'Yeni Durum'un Şifreleri - 1

24 Mart 2013 Pazar

Ben soğukkanlı analizden ve durumu anlamaktan yanayım. Bu köşenin adına uygun olarak... Bilimin temel sorusu hep “nedir, ne oluyor, nasıl”dır. Toplum bilimleri / siyaset de bunun dışında değildir. Toz duman içine girdiniz mi bir şey göremezsiniz. Bu nedenle bir iki adım geriye çekilip bütünü görmeye çalışmak gerekir...
Öncelikle bir anımsatmayla başlayalım, çünkü biz böyle “
büyük olaylar”a alışığız. Özellikle AKP iktidarı döneminde. Mesela ne, diyeceksiniz. Hemen ilkini anımsayalım: 2005’te Avrupa Birliği’ne “girmemiş” miydik, yoksa ben yanlış mı anımsıyorum! Aman da ne aman! Gazetelerimizin, televizyonlarımızın, sunucularımızın, yorumcularımızın, iktidarımızın.. o zamanki düğün bayramını düşünün. Ankara’da patlatılan havai fişekleri! N’oldu? Bu köşede o zaman da aptal havaya kapılmayan ve hey durun bakalım ne oluyor orada.. yazıları vardı. CNN Türk’te “başka telden çalan adam” olarak AB’ci düğüncülerin arasına programa çağırmışlardı... Kadın aktörlerin hepsi “Bu yanlış adamın da aramızda işi ne?” diye baktılardı. Onlarla aynı duyguları paylaşmıştım!
Evet başka taraflara bakmak genellikle iyidir, özellikle “
yüzyıllık” ve “derin” sorunlarda. Gelin AKP’nin “düğün-bayram”larından üçünü daha anımsatayım: Ergenekon, Balyoz, Odatv davalarının patlatılan “bombalar” ülkede büyük bir demokratik başlangıcın, dönüşümün, ülkede vesayet rejiminin, darbelerin, entrikaların sona ermesi adına patlatılmıştı!
Bugün bu üç davanın altından büyük ahlaksızlık, büyük hukuksuzluk, büyük insanlık dramı, büyük yasa tanımazlık ve büyük bir sivil dikta-diktatörlük rejiminin kuruluş taşlarının döşenmesi çıktı!

\n

***

\n

Hadi bir tane daha: 2010 Anayasa Referandumu’nu anımsıyor musunuz? O yılın bombası “Büyük Demokrasi”, “Büyük, Tarafsız ve Yansız Hukuk” gelecek ve ülke özgürlüğe kavuşacak bombasıydı.
Sel gitti, baktık ki elimizde bir yandaş hukuk kalmış. Biçiyor, doğruyor.. on yıl, yirmi yıl, otuz yıl, müebbetler, ağır müebbetler... Haksızlık, hukuksuzluk, sahte belgeler, uydurma senaryolar. Dünyanın hiçbir ülkesinde modern tarihin hukukuyla karşılaştırılamayacak bir engizisyon hukuku...
Devam edelim: Daha küçük bombalar olarak da mesela
Erdoğan’ın seçimler sonrası balkon konuşmalarını ve üzerine kopartılan küçük kıyametleri anımsayın. Daha dün Apo’yu asarız, idamı geri getirtiriz diyen, bütün gazete patron ve yayın müdürlerini Ankara’lara çağırarak Kürt meselesi konusunda gazetelerde büyütülecek bir şey görmek istemedikleri talimatlarını veren, bunun üzerine TV’lerde ve gazetelerde temizliği başlatan...

\n

***

\n

Erdoğan / AKP bombalarını patlatmaya devam ediyor. Şimdi de “Barış” bombası ortalığı sildi süpürdü. Bundan etkilenmeyecek, gelecek için umutlanmayacak çok az insan olabilir.
Bu Erdoğan’ın en büyük bombasıdır...
Bombanın büyüklüğü ve etkinliği, Erdoğan’ın kendisine inşa ettiği siyasi geleceğin büyüklüğü ile doğru orantılıdır.
Başkanlık anayasası, ülkenin hukuki ve yasal olarak da tek hâkimi talebi...
Atatürk Cumhuriyetini sıfırlayarak, Tayyibistan Cumhuriyetini kurma amacı...
Üstelik,
Atatürk’ün “gerçekleştiremediği” ilk Misakı Milli düşüncesini, Irak ve üstelik Suriye Kürt bölgelerini katarak (İran Kürtleri hedefini de gözeterek), “Türkiye’yi büyüten”, Atatürk’ü aşan büyük adam...
Muhtemel savaş kahramanı...
Bütün bu hedeflere İmralı sakini Abdullah Öcalan ile birlikte yürüyecek!
Hayır, abartmıyorum, Öcalan’ın konuşması, geçen 7 ay boyunca İmralı’da yapılan büyük siyasi ve ideolojik tartışmaları ve varılan kararları içeriyor...
Bu kararları, Erdoğan değil, Öcalan bütün dünyaya ilan ediyor...
Şimdilik bu ana hatlarla kalalım ve daha ince ayrıntıyı yarına bırakalım.
Ama şunu belirtelim öncelikle: Bakmayın siz ortalıkta dolaşan savaşın ne galibi olur ne mağlubu sözlerine...
Şimdilik iki galip, anlaşmanın iki lideri, el ele yürüyüşe çıktılar. Birbirlerinin arkasını, önünü, yanını kollayarak... Birbirlerinden ürkerek de olsa...
Ama bu anlaşma sonuna kadar sürerse (sürüp sürmeyeceğinin irdelenmesi başka bir konudur)
Öcalan yılın politikacısıdır...
Esas galibidir de.. Çünkü elinde bir Büyük Kürdistan kalma olaslığı en yüksek adamdır.
Dahası şunu bile söylemek mümkün: Öcalan Büyük Kürdistan’ı RTE –
Davutoğlu ikilisine kurdurtuyor. Eğer böyle giderse...
Olayın
baş teorisyeni Davutoğlu’nun hakkını yemeyelim. O aynı zamanda bir pratisyen, bir uygulayıcı, bir saha adamıdır. Yeni Osmanlı düşüncesini yayıp, başlangıç için bile olsa bunu Apo’ya kabul ettiren, ulusçuluk / ulusalcılık teori ve uygulamasını yıkarak, Türkiye’ye yeniden imparatorluk döneminin kapısını açacağını sanan bir teori ve pratikçi...
Türkiye bugün Fareli Köyün Kavalcısı öyküsünü anımsatıyor...

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları