan Hazreti İsa’nın annesi olarak bilinen Meryem Ana da Anadolu’daki “kadın enerjisi”nin etkisine kapılmıştır. Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra Efes’e gelmiş, burada bir kulübeye yerleşip ömrünün sonuna kadar burada yaşamıştır.

Geleneksel inanışlarla süren kadın hareketleri; insanoğlunun ulaştığı “kurallar içinde yaşama” biçiminde kendine yer bulmaya çalışmıştır.

İlk toplu kadın hareketi New York şehrinde 8 Mart 1857’de başlamış, 28 Şubat 1909’da ilk Kadınlar Günü yürüyüşü yapılmıştır. 1910 yılında “Kadın Günü” düzenlenmesi teklif edilirken “Doğu dünyası”nda ilk toplumsal kadın hakları hareketi Anadolu’da, Uşak’ta 13 Mart 1908’de gerçekleşmiştir. Tarak Yağması adını alan bu hareket, Osmanlı’nın bitişine neden olan en büyük grevlerden biridir.

18-19. yüzyıl ortalarında halı dokumacılığı, sadece kadınların el emeğiyle yapılan bir sektördü. 13 Mart’ta; bu sektördeki kadın işçilerin yevmiyelerinin düşürülmesi ve işçi çıkarılmalarıyla başlayan grev bir isyan şeklini almıştır. Ellerinde kirmanları, yanlarında çocukları olan bu kadınlar; Uşak’ta İngilizlerin kurduğu üç fabrikaya saldırmışlardır. Kendi emeklerinin hakkını isteyen kadın işçiler; makinelerini, taraklarını parçaladıkları fabrikaların kapanmasına neden olmuşlardır.

Daha sonraları çeşitli ülkelere örnek olan Anadolu toprakları üzerindeki en önemli kadın hakları hareketi ise Atatürk tarafından gerçekleştirilmiştir.

Atatürk, 1923’te “Şuna inanmak lazımdır ki dünya yüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir” demekte ve “Toplumun başarısızlığının asıl sebebi kadınlara karşı olan bilgisizlikten gelir, bir toplumun bir organı çalışırken diğer bir organı işlemez ise o toplum felç olur” demiştir.

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları