Olaylar Ve Görüşler

Hukukun üstünlüğünde uzlaşı - M. Önder TEKİN

04 Şubat 2023 Cumartesi

Dünyanın bütün nehirleri bir araya gelse halkımızın adalete susamışlığı giderilemeyecek büyüklükte. Buna karşın, yargı bağımsızlığı mücadelesi veren herkes, ateşe su taşıyan karınca misali adaletten yana saf tutarak umutla mücadelelerini sürdürüyor.

Millet İttifakı’nca geçtiğimiz günlerde açıklanan “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”nin “Yargı Reformu” başlığında yer verilen ve olumlu düzenlemeler dışında eksik bırakılan konular da var. İlk olarak, yargı sisteminin adalete eriştirememesinin en önemli nedeninin siyasi iktidarın yol arkadaşları ile birlikte yargının bağımsızlığının yok edilmesi olduğuna, bu kapsamda erkler ayrılığı ilkesinin egemen kılınacağına, yargı bağımsızlığının da yeniden sağlanacağına dair kuvvetli bir mesajı mutabakat metninin “yargı reformu” başlığı altında görmeliydik. Siyasi iktidar ve yürütmenin yargı üzerinde tahakkümünün sonlandırılması hepimizin beklentisidir.

YIKIMIN KAMUFLAJI

Çoğulcu bir yöntemle yapılacağı belirtilen Hâkimler Kurulu ve Savcılar Kurulu üyeliği seçimlerinde; çoğulculuğun, hesap verebilirliğin ve demokratik meşruiyetin sağlanacağının belirtildiği görülmektedir. Yargının, iktidar-cemaat koalisyonunun egemenliğine girmesinin önemli kilometre taşlarından olan 12 Eylül 2010 referandumunun yargı ile ilgili düzenlemelerinin “çoğulculuk, hesap verebilirlik ve demokratik meşruiyet” kavramları ile süslenerek kampanyanın yürütüldüğü,  referandum kampanya döneminde kullanılan bu slogan sözlerin, referandum sonrasında iktidar-cemaat koalisyonunca yargının yıkımını engellemediği, bilakis yıkım sürecinin kamuflajı yapıldığı hafızalardadır. Yargının yıkımı sürecinde kullanılan slogan sözlerin, yargının restorasyonu sürecinde somut öneri içermeksizin savsöz, reçete kavramlar olarak mutabakat metninde yer alması samimiyet ve inandırıcılığa zarar vermektedir.  

Hak yoksunluğunda zirvede olan yargıç ve savcıların “meslekten çıkarma cezası”na karşı kullanabildikleri hak arama özgürlüklerinin, sadece mesleğe kabul ve diğer disiplin cezalarını içeren işlemler için genişletileceği görülmektedir. Ne yazık ki yargıç ve savcıların çok sayıda başlık altında mağduriyetlerine yol açan işlemlere karşı hak arama kısıntıları sürdürülmektedir.  

BAĞIMSIZ YARGI

Yargıtay ve Danıştay’ın üye seçim yönteminin tarafsızlık ve bağımsızlık esasları doğrultusunda yeniden düzenleneceği belirtildikten sonra, devamında Danıştay üyelerinin dörtte birinin, TBMM’nin üye tam sayısının en az üçte iki çoğunluğuyla seçileceği sözü verilmiştir. Bu, üye seçim yönteminin “tarafsızlık ve bağımsızlık” esasları doğrultusunda yapıldığına kanıt oluşturmaz. Tam tersine 2021 yılının mayıs ayında TBMM’de yapılan HSK üyeliği seçimlerinin, iktidar ve muhalefete mensup siyasi partiler arasında “pazarlık ve bölüşüm” esaslı yapıldığını akıllara getirir. “Hâkim/savcı yardımcılığı sınavı”nın; “bağımsız ve tarafsız yargı”nın yeniden tesisi için sil baştan düzenlenmesi beklentisi karşılanmamıştır.  

Arabuluculuk ve uzlaştırma gibi “yargının özelleştirilmesi” uygulamalarına ilişkin düzenlemelerin yürürlükte kalacağı, yargılama faaliyetlerine ilişkin tüm işlemlerin yürütüldüğü UYAP’ın “biri bizi gözetliyor” temasıyla yürütme organı olan Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı’nca yürütülmesine devam edileceği görülmektedir. On binlerce başvuru sayısı nedeniyle Anayasa Mahkemesi ve AİHM önünde yığılmaların sonlandırılacağı iradesi ortaya konulmamıştır. HSK müfettişlerinin idari vesayet makamı görüntüsü veren, yargı bağımsızlığına aykırı uygulamalarının yarattığı sorunları giderecek düzenlemeler de yoktur.

Hukuksuzluk çölüne dönüşen ülkemizde “hukukun üstünlüğü”ne erişilmesi için getirilen her yapıcı eleştiriye, öneriye olumlu bakılarak politikaların oluşturulacağına ve “hukuk devleti” ile “hukuk güvenliği”nin egemen olduğu güzel bir ülkeye ulaşacağımıza olan inancımı yineliyorum.

M. ÖNDER TEKİN

EMEKLİ YARGIÇ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları